SON DAKİKA
Hava Durumu

Mehmet Kırkıncı'nın mirası

Yazının Giriş Tarihi: 29.02.2016 07:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.02.2016 07:09
Erzurum’da son 40 yıl içinde oldukça etkili olan şahıslardan birisi idi. Gençliği tek parti döneminde geçmişti. Ömrünün önemli bir kısmı da soğul savaş dönemine tekabül ediyordu. Dolayısı ile Mehmet Kırkıncı’nın toplumsal tasavvuru, ülkeye dair görüşleri ister istemez yaşadığı dönemin etkilerinden önemli ölçüde pay sahibi olmuştu.

Kırkıncı’nın mirası derken elbette söz konusu olan mal varlığı değildir. Bıraktığı mal varlığı kanuni mirasçılarını ilgilendirmektedir. Onun nasıl bir görüş, anlayış sahibi olduğu topluma neler telkin ettiği hangi konular üzerinde yoğunlaşarak kitap yazdığı bu yazının ana konusudur.

Kırkıncı bir nur cemaati lideriydi. Cemaat içinde yola Yeni Asya Cemaati ile çıkmıştı. Yeni Asya Cemaati ise sıkı bir Süleyman Demirel taraftarıydı. Kırkıncı da öyleydi. Gençliğinde Komünizm ile Mücadele Derneği’nin de etkili bir üyesiydi. Soğuk Savaş döneminde, akşam sabah Türkiye’ye “komünizmin geleceği” kaygısı vardı. Bu kaygı Kırkıncı’nın görüşlerinde de önemli ölçüde kendini göstermiştir. Genel olarak “Nur Cemaati” Euzubillahimineşşeytani vessiyase” görüşü ile kendisinin siyasetin dışında olduğunu iddia eder. Aslında bu görüş Üstad Said Nursi tarafından 1920’lerde Ankara’da ki iktidar sahiplerini teskin etmek için, gençlik döneminde İttihat ve Terakki Partisi’nden olduğundan parti rekabetinin yol açtığı olumsuz sonuçlar korunmak için söylenmiş bir görüştü. Çünkü Üstad Nursi, ömür boyu II.Abdülhamid’e muhalif olduğunu açık eden, İttihatçı olduğunu ima eden tutumundan hiç vaz geçmemiştir. 1950’lerde ise açıkça Adnan Menderes’in partisini desteklemiştir.

Kırkıncı da siyasetten ve şeytandan Allah’a sığınmak iddiasında olmasına karşılık, mensup olduğu Yeni Asya Cemaatinden siyaset için ayrıldığı gibi merhum Erbakan’a yakın olan cemaatler ile de en çok siyasi tercihleri için sorun yaşamıştır. 1980 darbesi ile Demirel siyasi yasaklıyken, 7 Kasım 1982’de yapılan Anayasa oylamasında Demirel’in isteği doğrultusunda Yeni Asya Cemaati “Anayasa’ya hayır derken Kırkıncı Cemaatini terk ederek Anayasa’ya evet demiştir. 1983 seçimlerinde de “Evren’in hatırı için Turgut Sunalp’e oy vereceğiz” ısrarında olmuştur. Sunalp seçimleri kaybedip Turgut Özal kazanınca bir süre sonra Kırkıncı’da sessiz sedasız Özal’ın yanında yer almıştır. Sonra bunu Mesut Yılmaz, Tansu Çiller takip etmiştir.

Özetle Kırkıncı bu siyasetin dışında olmak tezine hiç sadık kalmamıştır. Siyaseti daha çok parti kurma, parti örgütü içinde görev alma gibi anlamıştır. Şahsen kendisi bundan hep uzak durmuştur. Ama onun bağlıları her zaman bir iktidar partisinde, parti örgütünde veya TBMM’de milletvekili olarak görev yapmıştır. Bunların en ünlüsü ise Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’tir.

Kırkıncı Hoca, siyasetin dışında olmak görüşünü, din adına siyaset yapılamaz tezine dayandırmıştır. Bu tezi her ne kadar laikliği hatırlatıyor ise de kendisi laik birisi de değildir. Bu tezi nedeniyle en ağır eleştirilerini her zaman merhum Erbakan’a yöneltmiştir. Tezi için eleştirilerini Erbakan ile de sınırlı tutmamış, yazılarında sohbetlerinde merhum Seyyid Kutup ve Mevdudi onun ağır eleştirilerinden her zaman paylarını almışlardır. Halbuki bir Nur Cemaati önderine Seyyid Kutup gibileri değil bir zalim tiran/tağut Nasır gibileri eleştirmesi beklenirdi.

Kırkıncı Hoca “Devlet ile” her zaman iyi ilişkiler içinde olmuştur. Darbe döneminde  Kenan Evren’e yazdığı mektuplarla ona istek babında kendi görüşlerini aktarmıştır. Devlet ile iyi ilişkilerinin karşılığı da olmuştur elbette. Erzurum, Tokat ve Van üniversiteleri kadroları daha çok ve özellikle Kırkıncı’nın bağlısı talebesi olan kimseler tarafından doldurulmuştur. Kırkıncı Hoca ve onun gibi Nur Cemaatinden olanlar daima “hoş görü” ilkesini savunmuşlardır. Ama etkili oldukları partilerde üniversitelerde farklı cemaatlerin amansız birer muhalifi takipçileri olmuştur. Onların etkili oldukları kurumlarda, üniversitelerde farklı cemaatlerin bağlıları daima tasfiyeye uğramıştır.

“Devir tasavvuf devri değildir” diyerek tasavvufun dışında olduğunu, yaptığı çalışmaların da tasavvuf mahiyetinde olmadığını iddia etmiştir. Ama münasebet düştükçe ayetlerin, hadislerin açıklamasında, kelami konuların çözümlemesinde daima tasavvuf erbabnın görüşlerine dayanmıştır. Sohbetleri, kitapları büyük ölçüde, cifir, ebced hesapları, keramet menkıbeleri, Mehdi beklentisi ile doludur. Tasavvuf ise daha çok ve özellikle bunlardan oluşuyor değil midir? Kırkıncı tuhaftır ki bütün bu garip görüşlerini de “ehli sünnet” diye adlandırmıştır.

Kırkıncı’nın bağlıları onun vefatının ardından diğer cemaatlerle niye bu kadar kavgalı geçmişimiz var, sadık kalmadığımız ama tekrarından hiç vaz geçmediğimiz siyasetten uzak olma ilkesinin Kur’anın ilgili ayetlerine ve Hz. Muhammed (SAV) in siretine ne kadar uygun olduğunu gözden geçirmelidirler.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.