SON DAKİKA
Hava Durumu

Londra'dan…

Yazının Giriş Tarihi: 17.07.2018 20:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.07.2018 20:30
Londra kirli havası ve politikasına rağmen güzel bir metropoldür. Açlıktan kıvranan “alt tabaka” insanların yaşadığı Doğu bölgesiyle olsun, tahmin edemeyeceğiniz kadar zengin merkezi ve Güney bölgesiyle olsun oldukça ilginç bir yerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın acılı izlerini de görmek mümkündür her bir parçasında. Dünya’dan çalınan veya gasp edilen paha biçilmez eserlerin sergilendiği British Museum mutlaka görülmesi gereken bir müzedir. Ücretsizdir ama bağış kutusuna para bırakmanız beklenir. Sonra MadameTussauds yani şu İstanbul’da da şubesi olan ünlü balmumu heykellerin sergilendiği yer. Bilet fiyatı 200 lira civarındadır. Bizimki ise 40 – 50 lira gibi zannederim. Daha sayacak çok yer var Londra’da NationalPortrait Gallery gibi mesela ama geniş alışveriş imkanları da vardır.

Regent Street, Oxford Circus, Soho gibi yerlerde ünlü markaların ünlü kreasyonları satılır. Bir de Bond Street vardır. Asilzadelerin alışveriş yaptığı yerdir burası. Ismarladıkları şeyleri uşaklarını gönderip aldırırlar. Bu cadde üzerinde “Gentleman’s” diye bir dükkânın vitrinine bakıyordum. Bu dükkân bana Türkiye’yi hatırlattı. Eskilere götürdü. Gençler bilmez ama eskiden yani benim çocukluğumda o zamanlar nesli tükenmeye başlamış usturalar vardı. Şimdiki gibi jiletli değil, yekpare paslanmaz çelikten. Berber bir kayış üzerinde bilerdi. Bunlardan en ünlüsü Wilkinson marka olanıydı. O günleri hatırlayıverdim birden. Sonra hatıralar birbirini tetikledi ve birkaç yerde okuduğum yazılar ve gördüğüm belgeler geliverdi aklıma.

Dükkân sahibiyle sohbete giriştim. Fiyatı 450 Sterlinmiş. Bizim paramızla 2 bin 850 lira yani. Daha da iyisi varmış ama elinde yokmuş, gelecekmiş. O da bin Sterlinmiş yani 6 bin 400 lira. Sohbet sırasında 40 – 50 yıl önce bunların çok daha ucuz olduğunu düşündüğümü söyledim. Pek de öyle değilmiş. O zamanlarda kullanılan paranın bugünkü karşılığı olarak daha da pahalıymış. Üstelik kalitelisini herkes alamazmış. Önce paranız olacak sonra da asilzade olacaksınız kuralı geçerliymiş. Parası olup da asil olmayanlar daha kalitesizini alabiliyormuş ancak. Bir de yabancı memleketlerin üst düzey bürokratları için elçiliklerin tavassutuyla alınabiliyormuş kaliteli olanlar.

Tam da bunu duyduğum yerde tetiklendi o hatıralar. Birkaç yerde yayınlanmıştı. Hangisinde okuduğumu şu an kesin olarak hatırlayamasam da internette mevcuttur. !940 senesinde yaşananları belgeleriyle yazmışlardı;

(18 Nisan 1940. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’nin hususi yazısı bu kez Londra Büykelçisi Tevfik Rüştü Aras’a gitmektedir:

“Pek Sayın Bay Dr. Aras,

Londra’da RegentStreette kain Morny mağazasında satılan ve reklamı ilişik ilan da bulunan traş sabunundan iki düzine gönderilmesine müsaadelerini diler, bilvesile derin saygılarımı teyit eylerim.”)

Halkın açlıktan kırıldığı zamanki halkçı bir partinin lideri alıyordu bunları…

O günleri düşündüm. Sonra günümüzde yaşananlar geldi aklıma. Hâlâ halkçı bu parti. Şimdiki lideri de tavır olarak pek farklı değil. Dükkân sahibine Türkiye’den hiç sipariş alıp almadığını sordum. Oldukça fazlaymış. Aralarında ünlü isimler var mı diye araştırayım istedim. Müşteri listeleri gizliymiş paylaşamazlarmış…

Londra güzel şehir. O sinsice yağan yağmurlarına rağmen seviyorum Londra’yı. Leytonstone High Road’da market işleten Sezai abinin de dediği gibi, “Londra güzel ama parası çok olana bir başka güzel.”

Neyse bir memlekete dönelim.

İnce imzaları toplayabilecek mi acaba?

Toplayıp partinin başına geçerse söz ona Londra’da en iyi bisikleti satan mağazanın adresini vereceğim…

 



 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.