SON DAKİKA
Hava Durumu

Melhame-i kübra hikayeleri

Yazının Giriş Tarihi: 04.10.2016 23:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.10.2016 23:07
ABD’nin Irak’ı 2003’te işgal etmesinden sonra IŞİD ortaya çıktı. O zaman “Tevhid ve Cihad Cemaati” adını kullanıyordu. Afganistan’dan dönüp gelen Ebu Musab Zerkavi liderliğinde cemaat kurulmuştu. Cemaat önce işgalci ABD askerleriyle sonra ABD ile işbirliği yapan Şii hiziplerle savaştı. Zamanla savaş bütün Irak’a yayıldı. Haziran 2006’da Zerkavi ABD’liler tarafından öldürüldü. Cemaati büyük yara aldı ama dağılmadı. 2009’da ABD’liler tarafından salıverilen Abdülkadir Bağdadi cemaatin yeni lideri ilan edildi. 2011’de Suriye İç Savaşının başlamasından sonra Cemaat de Suriye’ye taşındı. Kuzey doğudaki Deyr-i Zor’u ele geçirip merkez haline getirdi. Adını da “Irak Şam İslam Devleti” (IŞİD) olarak değiştirdi. Bundan sonra yaptığı vahşi infazlarla IŞİD haber ajanslarının değişmez unsuru olmaya başladı. Kuzey Suriye ile yetinmedi, Haziran 2014’te bir baskınla Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirerek en havalı çıkışını yapmış oldu. 1916’da Skyes-Picot ile oluşan Irak Suriye sınırını fiilen etkisiz hale getirmiş oldu. Kullandığı isimden de yola çıkarak, tarihte maşrık ve mağrip diye bilinen Arap dünyasının doğusunu (Maşrık) ele geçirmek iddiası ile sınır tanımaz bir iştahla sağa sola saldırmaya başladı.

IŞİD’in belli başlı üç tane yayını var: Dabıq – Amiq - Rumiyah (Roma). IŞİD zannedildiğinden daha fazla hurafe ile malul bir din anlayışına sahiptir. Hz. Muhammed’e nisbet edilen İsrail’i bir rivayete göre “Dabıq’ta kıyamet öncesinde çok büyük kanlı bir savaş (Melhame-i Kübra) olacaktır.” Dabıq, Mare ile El-Bab arasında bir kasabanın adıdır. Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Savaşı’nı yaptığı yerdir. Merc-Müruc, otlak/çayır, Amig, derin Amaq ise derinlik demektir. Antakya’da ki Amik ovasından başlayarak Menbiç’te ki Amaq’a kadar uzanan derin alan. Rumiyeh (Roma) ise Konstantinapol’dan (İstanbul) başlayarak batıyı içine alan bölgedir.

IŞİD’in de sahiplendiği bu hurafelere göre işte bu “Mercidabıq çevresinde bir Melhame-i Kübra (kanlı büyük savaş) olacaktır, savaşı Müslümanlar kazanacaktır.” IŞİD fantezisine göre, IŞİD “Müslümanların” tarafını onun karşısında yer alan ülkeler hizipler ise “kafirleri” temsil etmektedirler. Müslümanların literatürüne bu hurafe nereden gelmiştir? Yahudi ve Avanjelik inanışından gelmiş olmalıdır. Çünkü “İbranicede Har-Megido/Megido Dağı olarak anılan bu yer Akdeniz'den 25 km. içeride, Tel Aviv'in yaklaşık 90 km. kuzeyindeki var olan yer olarak tanımlanıyor. Kitab-ı Mukaddeste ‘ve O, onları hep birlikte (İbranicede Armegeddon denilen yerde) topladı’ deniliyor.” Böylece Yahudilerin / Hıristiyanların ortak hurafesi Müslüman mahallesinde çok eski bir zamandan beri yer edinmiş durumdadır. Kur’an’da açıkça Hz. Muhammed’in “gaybı bilmeyeceği” ilan edilmişken (Neml.65/Cin.26/Lokman.34/ Hud.31/Enam/50), Hz. Muhammed’in bu ilanın rağmına sözler söylemesi elbette ona yakıştırılabilecek sözler değildir. IŞİD bu İsraili rivayetleri sömürmektedir. Çünkü bu hurafeye göre “melhame-i Kübra, bayrak sayısı 80’e ulaştığında başlayacaktır. Şimdi IŞİD’çi malul kafalar koalisyon güçlerinin salladığı bayrak sayısının (halen 68) 80’e ulaşmasını beklemektedirler.

Ancak bu sorunlu din anlayışı maalesef IŞİD ile sınırlı değildir. Geniş bir kesimi de kapsamaktadır. Baas’ın Türkiye’de ki uzantılarından olan Hüsnü Mahlli Sputnik’te yer alan yazısında; Türkiye’yi İran-Rusya ve Hizbüllah ile tehdit ederek, “Türkiye Bab’a girerse Orta Doğu’da cehennem kapıları açılmış

olacaktır” diyor. Mahalli, hala cehennem kapılarının başkaları özellikle Türkiye için açılma yetkisinin Baas’ın elinde olduğunu sayıklamaya devam etmektedir.

Oysa Suriye iç savaşı böyle fantezi hurafelerle bir sonuca bağlanmayacak kadar tarafları çok ve karışık bir savaştır. İran ve Rusya’nın doğrudan savaşa katılması ile birlikte giderek “vekalet savaş” özelliğini de kaybetmiş “doğrudan savaş” özelliğine daha çok yaklaşmıştı. ABD öncülüğünde ki koalisyon ülkelerinin, IŞİD’i yok etmeden ama saldırı ve işgal yeteneğini de sınırlandırarak, daha çok PKK/PYD’ye alan açmanın bir aracı olarak onu kullandığı görülmektedir. ABD’nin muhalifleri desteklediği örgütlediği bir “fars yalanından” öteye gidememiştir. Son elli yılda benzeri görülmemiş bir zulüm düzenini sürdüren Baas’a karşı, Suriye halkının doğal, meşru ve haklı isyanını, tepkisini bile “ABD/İsrail kurgusu” diye lekeleme çabası beyhudedir. Rusların yardımı savaş kazanmaya yetseydi, muhtemelen SSCB’nin yardımı ile Afganistan Komünist Halk Partisi, Afgan halkına karşı savaşı kazanırdı. Ya da ABD Vietnam’da ki savaşı kazanırdı.

İsrail’i, fantezi hurafelerle Suriyeli çocukların İran/Rusya tarafından katledilmesi örtülemeyeceği gibi, Türkiye’nin Suriye halkına verdiği onurlu saygı değer destek de şaibeli hale getirilemeyecektir. Baas tükenmiş Suriye’de neredeyse savaşın tarafı olmaktan çıkmıştır. Suriye’de giderek doğrudan olan savaşın kazananı elbette Suriye halkı ve onun dostları olacaktır. Melhame-i Kübra hikayeleri bir daha göstermiştir ki inanç ilkeleri sahih/korunmuş kaynağın onayından geçmedikçe bağlıları için bğlıları için yol gösteren değil yük olmaya devam edecektir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.