SON DAKİKA
Hava Durumu

Hakikatin peşinde (2)

Ölümü bekleyen insanlar arasında kendini bulma yolculuğu

Haber Giriş Tarihi: 23.12.2015 12:25
Haber Güncellenme Tarihi: 23.12.2015 13:25
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Hakikatin peşinde (2)
Ölümü bekleyen insanlar arasında kendini bulma yolculuğu
IMG_0441

Yolun kendisi , şahit olduklarımız öyle farklı noktadan hayatı gösteriyordu ki kendi gerçekliğimden uzaklaşmanın bilinmez haline bürünmüştüm.

 

İstanbul’da, orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak, 80 askeri darbesi sonrası dünyaya gelmişim. Acı bir dönem olduğunu aile üyelerinin zaman zaman anlattıkları hikayelerden hatırlarım.  Darbeye doğru giden günlerden birinde, annemin babamla yürüyüşe çıktıkları bir akşam da, anneannemin çığlıklarını duyarak ,sesine doğru koştukları o hikaye sanki ben oradaymışım gibi belleğimdedir.  Adamın tekinin dayımı yere yatırarak kafasına yönelttiği silahıyla ona sağcı mı solcu mu olduğunu soruşu, anneannemin yere yığılarak acı içinde feryat eden hali, bununla karşılaşan annemin çaresizliği, hikaye her dile geldiğinde sanki oradaymışım da bir şey yapamıyormuşum hissi uyandırır bende. Ve dinlediğim  nice hikayelerde kendini hep baş kahraman ilan eden ben, çocukluk aklımla, dünyamı  çevreleyen sınırları böyle aşar;  başka hayatlara, başka dönemlere temas ederdim.

‘’Orada olup bir şey yapamama’’ hissinin çaresizliğine aşinalığım taaa küçüklüğüme dayanır. Aklımda nice insanları kurtarıp, nice savaşlar bitirirdim, nice mutluluklar dağıtır, nice yaşamlara dokunurdum.

Büyümeye başladıkça hayatın gerçekliği ile yüzleşmenin ağırlığına karşı savunmalar geliştirdim. Küçüklüğünün beyniyle dünyalar kurtaran o cesur kız artık acıdan kaçar olmuştu. Savaştan korkuyordu, savunma sanayi adı altında silah üretimini uygun buluyordu; yaşlanmaktan korkuyordu, anti aging adı altında kurulan merkezler ona mutluluk veriyordu; her türlü korkusunu sermayeleştiren bu dünyanın kollarına bırakmıştı artık kendini.
BEN NE YAPABİLİRDİM Kİ

Savaşlar oluyordu, din ya da çeşitli ideolojiler uğruna insanlar akıl almayacak şekillerde öldürülüyordu, Afrika’da ve pek çok coğrafyada bebekler açlıktan ya da tedavi imkanları olamadığından basit hastalıklardan hayatını kaybediyordu.  Herkes susuyordu, doğa bile ona yapılan işkence karşısında susuyordu ve ben de susuyordum. ‘’Vah vah, tüh tüh, yazık’’ deyip akşama arkadaşlarla nerede yemek yiyeceğimizin planını yapıyorduk.  Tatillerimizi en çok eğlenebileceğimiz yerlerde planlıyorduk. Kaçıyordum, olan bitenle ilgili kendime pay devşirmekten korkuyordum. Anlıyordum ama idrakında değildim. Ben ne yapabilirdim ki, ‘’Allah iyilik versin, Allah yardım etsin’’ di. İnsanın bireysel problemlerini gündeminde tutup fotoğrafçılıktaki gibi odağına bunları koyarak diğer şeyleri flulaştırması belki de hayatı daha uygun yaşama şekliydi. Değerlere inanma gücünü çoktan kaybetmiş bir toplumun yarattığı ızdıraptan payını alanlar için, kendini sistem içinde yaşamımıza koçluk iddiasıyla sunanların, yaşamlara yönlendirici olmaya talip bireysel mutluluk odaklı aldatıcı ve oyalayıcı reçetelerine muhatap oluyordum.




YA YAPABİLECEĞİM BİR ŞEYLER VARSA...

Vicdanım zaman zaman beni suçlayan bir huzursuzluk şeklinde ortaya çıksa da başımı çevirip yürümeye devam etmesini öğrenmiştim. Okuduklarım, gördüklerim düşüncelerimi derinleştirmeye başladığı an, ona da çözümler buluyordum. Ama bir gün... bir gün artık daha fazla kaçamayacağımı hissettim. Afrika ile ilgili izlediğim belgeselin hissettirdiği duyguların derinliğinde boğulmuştum, can simidim olan düşünce ‘’ya yapabileceğim bir şey varsa’’ oldu.  ‘’Kıt kaynaklarım var , çok üstün fikirlere sahip biri değilim, ama ya yapabileceğim bir şeyler varsa.’’  Bir ev ya da bir araba için mi buradaydım yani.. Varlığımın anlamını bunlar üzerinden mi konumlandıracaktım. Hayattan bana kendini açıklamasını talep ettim.


Bir söz okumuştum ‘’İdrak eden ister ve isteyen de zorundadır.’’ İdraka vardıktan sonra gerçekten neyi istediğimi bilip, istediğim şeyi gerçekleştirme yolunda tüm sorumlulukları üstlenecektim.


Afrika’nın en fakir ülkelerine baktım internetten, o sırada Somali’de iç savaş vardı, oraya gitmesem daha iyi olur diye düşündüm, ardından Etiyopya’ya biletimi aldım. Goethe ’’İdrak için en yakınında olanın yeterli olmaması insanın özelliğidir’’ der. Uzaklaşmam, sarsılmam, silkelenmem ardından tekrar yakına gelmem gerekiyordu. Gitmeden önce sarı humma, menenjit gibi birkaç aşı olup sıtmadan korunmak için sivrisineklere karşı kovucu kremler , spreyler aldım. Çantama kıyafet olarak bir iki şey koyup valizime sığdığı kadar ailemin desteğiyle hediyeler aldım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.