SON DAKİKA
Hava Durumu

Malazgirt zaferinden Türk tarih tezine

Yazının Giriş Tarihi: 27.08.2019 21:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.08.2019 21:30
Türkiye’de tek parti döneminde her şey ne kadar kolaydı. Bir kişinin isteğine ya da takdirine göre işler ayarlanırdı. Bunu yapanlar bir de kendilerini beğendirdiler mi gel keyfim gel. Ondan sonra kim tutabilirdi bu işlerin sahiplerini. Milli Bayramlarda bu formüle göre düzenlenmişti.

Zaten Osmanlı haindi. Vahdettin İngilizlere sığınmıştı. Milleti sömürmüş geri bırakmıştı. Bütün gelirler saraylara harcanmıştı. Türkler aşağılanmıştı. Adam yerine konulmamıştı. Bunun bir sonucu olarak Osmanlılara isyan ile ve Rus-İngiliz yardımı ile kurulan Yunanistan’ın bağımsızlık günlerine bile yüce Türk makamları katılım sağlamıştı. Selçuklu da aşağı yukarı öyleydi. Osmanlı, Selçuklu ikisi birden fetihçiydi. Kemal Paşa ise Şubat 1023’te İzmir İktisat Kongresinde fetih politikaları için "serserilik" demişti. Bu durumda Türkiye’ye de kala kala Milli Bayram günleri olarak 19 Mayıs sonrası dönemi kalmıştı. Elbette o dönemi bütün dünya kıskanıyordu! Önemi çok büyüktü.

Derken toplanan tarih kongrelerinde insan aklını şaşkına çeviren tezler geliştirildi. Yazının icadından çok önce “kereste medeniyeti zamanında” bazı Türk boyları Orta Asya’dan Anadolu’ya Mezopotamya’ya gelip yerleşmişlerdi. Yazıyı bulup uygarlığı başlatmışlardı. Bu tezi destekleyen bir tek veri yoktu ama önemli değil. Nasıl olsa yüce irade uygun görmüştü. Böylece Sümerliler, Firigler, Lidyalılar en çok da Hititliler (Etiler) Türk olmuşlardı. Anadolu uygarlıkları yazı öncesinden gelip buraya yerleşen Türklerin eseriydi. İnsanlık bütün uygarlık birikimini işte o Türklere borçluydu.

Türklerin İslamiyet’e intikal etmesi de Türkler için bir kayıp, zarar ziyan dönemi olmuştu. Türkleri geri bırakmıştı. Zaten İslamiyet ise Arap kültürü demekti. Araplar da Osmanlıya ihanet etmişti. Bu ihanet zamanına gelinceye kadar önemsiz, Türklerin ulusal kimliğini unutturan ve onları aşağılayan Osmanlılar, Arapların ihaneti çerçevesinde çok önemli bir yerin sahibi oluyorlardı.

Akla ziyan bu tarih tezlerine itiraz edenlerden Zeki Velidi Togan ise 24 saat içinde üniversitedeki görevinden istifa etmek 48 saat içinde de Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştı. Böyle bir atmosfer içinde tespit edilen Milli bayramların ne ölçüde milli olabildiğini sormak kimin ne haddine olabilirdi?

Ancak Türk halkının seçme ve seçilme hakkına 1950’den sonra sahip olması ile birlikte bazı çevreler İstanbul’un fetih gününü, Malazgirt Zaferi gününü de kendi çevrelerinde bayram gibi görmeye başladılar. Elbette resmi bayramların arasına katmaya güçleri yetmedi. Ama yine de önce basında sonra üniversite çevrelerinde Türk halkı için 19 Mayıs’tan önce de bayramların olduğunun konuşulmasını temin ettiler.

Önce Yahya Kemal’in sonra da Nurettin Topçu’nun geliştirdiği teze göre Malazgirt, Türkler için bir milat sayıldı, bir Anadoluculuk akımı başladı. Gerçekten Türklerin tarihi söz konusu edildiğinde Malazgirt’in elbette önemli bir yeri vardır ama Türklerin tarihini buradan başlatmak, öncesinden ayırmak, hem tarihi devamlılık için hem de Türk halkının diğer parçaları ile ilişiği kesmeyi hatırlattığı için gerçekçi bir teze benzemiyor. Yine de Malazgirt’in önemini vurgulamak bakımından değerlidir.

Son yıllarda CB Erdoğan’ın ilgisi nedeniyle Malazgirt Zaferi günü giderek daha çok konuşulmaya başlandı. Malazgirt Zaferi adeta yeniden keşfedildi. Aslında Malazgirt Zaferi öncesinde 1048’de Pasin Savaşı vardı. Malazgirt’in de hazırlayıcısı olmuştu. Bizans ordusu perişan edilmiş, müttefiki Gürcistan Kralı Liparit gibi on binlerce esir Selçuklu başkenti Rey’e götürülmüştü.

Malazgirt Zaferi, Türklerin midir yoksa Ümmetin Zaferi midir? Son yıllarda en çok rağbet gören sorulardan birisidir. Bazı kimseler, Türk adını, Ümmet adına engel gibi görmektedir. Ümmet bütün Müslümanları içine alan bir kavramdır. Türklerde Müslüman olmaları nedeniyle bu ümmetin bir parçasıdır.

Yemenli-Nijeryalı ya da Kuzey Afrikalı Müslümanların Malazgirt zaferi ile bir ilişkileri kurulabilir mi? Kurulamaz. Bu yüzden Ümmetin zaferi sözü iyi niyetli bir adlandırma olsa bile bir abartı içermektedir. Berberi Kahramanı Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’da Hıristiyanlara karşı kazandığı zafer elbette Ümmetin iftihar ettiği bir zaferdir. Ama bu durum mesela Asya’daki Müslüman halkların doğrudan bu zafere iştirak ettikleri anlamına gelmez.

Hz. Ömer’in döneminde Doğu Anadolu’da yapılan fetihlerin ardından buraya önce Araplar sonra Kürtler gelmişti. Ancak 11. Yüzyılın sonuna doğru Bizans, önceden kaybettiği toprakları, Halep-Urfa’dan başlayarak geri almış Malazgirt’e ulaşmıştı. Selçukluların Malazgirt’e gelmeleri buralarda az çok meskun olan Arapları, Kürtleri, Bizans’tan kurtarmıştı. Onların tümüyle yok edilmelerini ya da tehcir edilmelerini engellemişti.

Malazgirt Savaşı sonuçları itibarı ile sadece Batı Türkler için değil bütün dünya tarihi için bir dönüm noktasıdır. Çünkü Bizans’ın yok oluşu Malazgirt Zaferi ile başlamıştı. Türklerin ikinci Bin yılda tarihte üstlendikleri ayrıcalıklı rol burada başlamıştı.

Yine de Malazgirt’i, Anadoluculuk anlamında milat saymak yerine ikinci bin yılın tarihteki önemli bir dönüm noktası saymak isabetli olur. Selçukluları Malazgirt’e taşıyan, hazırlayan ruhu bir serserilik olarak bilmek ikinci bin yılı yok saymaktan daha vahimdir. Şimdi üçüncü bin yıla başladığımız bu dönemde Malazgirt’ten öğrenilecek, ilham alınacak çok fazla örnek vardır.

Ancak 1932’de icat edilen Türk Tarih Tezinden geriye ne kalmıştır? Sümerbank, Etibank gibi kurumlardan sonra akla gelen tek örnek Ankara/Sıhhiye’de ki Hitit Güneşi içindeki avare birkaç keçidir. Dönemin iktidarının büyük bir hevesle icat ettiği Tarih Tezi yüz yıl bile yaşayamadı. Türklerin İslamiyet’e intikalleri ile başlayan tarih misyonunun önünde bir varmış bir yokmuş gibi berhava olup gitti.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.