SON DAKİKA
Hava Durumu

Lüks otomobil galerileri çoğalırken

Yazının Giriş Tarihi: 06.04.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.04.2018 21:00
Eskiden beri ücretle çalışanların sosyal ve ekonomik durumu tartışma konusu olmuştur. Çalışanlar genellikle hak ettiklerini alamamaktan şikayetçi iken işveren durumunda olan yöneticiler ve kendini o yöneticilere yakın bilenler ise daima eski zamanlar ile yaptıkları kıyaslamalarla çalışanların şikayetlerini yersiz hatta haksız görmüşlerdir. Taraflar arasında ki bu görüş ayrılığını kolay kolay gidermek de mümkün olmamıştır.

Aslında ücretlendirmelerde imkânlar ile adaletin yan yana olması bu görüş ayrılığı için önemli bir çözüm yoludur. İktidar sahiplerine göre çalışanlar genellikle adalet söylemi ile olmayan imkânlardan hak isteyen taraftır. Yaptıkları işin ekonomik değerini fazla hesaba katmadan daima ücretinden şikâyetçi olmaktadır.

Liberal ekonominin de iktidar sahiplerine yeni imkânlar sunduğu bilinmektedir. Çünkü böyle bir ekonomik mülahazada ücretler adaletle ölçülmez piyasadaki reel karşılığı ile ölçülür. Piyasada karşılığı olmayan ya da az olan ürünlerin üreticilerinin veya hizmetleri sunanların şikâyetleri de haber değeri taşımaz.

Ne var ki demokrasilerde herkesime bir teselli imkanı sunulmaktadır. Çalışanlarında haklarını koruyacak, geliştirecek bir örgütlenme, sendikalaşma fırsatları vardır. Sendikalar bazen demokrasinin vazgeçilmezlerinden bile sayılır. Çalışanlarda böyle bir imkâna sahip olduklarında pek çok şikayetlerinin çözüm yoluna gireceği umuduna kapılırlar. Bu umut bazen o kadar etkili olur ki rakip sendika bağlıları arasında kıya sıya ölümüne mücadeleler bile olur. Zamanla sendikalarda suyun başını tutmuş olanların iktidar çevreleri ile tesis ettikleri iyi ilişkilerin sonunda muratlarına erdikleri görülürken umutları sürekli ertelenen ve sendika rekabeti nedeniyle ölümcül mücadelelerin içine girenlerin de kerevete çıkmaktan başka bir sonuca ulaşamadıkları görülmektedir.

Kerevet yolcuları bazen kendilerine iktidar havasına o kadar kaptırırlar ki iktidarın sahiplerini kıskandıracak söylemleri bile tercih ederler: “Eskiden memurun yamalı ceket giydiği, öğretmeninin pazarda limon sattığı, yetmeyip geceleri taksicilik yaptığı bir ülkede artık okul ve resmi kurum otoparkları ‘Lüks Oto Galeri’lerine dönmüşse,

Yamalı ceket şöyle dursun, devlet memuru ‘’markasız’’ kıyafetin yüzüne dahi bakmıyorsa; O ülkede elbet hayat standardı yükselmiştir.”

Türkiye şartlarında memur/çalışan gerçeğinden uzak bu tür analizler inciticidir. Çünkü gerçeğe uzaktır. İktidar sahiplerinden değil ama kendisini iktidara yakın bilenlerden gelemsi ayrıca yaralayıcıdır. Yamalı ceketin görülmeyişi ne kadar ilerleme ölçüsü sayılabilir? Ya da okul ve resmi kurum otoparklarını “lüks oto galerisi” gibi görmek kaç faninin gözüne nasip olmaktadır? Her dönem otomobili olanlar olmuştur. Ama önemli olan bunların yüzdesidir.

Meseleyi sadece ekonomik göstergelerle açıklamak da yeterli değildir. İşin sosyal ve kültürel tarafı da bakmak icap eder. İki cümlelik bir yasa değişikliği ile memurların siyaset yasağı kaldırılabilirdi. Memurun siyaset yapması ile belki başı göklere değmezdi. Ama o bir haktır. Bu haktan milyonları mahrum etmeye kimin hakkı olabilirdi. Siyaset yasağının kaldırılması engellenmiş bir hakkın teslimi olurdu. Bu hakkın teslimine engel olacak hiçbir şey de ortada yoktur.

Milli Eğitim en çok çalışana sahip bir kurum olması nedeniyle diğer kurumlardan daha çok haber olmaktadır. Milli Eğitimde yapısal kalıcı reformlar (4+4+4’ün dışında) yapılamadı. Terfiler tayinler hiçbir adalet ve mantık ölçüsüne uyulmadan sendika ağası olmayı becermişlerin eliyle artık bir cezalandırma aracına dönüşmüştür.

İlkokul öğrencileri bile kendilerine sınıf başkanı seçme hakkına sahipken öğretmenlerin kendilerine müdür seçme hakkı yoktur. Bütün müdürleri tek başına sendika ağası olmayı becerenler seçmektedir. Daha da vahimi Milli Eğitim çalışanlarının bazıları bu durumu doğal saymaktadırlar. Her hangi bir devlet kurumunda çalışan bir işçi siyaset yapma hakkına sahip, partilerin il ilçe örgütlerinde görev alma hakkına sahiptir. Seçim döneminde istifa etmeden aday olma hakkına sahiptir. Öğretmenler 2000 yılında ve 2018'de de bu hakların sahibi değildirler. Milli Eğitimde öğretmenin hiç bir önemi ve ağırlığı yoktur. Bunun sonucu olarak toplumda ne ağırlığı ve önemi olabilir? En kolay ezilen, aşağılanan, cezalandırılan öğretmendir. Sendika ağaları ve suç ortakları ile öğretmenleri inciten örnek olaylar her gün çoğalmaktadır. Okul bahçelerindeki araçlar nasıl alınıyor? İki eş de çalışıyorsa alınır. Nebi Nuh döneminde de böyleydi. Babadan kalan miras ile alınır. Geçen yüz yılda da böyleydi. Babadan kalan ile veya eş durumu ile alınan arabalar öğretmenlerin perişanlığını ortadan kaldırabilir mi?

Görüldüğü gibi demokrasinin çalışanlara önemli bir armağanı olan sendika bu çalışanlar için bir aldatma, sindirme ve baskı aracına dönüşmüştür. Sendika sadece ağalarını abad eden bir kurum olmuştur. Bunu onurlarına okundurmayan vicdan sahiplerinin “lüks oto galerisi” söylemi ise elbette bir teselli işlevine sahiptir. İnsanoğlunun teselliye de ihtiyacı her zaman olabilir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.