SON DAKİKA
Hava Durumu

Kudüs'te nekbe günleri

Yazının Giriş Tarihi: 13.05.2021 22:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.05.2021 22:17

İsrail her yıl Ramazan ayında, Filistinlilere karşı uyguladığı devlet terörünü, 2021 Ramazan’ında da tekrarladı. Babü’l Amud ve Şeyh Cerrah mahallelerinde, Arapların zorla kendi evlerinden çıkarıp yerlerine Filistin dışından getirilen Yahudileri yerleştirmeye çalışması ile olaylar başladı. İsrail boş alanlara evler inşâ edip Yahudileri yerleştirebilirdi. Öyle yapmadı. Özellikle Şeyh Cerrah’ı seçti.
Şeyh Cerrah, Doğu Kudüs’ün (Eski Kudüs) merkezi sayılacak bir yerdir. Arap nüfusu burada baskındır. Yahudilere ev temini kadar, Arap nüfusun Şeyh Cerrah’ta azaltılması da İsrail’in buradaki siyâsî hedeflerinden, etnik arındırma amaçlarından birisidir. Olup bitenler dünyada eşi benzeri kolay kolay bulunamayacak bir korsanlık örneğidir. Yüzlerce yıl Babü’l Amud ve Şeyh Cerrah’ta meskûn olarak yaşayan Arapları evlerinden polis zoruyla çıkarıp o evlere Yahudileri yerleştirmek gibi bir barbarlık örneği bulunabilir mi?
Şeyh Cerrah Olayı’ndan sonra Kudüs’te, olayların fitilini ateşleyen ikinci önemli gelişme ise 7 Mayıs 2021 akşamı, teravih namazı vaktinde Mescid-i Aksâ’da yaşandı. İsrail polisi plâstik mermi, ses ve gaz bombaları ile mescide baskın düzenledi. Üç yüzden fazla insan kafasından, gözünden ağır şekilde yaralandı. İsrail vahşeti yüzünden bu yaralıların çoğu sakatlandı.
Mescid-i Aksâ Baskını’ndan sonra, 10/11 Mayıs günlerinde İsrail savaş uçaklarının Gazze’ye saldırıp 13’ü çocuk, 49 savunmasız insanı katletmesinin ardından, bazı Yahudi yerleşim bölgelerine Gazze’deki direniş gruplarının roketle cevap vermesi, olayların büyümesine, bir savaş boyutuna ulaşmasına neden oldu.
Kudüs’te başlayıp yayılan bu olaylar, “Nekbe Günü” yıl dönümüne denk geldi. İsrail’in 14 Mayıs 1948’de kurulduğunun ilân edilmesini Filistinliler, “Nekbe (Felâket) Günü” saymaktadır. Filistin’in, özellikle Kudüs’ün 17 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgali ile başlayan Yahudi terörü ile İsrail, otuz yıl sonra devletleşmiş oldu. İsrail’in kuruluş günü kadar, varlığı da Filistin için nekbe olmaya devam etmektedir.
Nekbe Günü ile birlikte artık bir Arap-İsrail sorunu dünya gündemine yerleşmiş oldu. 30 yıl sonra İsrail ile Mısır’ın arasında, 17 Eylül 1978’de Camp David Anlaşması ile Filistin meselesi, “Arap-İsrail Sorunu” olmaktan çıktı. Diğer Arap ülkelerinin de Mısır’ı takip etmesiyle olay yavaş yavaş bir “Filistinli Araplar ile İsrail arasındaki sorun” durumuna geldi.
Filistinli Araplar başlıca üç kısma (İsrail vatandaşı Araplar, Batı Şeria ve Gazze) ayrılmış, Gazze ve Batı Şeria ise İsrail tarafından kara, hava ve denizden kuşatılmıştır. Dış dünya ile bağlantıları ve ihtiyaçları olan malzemeyi temin etmeleri ancak İsrail’in izniyle mümkün olmaktadır. Bu kuşatmanın tek istisnası, Gazze’den Mısır’a açılan tünellerdi. Mısır’da 3 Temmuz 2013 tarihli Sisi darbesiyle birlikte bu tüneller de temelli olarak kapatıldı.
Türkiye’de Sisi darbesine karşı yönelen itirazları, bazı çevrelerin “Müslüman Kardeşler taraftarlığı” diye görmesi de en azından hafifliktir. İsrail lobisinin nakaratıdır. Bir halkın özgür iradesinin ABD-İsrail desteği ile engellenmesinin sonuçları, Mısır ile sınırlı kalmamış, Gazze’den açılan tünelleri de kapsamıştır.
Batı Şeria ve Gazze, coğrafî açıdan birbirinden kopuk iki ayrı bölgedir ve bununla birlikte siyâsî ve ideolojik açıdan da ayrılmıştır. Gazze’de her ne kadar yönetim Hamas’ın elindeyse de Hamas ve İslâmî Cihad adlı iki farklı grup olarak varlığını sürdürmektedir. İslâmî Cihad kayıtsız şartsız İran/Fars taraftarıdır. İran’a karşı daha bağımsız siyâset takip eden Hamas, son birkaç yılda bu siyâsetinden vazgeçerek İran’a entegre olmaya çalışmaktadır.

10 Mayıs 2021’de Hamas ve İslâmî Cihad, İsrail’e karşı “Kudüs Kılıcı” adını verdikleri ortak bir savunma cephesi kurduklarını duyurdular.
Kudüs’te Mescid-i Aksâ çevresinde kızılca kıyamet kopan bugünlerde Batı Şeria’yı yöneten El-Fetih grubu ise, şimdiye kadar olayların dışında kalmıştır. Arap ülkelerinin hiçbirisi doğrudan veya dolaylı olarak İsrail’e karşı Filistin’in yanında yer almadığı gibi, Filistinli gruplar bile bütünüyle kendi aralarında İsrail’e karşı ortak bir ittifak kurabilmiş değildir. Bu durum, elbette Filistinli Araplar için büyük bir zayıflık oluşturmasının yanında İsrail için de büyük bir üstünlük nedenidir.
Irak, Suriye ve Yemen’de iç savaşların tarafı olan, milyonlarca Arap’ın katledilmesinin doğrudan faili, savaş suçlusu olan İran Şehinşahı Hamaney’den Hamas Siyâsî Büro Şefi İsmail Heniye’nin yardım istemesi dikkat çekicidir.
Heniye, “yüce şahsiyet” olarak gördüğü Hamaney’e gönderdiği mektupta, “Arapları, İslâmî ve uluslararası diplomasiyi harekete geçirmesini” istemiştir. Oysa Hamaney’in Arap ülkelerinde organize ettiği terör örgütlerinden başka harekete geçirebileceği bir taraf yoktur.
Heniye, Suriye’deki İran birliklerinin İsrail’e karşı harekete geçirilmesini istemiyor. Arap ülkeleri ve diğer İslâm ülkelerinin diplomasisini harekete geçirmesini isteyerek, olmayacak bir duâyı tekrarlıyor. İslâm ülkeleri ile kavgalı İran, hangi İslâm ülkesini harekete geçirebilir? İslâm ülkeleri harekete geçse, toplanıp İsrail’i kınama kararları alsa, bundan nasıl bir sonuç çıkabilir? İsrail işgalden, Filistinlilere yaptığı barbarlıktan vazgeçer mi?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.