SON DAKİKA
Hava Durumu

Meal mi, Tahrif mi?

Yazının Giriş Tarihi: 27.09.2017 22:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.09.2017 22:00
Geçen gün sosyal medyada George Orwell’in bir sözünü birçok arkadaşımın paylaştığını gördüm. Söz çok çarpıcıydı. Hele ki özgürlüğe vurgu yapan sözler daha çok paylaşılır hale gelmiştir. Şunu söylüyordu Orwell:

Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık bilinçsizliktir."

George Orwell’in 1984 ve hayvan çiftliği kitaplarını okumuştum. Evet, bu kitaplarında körü körüne bağlılığı, kesin inançlıları, bağnazlığı işliyordu. Ama ‘salt (mücerred) bağlılığı’ işlemiyordu. İngilizce bilmiyordum. Ama Google’e bağlılık sözünü yazdım. ‘Commitment’ kelimesini buldum. Bu kelimenin anlamı salt bağlılık değildi. Adanma, tahhüt, teslim olma gibi anlamları vardı. Ayrıca kelimenin anlamı sözün bütününden de çıkıyor. ‘Düşünmeye gerek duymamak, bilinçsizce bağlanmak’tan bahsediyordu. Ve aslında çeviirinin şöyle olması gerekiyordu:"Bağnazlık/taassup, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağnazlık bilinçsizliktir."Ne var bunda diyecek olursanız;
Bağnazlık gibi olumsuz çağrışımı olan bir sözün bağlılık gibi genellikle olumlu çağrışımları olan kelime ile ifade edilmesi ile anlam zayıflamıştır. Yavan hale gelmiştir.

Kur’an meallerinde bunun gibi çok vahim çeviri hataları vardır. 2000 yılında Yaşar Nuri Öztürk’ün mealini detaylı bir okuma fırsatı bulmuştum. Tespit ettiğim bazı hata/ yanlışları kendisine bildirmiş ve 2001’deki baskısında düzeltmişti. Bunlardan birisi şuydu:Bakara süresi:222. Ayetinde Hayızle ilgili soruya ‘de ki o bir ezadır’ cümlesini ‘de ki o bir pisliktir’ olarak çevirmişti. Türkçe’ye de geçmiş Arapça bir kelime olan ‘Eza’ kelimesini bile hiç alakası olmayan bir kelime ile -hem de Yaşar Nuri gibi kadınlar konusunda algıda seçici olan birisi tarafından- anlamlandırılması, meal yapanların ne kadar yalapşap davrandıklarına dair önemli bir ipucudur.

Başka bir örnek:Maun süresinin 2. Ayetini tüm mealler “O ki yetimi itip kakar’ şeklinde çevirirler. Halbuki orada geçen ‘Yedu’u’ fiilinin başka bir ayetteki kullanımına baksalardı kelimenin daha doğru ve daha güçlü anlamını bulabileceklerdi. Ahzab süresinin 19. Ayetinde: “Kafir ve münafıklara itaat etme. Onların eziyetlerini es geç.” denmektedir. ‘Es geç’ olarak çevrilen bu kelime ‘Da’(sonu ayınlı), maun süresindeki ‘yedu’u’ nun emir halidir. Oradaki anlamı maun süresine uyarladığımız zaman anlam şu olur: “O ki yetime es geçiyor”Ne farkı var?Maun süresinde sahtekar bir din algısı/ yaşantısına vurgu yapılıyor. 3. Ayette Yoksulu doyurmak için organizasyon yapmayan ve yetimi umursamayan/ ilgilenmeyen ‘pasif dindar’ları eleştiriyor. Yoksa yetimi itip kakan ‘aktif kötü’leri değil. Genellikle insanların çoğu yetimi itip kakmaz. Ama yetimi es geçen/umursamayan/ ilgilenmeyen çok fazla insan vardır. Bu süre bize, değil itip kakmak, yoksul ve yetimle ilgili pasif durumda kaldığımız müddetçe iyi bir dindar olmamızın mümkün olmadığını söylüyor.

Son bir örnek:Bakara.61: (Bilinen çeviri)
" İsrailoğulları dediler ki: ‘biz tek yemeğe dayanamayacağız. Rabbine dua et, bizim için..........çıkarsın. Musa dedi ki: Siz, daha hayırlı olanı  daha adi olan ile mi değiştiriyorsunuz? peki öyleyse  Mısır’a inin......"

Bu çeviriye göre İsrailoğulları ellerindeki daha değerli olan bıldırcın eti ve selva yı daha adi ve kalitesiz olan sebzelerle değiştirmek istemekle ahmakça bir şey yapmış oluyorlar.

Aslında ne deniyor bu ayette?

" ...........sizler adi/bayağı olanı (edna) daha hayırlı ile (billezi huve hayr) değiştirmek mi istiyorsunuz? Peki o zaman Mısır’a dönün, sizin istedikleriniz sizin olacak..."

Tekrar alta yazıyorum:

Çeviri: "Siz, daha hayırlı olanı  daha adi olan ile mi değiştiriyorsunuz?
Çeviri: "Siz daha adi olanı hayırlı olan ile mi değiştiriyorsunuz?

Aslında israiloğulları tek tip yiyeceğe dayanamayacaklarını (taamin vahidin) söyleyip, biraz sebze yemek istemektedirler. Musa onlara diyor ki: İyi güzel de burası çöl… Mısır’da değiliz. Ha.. siz daha hayırlı/ kaliteli şeyler yemek istiyorsanız bu durumda Mısır’a geri dönün sıkıyorsa.

Bizim etçil müfessirler eti görünce metni bile göremeden hemen sebzelerin adi, bıldırcın etinin ise daha hayırlı olduğuna karar vermişlerdir.

"Billezi hüve hayr" daki çok basit bir 'bi' nin hangi tarafa 'ile' anlamını kattığını görememişlerdir.

 

Bu konuya devam edeceğim inşallah.

 

 

 

 

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.