SON DAKİKA
Hava Durumu

Mehdinin ölümü

Yazının Giriş Tarihi: 29.11.2019 17:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.11.2019 17:33

Kabul edilmelidir ki Mehdi sayısı bakımından Türkiye toprakları çok bereketlidir. Tarihin her döneminde aynı zamanda birkaç Mehdi yaşamıştır. Mehdisiz bir dönem tarihte yoktur. Günümüzde de birden fazla Mehdi yaşamaya devam etmektedir. Sayılarının fazla olması aralarındaki rekabetin, daha çok ve kaliteli hizmete yol açması gibi iktisat kuralının tecellisi henüz görülmedi.

Haber konusu olan son Mehdi İskender Erol Evrenosoğlu idi. 1933 Bursa İznik doğumludur. Devlet Planlama Teşkilatında (DPT) çalışırken 1986’da Emin Çölaşan’ın ihbar etmesi üzerine görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Yirmi yılı aşkın bir zamandan beri de ABD’de yaşamaktaydı. Türkiye’nin son Mehdileri nedense son nefeslerini ABD’de tüketmeyi tercih etmişlerdir.

İskender Evrenosoğlu diğer mehdilerden farklı özelliklerde taşımıştır. DPT’de çalışan ilk Mehdi’dir. Diğerleri böyle bir işte hiç çalışmamıştı. Soyadı da dikkat çekicidir. Evrenos Bey, aslında Karesioğlu Beyliğinde bir komutan iken, Beyliğin Osmanlılara katılması ile birlikte o da Osmanlılara katılarak, Orhan, I.Murat, Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmet dönemlerinde yaşamış, Balkan fetihlerinde önemli görevler üstlenmiş gerçek bir Gazi idi. Hayatının son dönemlerini ise Selanik yakınlarında yerleşmiş olduğu Yenice-i Vardar’da geçirmiştir. Türbesini ve külliyesini de sağlığında inşa ettirmişti. Ailesi de uzun asırlar boyunca orada meskun kalmıştır.

Balkan Savaşları ile birlikte tehcir edilen Türk nüfusu ile birlikte Evrenosoğlu soyundan gelenler gerçekten İznik’e geldi mi yoksa İskender, kendisi için soyadı olarak bu Gazi Evrenos beyin adını bilerek isteyerek sonradan mı seçmiştir? Bunun bilgisine sahip değiliz.

Evrenosoğlu, kendisinin Veli-Resul olduğunu, Duhan suresinde de çıkışının işaret edildiğini iddia etmiştir. Bu tür iddialarını ise Risalet Nurları adını verdiği kitabında anlatmıştır. Bu aslında yeni bir iddia değildir. Çünkü Mehdilik iddiasında olan diğer şahıslarda, kendileri hakkında ya da yazdıkları kitaplar hakkında Kur’an’da işaretler olduğunu hep iddia edegelmişlerdir. Diğer mehdilerde yazdıkları kitapların kendilerine ait olmadığını, kendilerine yazdırıldığını ya da kalplerine ilham edildiğini savunmuşlardır.

Her nasılsa diğer mehdilerin “bana yazdırıldı ya da bana bildirildi” diyerek Allah’a nispet ettikleri kitapları tartışma ya da tepki konusu olmamıştır. Ancak Evrenosoğlu’nun Risalet Nurları adlı kitabı doğrudan sapıklığının ve kötü niyetinin kanıtı sayılmıştır.

Evrenosoğlu’nun cenazesi için Bursa’da Hamitler Mezarlığında yaklaşık üç bin kişi toplanmıştır. Bu üç bin kişinin tamamı Bursalı olmasa bile cenazesi için toplanmış olması dikkate değer bir sonuçtur. Çünkü “herkesin kendisine göre bir alıcısı, müşteri potansiyeli vardır”, sözü bir kural olarak kendisini bu olayda da göstermiştir.

Cenazenin Bursa’da defnedilmesi de bazı eski tartışmaları yenilemiştir. Bir defa Evrenosoğlu’nun Resullük iddiası nedeniyle genel Müslüman, çerçevesi dışına çıktığı kuşku götürmez. O halde böyle birisinin cenazesini bir Diyanet görevlisi mi nasıl kıldırmıştır? Diyanet adına yapılan açıklamada, cenaze için görevli tayin edilmediği belirtilmiştir. Gerçi Diyanet’in bu konuda sabıkası kabarıktır. Türkiye tarihinde Diyanet görevlilerinin, “yaptığı işler, yazdığı kitaplar ya da sarfettiği sözleri nedeniyle”, bu cenazenin namazı kılınmaz veya ben kıldırmam dediği bir tek örnek olay henüz duyulmamıştır. Diyanet görevlileri, cenazeler arasında Müslüman olan olmayan gibi bir ayırıma şimdiye kadar gitmiş değillerdir. Kimin cenazesi gelse Allah’ü ekber demeye alışmış bir halde idiler.

Bursa Büyükşehir Belediyesinin cenaze için bir araç tahsis etmesini ise doğal saymak icap eder. Çünkü kamu hizmetleri, vatandaşın inançlarının doğruluğu-yanlışlığına göre tayin edilemez. İnançların doğruluğunu-yanlışlığını tayin etme hak ve yetkisi de belediyenin olamaz.

Cenazenin nereye gömüleceği tartışması ayrıca önemlidir. Tarihte Müslüman, Hıristiyan-Yahudi mezarlıkları ayrı ise de İslam’dan ayrılanların farklı bir mezarlığı hiç olmamıştır. Onlar dinden çıkmış sayılsalar bile yine Müslüman mezarlığına defnedilmiştir. Evernosoğlu’nun cenazesinin de Müslüman mezarlığına defnedilmesi, tarihteki benzeri olayların tekrarı gibidir. Avrupa tarihinde mezarlıklar kilisenin tekelinde olduğu için, kilisenin afaroz ettiği, dinden çıkardığı birisinin cenazesi de elbette kilise tekelindeki mezarlığa gömülemezdi. Dinden çıkmış, mürted olmuş sayılanların da Avrupa’daki örneklerinde olduğu gibi Müslüman mezarlığına defnedilmelerinin yasaklanması, Müslümanların geleneğinde yoktur. Belki de cenaze aracı gibi, mezarlık da bu geleneğe göre bir kamu hizmeti sayılmıştır.

Evrenosoğlu yani Mehdi öldü. Artık mevcut mehdilerden birisi daha ölünceye kadar bu konu da gündemden çıkmış olacaktır. Ben resulüm diyen birisi için cenaze töreni yapılmış olması, bu tören için üç bin civarında taraftarın toplanmış olması da taraftarların cesurluğu ile değil ancak Türkiye’de hak ve özgürlüklerin, özellikle din özgürlüğünün varlığı sayılmalıdır. Oysa Eski Türkiye’de bırakın cenaze töreni yapmayı, haksız yere idam edilenlerin mezarlıkları bile gizli tutulur, ailelerine bile söylenmezdi. Yeni Türkiye, eski halinden uzaklaştıkça çok daha insani ve İslami bir içerik kazanmaktadır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.