SON DAKİKA
Hava Durumu

Kur'an'dan Böğürmesi Olan Buzağı Yapmak !!! (Kur'ani İslamofobi)

Yazının Giriş Tarihi: 24.06.2016 23:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.06.2016 23:41
 

Son 20-30 yılda Türkiye'nin en popüler ve en etkili ilahiyat hocası şüphesiz Profesör Dr. Yaşar Nuri Öztürk'tür. Yaşar Nuri Öztürk hoca bu etkiyi hem söylediklerine, hem onları söyleme biçimine ve hem de duruşuna borçludur.


Yaşar Nuri hocanın söyledikleri son yüzyıldır İslami yenilikçiler olarak adlandırabileceğimiz Muhammed İkbal, Abduh, Afgani, Musa Carullah, Mehmet Akif Ersoy gibi Aydınların söyledikleri ile büyük ölçüde benzerlik arz etmektedir. Kendisi de yazılarında ve konuşmalarında bu kişileri referans aldığını belirtmektedir. İslam dininin büyük ölçüde yanlış anlaşıldığı ve yaşandığını, Sahih kaynaklar ışığında asrın idraki ile yeniden anlaşılması gerektiğini, batı karşısında mağlup ve ezik olan ümmetin ancak bu yolla dirilebileceğini savunmuşlardır. Yaşar Nuri Öztürk doğru İslam'ın kaynağının ancak Kur'an olabileceğini sadece söylemekle yetinmemiş, ‘Kur’an’daki İslam' kitabı ile de teorize etmiştir. Bunun yanında Batılıların ve Batılı değerlerin Kur’an’a ve Kur’an’daki değerlere Müslümanların geleneklerinden daha yakın olduğunu, Dolayısı ile Müslümanların Kemalist- Batıcı-Laik devrimlerin Kur’an ile örtüştüğünü, Mustafa Kemal Atatürk’ün Allah’ın ve Hz. Muhammed’in bu ülkeye bahşettiği bir ‘Kurtarıcı’ olduğunu da temel iddiaları arasında saymamız mümkündür.

2.
Yaşar Nuri hocanın diğerlerinden en temel farkı çok yalın konuşması ve etkili kelimeler seçmesi dolayısıyla da herkes tarafından anlaşılacak bir dil ve uslüpla konuşmasıdır. Denilebilir ki, en karmaşık ilahiyat meselelerini bile her kültür seviyesindeki insanların anlayacağı ve aklında kalacağı bir dille ifade edebilmiştir. Kur'an'ın herkes tarafından anlaşılabilecek bir metin olduğunu o kadar güçlü bir dille ve o kadar yoğunlukla söylemiştir ki, O'nu sevmeyenlerden birinin cümlesiyle : ‘Yaşar Nuri Kur'an'ı gökten yere indirmiştir' Ya da ‘Kur’an’ı Mezarlıklardan kurtarmıştır.’
Yaşar Nuri'nin özellikle dindarlara- muhafazakarlara karşı agresif tutum ve söylemi O'na karşı ciddi bir tepkinin oluşmasına sebep olmuştur. Kendisine karşı yapılan en küçük eleştirilere karşı dili daha da rijidleşmiş, Kur'an'ın en zirvedeki küffar ve mücrimler için yaptığı tanımlamaları kendisini eleştiren dindarlara reva görebilmiştir.

Geçenlerde bir arkadaşımın, Yaşar Nuri'nin kitaplarını okuyan, ama dindarlara öfke kusan birisinden söz etmesi üzerine şunları söylemiştim:

“Yaşar Nuri ve hatta İhsan Eliaçık, Edip Yüksel... gibi bu topluma bildiklerinin ve yaşadıklarının doğru olmadığını söyleme misyonunu benimseyen zatlar, karşılaşabilecekleri tepkilere / eleştirilere sukünetle mukabele edecek olgunluktan/ bilgelikten uzaktırlar. Gittikçe agresifleşen bir dil ve eleştirenlerin tayin ettiği bir seviyeyi zamanla içselleştiriyorve kısır döngüye giriyorlar. Zaman zaman, alçaklar, şerefsizler, namussuzlar kelimelerini bile telaffuz edecek noktaya gelmektedirler. Kendilerini takip edenlerde de bu kavga dilinin etkisini görmek kaçınılmazdır. Bu kavga dili Kur'ancı olduğunu söyleyen Müslümanları İslamofobistlerden ayırmayı güçleştirecek noktaya varabiliyor.”

3.
Yaşar Nuri hocanın durduğu yerin diğer tüm söylediklerinden daha önemli bir nokta olduğunda kuşku yoktur. Yaşar Nuri hocayı kısaca şöyle tanımlamıştım bir yazımda:

“Yaşar Nuri’yi,Şeriati'den ayıran şey şudur: Şeriati kendi mahallesinde kalarak ‘Anne Baba Biz Suçluyuz' diyerek özeleştiri yaparken, O, karşıt mahalleden anne babasını topa tutmuştur: ‘Bu Müslümanlar var ya, bunlar yobazdır, dogmatiktir, müşriktir, ahlaki çöküntü içindedir, bunların yaşadığı din yanlıştır. Bunlar Mustafa Kemal ve Kur'an'ın aydınlık seküler çizgisinden uzaktırlar. Gelin size onların ayıplarını anlatayım.’ Şeklinde özetlenebilecek bir duruşa sahiptir. Kendi dinine, dindarına, halkına yabancılaşmış ve merhametini kaybetmiştir.Okuduğunuzda veya dinlediğinizde bir Kur’an tebliğcisi mi, yoksa bir İslamofobik oryantalist mi okuduğunuzu/ dinlediğinizi ayıramazsınız. Neredeyse her konuşmasında şu türden cümleleri O’ndan işitmemiz mümkündür:
"Ben bir namussuz ateist görmedim. Namussuz dinci gördüm.”
"Türkiye'de 120.000 cami var. Her açılan cami ahlaksızlığı ve namussuzluğu getiriyor"
Bu duruşu ile Türkiye’nin en laik partisi CHP içinde bile barınamamıştır. CHP’nin 30 lu yıllarda kalsın istediği politikaların bugün ‘Kur’an postuna bürünerek geri gelmesi onların bile işine gelmemiştir.

Kur'an O'nun bütün yaptıklarını- ettiklerini arkasına sakladığı kutsal bir puttur. O’nun için Kur’an düşmanlara sallanan bir kılıç, böğürülmesi gerekenlere böğüren bir buzağıydı. Müslümanların, Kur’an’a uymayan inançları ve uygulamalarına karşı Küfr ve Şirk olarak niteleyen hocayı, Sekülerlerin, İslamofobik- Kemalist- Ateist Alevicilerin ve Batıcıların Kur’an’a uymayan en absürd inançlarını/ düşüncelerini ve uygulamalarını ‘Kur’ani Hakikatler’ olarak nitelerken bulabilirsiniz. Hz. Muhammed’in Mustafa Kemal’e el verdiğini ağlayarak anlatan, Hallac-ı Mansur’un bizzat kendisine tecelli ettiğini söyleyen hoca, benzer şeyleri iddia eden başka bir hocaya en ağır itham ve hakaretleri yakıştırabildiğini görebilirsiniz. Çünki Kur’an’dan inşa ettiği kutsal buzağının kime nasıl böğüreceğine karar verecek olan kendisidir.

Diğer putperestler gibi o da taptığı putun tanrısıydı.



 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.