SON DAKİKA
Hava Durumu

Mini Arnavutluk Ulcinj

(HATİCE ASAROĞLU) Ulcinj, Karadağ’ın güneyinde Arnavutluk’a en yakın kıyı şehridir. Şehrin yüzde altmışını oluşt

Haber Giriş Tarihi: 14.11.2017 18:18
Haber Güncellenme Tarihi: 14.11.2017 20:18
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Mini Arnavutluk Ulcinj
(HATİCE ASAROĞLU)

Ulcinj, Karadağ’ın güneyinde Arnavutluk’a en yakın kıyı şehridir. Şehrin yüzde altmışını oluşturan Arnavut vatandaşlarıyla Ulcinj, Karadağ’dan ziyade minik bir Arnavut şehri gibi duruyor.

Ulcinj’e varır varmaz, otele giriş işlerini tamamlar tamamlamaz keşfe çıktık. Kumsalda ve Ulcinj’in bizim kaldığımız semti Velika Plaza’da dolaştık. Velika Plaza’da bizi görür görmez “buyrun”, “selam aleyk” diye seslenenleri görünce çocukların şaşkınlığı, nasıl Türk olduğumuzu biliyorlar diye sormaları tatilin ilk tatlı anısı olarak hafızalarımıza kazındı. Bizi bu sıcak karşılamalarıyla buyur eden bu yerlerden birinde ilk yemeğimizi yedik. Bildiğimiz hamburgerin daha büyüğü ve Bosna Hersek’in meşhur kaymaklı köftesinin içinde servis edildiği bazlama türü bir ekmeğin içinde, kocaman bir dilim köfteden oluşan “       hamburgeri” ilk yediğimiz tat, ilk yediğimiz kazık. Daha yiyeceğimiz kazıklar da beride. Karadağ, henüz bir Avrupa Birliği ülkesi olmadığı halde geçerli akçesi Euro ve her elimizi cebimize attığımızda üflemek zorunda kaldığımız bir alışveriş tüm tatil boyunca yarenimiz oldu. Bu yüzden temel ihtiyaçlar dışında (yeme-içme ve araba kiralama) dışında elimizi pek cebimize sokmadık. Karadağ’da dikkatimizi çeken bir husus da şuydu: bir kaç büyük market, restoran ve petrol istasyonu dışında kredi kartı kullanımı neredeyse yok denecek kadar azdı. Virpazar’da sohbet ettiğimiz tekne rehberimiz Christine’e bunu sorduğumda o da kredi kartı kullanmanın yasal bir gereklilik olduğunu, ellerinde muhakkak pos cihazları bulundurduklarını, ancak cash-peşin para almak için kredi kartı yok demiş olabileceklerini söyledi.

SEMAYE YÜKSELEN MİNARELER

Ulcinj; şehir merkezinde her köşeden semaya yükselen minareleriyle, beş vakit okunan ezan sesiyle bize hiç de yabancılık çektirmedi. Velika Plaza’dan şehir merkezine giderken neredeyse her yüz metrede bir car-wash tabelası dikkatimizi çekti. Etrafımıza daha dikkatli bakınca kirli araba neden göremediğimizin nedeni bu olsa gerek dedik. Bu tabi ki bizim tecrübelerimize dayalı bir spekülasyon ama Karadağ’lıların arabalarına pek bir titiz davrandığı gözümüzden kaçmadı. Ulcinj şehir merkezinde sabah kahvaltı için seçtiğimiz yerler Pelivan ve Europa denen bolca “Burek” satan/servis eden yerlerdi. Akşam sekizden sonra kale denen bu sahil şeridine yakın kesime araç girişinin yasak olduğunu öğrenmemiz iyi oldu. Nasıl olsa herkes park etmiş diye sahil yolundaki yerlere park edilemeyeceğini de keşke söyleyen olsaydı. Her ülkede bir trafik cezası yemesek olmaz, tatilimiz eksik kalır! Fas’ta arka koltukta kemer bağlamadım diye ödediğim 200 Dirhem’in yanına 50 Euro’luk bu cezayı da bir kenara yazıyorum. Sahil şeridinin hemen ortasında minik ve güzel bir cami, İslamın sanki unutulmuş gibi durduğu bu mekana günde beş vakit ilahi hakikati haykırıyor. Dalgaların kıyısına vurduğu bu cami, etraftaki diğer camilerle birlikte bizde kendi ülkemizdeymişiz hissiyatı uyandırıyor. Bize bu ülkeyi ve özellikle konaklama için Ulcinj’i tavsiye eden arkadaşımızı hayırla yad ediyoruz.

ULCİNJ GÜZEL BİR PANAROMİK GÖRÜNTÜ ÇİZİYOR HAFIZAMIZA

Şehir merkezindeki ana kavşaktan sahile doğru inerken sağlı sollu, her köşesinden çiçek ve begonvillerin fışkırdığı butik dükkanlarla çevrili bu yoldan sağa yukarı saptığınızda kendinizi eski Ulcinj Kalesi’nde buluyorsunuz. Harabe, yıkık dökük, minaresi devrilmiş, cami içi otantik hatıralarından koparılmış, bakımsız köhne bir kale içi sizi yanıltmasın, pes etmeden otel ve restoran tabelalarının arasından gezmeye devam edin. Ben ilk etapta kale bitti bir kaç otel ve restorana ait özel mülkiyet var hissine kapılarak az kalsın geri dönelim diyecektim. Otantik kale şehir, Ortaçağ aurasında, daracık sokaklar ve taş binalarıyla el ele yürek yüreğe vermiş bu sıkış tıkış binalar arasında; korkuya karşı güvenin, yalnızlığa karşı birlikteliğin kalesi gibi sımsıcak sizi bağrına basıyor. Güçlü olmanın güçlü kalmanın sırlarını kulağımıza fısıldıyor. Her boş bulduğunuz alandan, kale burçlarından, aşağıda sarp kayalıkları, Ulcinj merkez plajını ve en arka planda yine sarp kayalıkların yamacına konuşlanmış Manastır ve mezarlığı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Tüm bu manzaralarıyla Ulcinj güzel bir panaromik görüntü çiziyor hafızamıza. Kültür gezilerini pek sevmeyen, buna mukabil yüzmeyi tercih eden çocuklarım malesef bu kale gezintisine katılmadılar. Bu gezintinin ardından plajdaki bir kafede oturup, soğuk meşrubatlarımızı içerek gözlerimizi mavinin güzelliklerinde yıkayıp, çocukların yüzmeden usanıp gelmelerini bekledik. Eh bu bekleyiş epey zamanımızı aldı. Her daim yanımda hazır bulunan kitabımı açıp sıcak havanın hararetini dağıtan melteme kelimeleri birer birer efsunlayarak hoşça vakit geçirdim. Peki ne mi okuyordum? Washington Irwing’in “El Hamra” adlı Endülüs’ü anlatan o muhteşem eserini! Karadağ’da İspanya / Endülüs okumak tezat gözükmesin! İçimde ukte kalır Endülüs’ü görmeden göçersem bu diyarlardan.

“ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR BURGER VE PİZZA YEMEM”

Çok çocuklu olmanın çok avantajlı olduğunu her zaman söyler dururum. Burada da çocuklarım yalnızlık çekmeden hem karındaş hem de arkadaş olmalarının keyfini doyasıya çıkardılar. Bize Ulcinj’i tavsiye eden arkadaşımızın uyarısı üzerine “halal” sertifikalı, domuz ürünü satmayan/kullanmayan iki restorandan Aragosta, uğrak yerimiz oldu. (Diğeri de Manhattan). Yemek tadı, kültürü ülkemin damak tadıyla asla yarışamaz ama en temel biyolojik ihtiyacımızı karşılamak, karın tokluğuna da olsa bir yerlerde bir şeyler yemek zorundaydık. En çok tercih ettiklerimiz Cevabi (köfte), Montenegro hamburgeri ve pizza oldu. Bir de Yunan salatası nasılmış bakalım dedik. Fiyasko! İri iri doğranmış, domates, biber ve salatalığın arasına serpiştirilmiş Erzurum kıtlama şekeri boyutunda kocaman tuzlu mu tuzlu beyaz peynir ve zeytinden oluşan bu salata ne nefasetten ne de estetikten nasibini almış. Burada yapacağım bir tık fazla yorum rasisizme kaçacağı için susuyorum. Yol boyunca “Pasul” yazan fasulye yemeği servis eden yerler de gözümüzden kaçmadı ama halal sertifikalı gözde mekanımızı bırakıp buralara pek rağbet etmedik. Karadağlılar mı çok tuzlu yemek seviyor yoksa bozulmasın diye mi yemeklere tuzu boca ediyorlar bunu çözemedik. Global bir köye evrilen dünyamızda, turizmin bu eğlenceli mobil yaşantısına Türklerin, Müslümanların da fazlasıyla iştirak ettiklerine şahit olarak halal sertifikalı, lezzetli yemekler sunan bir restoran zinciri kurmaya karar verdik. Ayrıca bu gezinin ardından ömrümün sonuna dek bir daha burger ve pizza yememeye and içerek ülkeme döndüğümü unutmam inşallah.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.