SON DAKİKA
Hava Durumu

ALAADDİN BEY

  Yazan: Ömer Kaptan omarkaptan@gmail.com  

Haber Giriş Tarihi: 16.12.2013 17:49
Haber Güncellenme Tarihi: 16.12.2013 18:49
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
 

Yazan: Ömer Kaptan

omarkaptan@gmail.com

 

Bu hafta, Tophanedeki türbelerinde Osmangazi’nin hemen yanı başında yatan oğlu Alâeddin Bey’den bahis açacağız. Alâeddin Bey’i, Bursa’da hisar içindeki mahallesinden ve Bursa’nın en eski/ilk camisini yaptırmasından (1326) veyahut üniversite/İzmir yolundaki Alâeddin Bey Mahallesi tabelalarından tanırız. Zira Alâeddin Bey az sonra değineceğimiz hikâyesinde kardeşi Orhangazi den “Fodra derler bir köy” isteyecektir ki bu köy bugün Alâeddin Bey Mahalle’si olarak bugün şehre karışmış olan köydür. Ama Alâeddin Bey’in asıl mahallesi Bursa hisar içinde Devlet Hastanesi’nin hemen arka tarafında kalan Bursa’nın en eski camisinin de bulunduğu mahalledir ki, bu camiyi Alâeddin Bey yaptırdığı için onun ismiyle bugün anılmaya devam eder. Bilmeyenler için bir işaret vermiş olalım, devlet hastanesinden Muradiye’ye doğru inerken yol üzerinde sol tarafta çok güzel bir mavi ev görünür, bu güzel evin yanından başlayan dar sokak ileride genişleyerek sizi Alâeddin Bey Meydanı’na götürecektir.

Kimdir Alâeddin Bey?

Alâeddin Bey İslam tarihinde eşine az rastlanır bir değer kâmlık ve ferâgat hikâyesiyle zihinlerimizde yer etmiş nadir şahsiyetlerden biridir. Hz. Hasan’ın Muaviye’ye bıraktığı saltanatı ya da biraz daha farklı gerekçelerle sultan 2. Murat’ın oğlu Fatih’e bıraktığı saltanatı hatırlatan, tarihte az görülen ferâgat örneklerinden biri Osmangazi’nin oğulları arasında yaşanmıştır. Orhangazi’nin abisine teklif ettiği saltanatı Alâeddin Bey’ in nasıl ve hangi gerekçelerle reddettiğini dilerseniz Âşık Paşazade’ den dinleyelim:

Osmangazi’nin mirası

“Atası gitti. Orhan kardeşi Alâeddin paşayla bir araya geldiler. Son durum neyse gördüler. O zamanlar Ahi Hasan vardı, onun tekkesi de vardır. Bursa’da hisar içindeydi. Bey sarayına yakındı. O zamanın azizleri toplandılar. Bu iki kardeş arasında mal taksiminin ve miras paylaşımının yapılması için Osman’ın malı var mı yok mu diye araştırdılar. Fetih olunan vilayetler var, ancak akçe ve altın hiç yoktur. Osman gazinin bir kebesi, bir zırhı, bir tuzluğu, bir kaşıklığı, bir çizmesi, bir de ediği vardı. Birkaç iyice atları ve birkaç sütü koyunu vardı. Şu anda Bursa çevresinde yürüyen koyunlar onlardandır. Sultan önünde birkaç yürük yabani kısrağı birkaç çift öküzü vardı. Başka nesne bulunmadı ve hem kalmadı.”

Ferâgat

“Orhangazi, kardeşine “Sen ne dersin?” dedi. Kardeşi Alâeddin, “Bu vilayet senin hakkındır. Bu vilâyetin halini görecek ve başaracak bir çoban gerektir. Bu kısraklar ve bu koyunlar padişahın ola. Bizim paylaşacak neyimiz var ki paylaşalım.” dedi. Orhan Gazi“gel o çoban sen ol.” dedi. Alâeddin,“Gel kardeş atamızın duası ve himmeti seninledir.” dedi. “Zamanında askeri sana teslim etmiş idi. Şimdi de çobanlık senindir.” Dedi. Bu azizler de bunu beğendiler. Orhan gazi “Şimdi sen bana paşa ol” dedi. Alâeddin kabul etmedi. “Kit ovasında kurada (fodra) derler bir köy vardır. Onu bana ver” dedi. Orhan kabul etti. O köyü ona verdi. Alaeddin de kükürtlüde tekke yaptı. Bursa kaplıcasına girecek yerde bir mescit yaptı. Yanında ikâmet etti. Bu zamanda değin evlatları vardı.”

Bu hadiseden etkilenmiş olmalı Âşık Paşazade ki hemen ardından şu beyitleri yazmıştır:

Cihana hod gelmek gitmek içündür

Ne yapsan akıbet yıkmak içündür

Amel kim sen edersen karındaş

Ya tamu ola ya uçmağ içündür

İkisinde fariğ ol hakka dön

Yaradılar hakka dönmek içündür

 

Alâeddin Bey, Alâeddin Paşa olarak da bilinir. Paşa, yani başağa, yani ağabey. Sadece Orhangazi’nin ağabeyi değil aslında Alâeddin Bey fikriyatıyla tüm Osmanlı tasavvuf düşüncesinin ağabeyidir. Onun bu zarif ruhlu çelebi şahsiyetini M. Armağan Bursa’ya şehrengizinde söyle anlatır:
“Babaları Osman’da ihlâs ve sadakat mertebesinde kalmış olan bu zarafet, önce Alâeddin Bey de sûfiyane bir zevk katmeri kazanır. Ardından da Orhan beyde devlet adamlığı ile dervişâne edayı kendisinde birleştiren vizyoner bir tavra sıçrar ve böylece kuruluş devrinin model insanı ana hatlarıyla belirmiş olur. Bu inceliğin kökeni tabiidir ki Osmangazi’nin kayınpederi ve Orhan’la Alâeddin’in dedeleri olan şeyh Edebali’nin terbiye kudretine bağlanır nitekim Alâeddin Bey, babasının sağlığında annesiyle (Orhan beyle baba bir anne ayrı kardeş olduğunu belirtelim) birlikte uzun müddet Edebali’nin yanında Bilecik’te kalmış ve büyük bir ihtimalle tasavvufi meyli de orada başlamıştır. “

Osmanlının manevi mimarlarını düşündüğümüzde bu bilgi bizi hiç şaşırtmıyor. Çünkü Edebali gibi gönül erlerinin rahle-i tedrisinden geçen bu kurucu güç Anadolu’da önceden beri var olan gazâ hareketinin devamı olarak kendini göstermiştir. Anadolu’da Seyyid Battal Gazilerle başlayan gazâ hareketinde, kazandığı ganimetlerinin hepsini askerlerine dağıtan Danişment Ahmet Gaziler, mirasını yukarıda saydığımız mütevazı hayatlarıyla Osmangaziler,  saltanatı elinin tersiyle iten Alâeddin Beyler bu müstağni ruhu, oğlunu evlendirdiği dillere destan düğünde aldığı tüm hediyeleri fakir fukaraya dağıtan Sultan Murat Hüdavendigarlar la devam ettirmiştir.

 

 

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.