SON DAKİKA
Hava Durumu

Mesele Ayasofya değil!

Yazının Giriş Tarihi: 14.07.2020 19:13
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.07.2020 19:13

“Ke-ennehum humurun mustenfiratun“

Batı’nın derdini çok iyi biliyoruz. Haçlı zihniyeti hâlâ yaşıyor. Demokrasi martavalını da biz ve bizim gibiler için uydurdukları çok aşikâr. Kendilerinin büyük çoğunluğu sözde demokrasi çünkü. Aşağı yukarı tamamında monarşi hâkim. Laiklik de benzer bir başka martaval. Parlamentolarından tutun okullarına varana kadar her yerde kilise hâkimdir. Avrupa ülkelerinde Katolik Kilisesi’nin dediği olur, İngiltere‘de Anglikan kilisesi söz sahibidir. O meşhur Oxford veya Cambridge üniversiteleri de hep kilise yönetimindedir. Yunanistan’da da papazların sözü geçer. Kendileri laik olmayanlar utanmadan bize laiklik dayatırlar. ABD ise Evangelist ve bilumum kiliselerin etkisi altındadır.

Bunlar 1453’ün kuyruk acısını hâlâ unutamadıkları için onu hatırlatan her şey içlerini yakar cayır cayır…

Bizdekilerin derdi ise başkadır. Bizdekiler Osmanlı izlerinin silinmesine takmışlardır kafayı. Bu nedenledir ki onlara Osmanlıyı hatırlatan her şey ciğerlerini yakar. Birçok Osmanlı eserine yaptıklarını gençler bilmez. Muhteşem Osmanlı eserleri üzerindeki yazılar ya kapatılmış ya da tahrip edilmiştir. İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki binası da bunlara bir örnektir.

1933 yılında Darülfünun kaldırılıp, İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bilmeyenler için söyleyelim “Darülfünun” zaten üniversite demek. Aslı University olan İngilizce kelime alınıp Türkçe yapılmış. Aman Osmanlıca olmasın da Çince bile olur mantığı yani. Bina üzerindeki muhteşem yazılar da kapatılmış. Yıkıp kazımaya cesaret edemeyip üzerini kapatmışlar. Ortada celi sülüs yazılı “Dâire-i Umûr-ı Askeriyye” ibaresi ise Harbiye Nezareti demektir.

Bu bilindiği üzere bir kitabedir ve kitabenin sağında Fetih suresinin birinci ve solunda ise üçüncü ayetleri yazar.

Sağda; “İnna fetehnaleke fetham mubine” Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Solda ise;  “Ve yansura kâllahu nasran azize” Allah sana şanlı bir zaferle yardım etsin.

1927 yılında çıkarılan kanuna göre aslında buradaki tuğranın da sökülmesi ve kitabenin kazınması gerekiyordu. Ancak o tarihte İstanbul Darülfünunu Emini-rektörü- İsmail Hakkı Beydi( Baltacıoğlu). İsmail hakkı Bey aynı zamanda bir hattatı. Ve buradaki kitabenin ne kadar mümtaz bir eser olduğunu biliyordu. Eserin zarar görmemesi için sadece üzerini mermer plakalar ile kapatmakla yetindi.

1933 yılında Darülfünun kaldırılıp yerine İstanbul Üniversitesi kurulunca, kitabenin “Dâire-i Umûr-ı Askeriyye” ibaresinin bulunduğu orta kısmındaki mermerin üzerine yeni harflerle “İstanbul Üniversitesi”, Abdülaziz tuğrasının bulunduğu madalyonu kapatan mermere de T.C. harfleri konuldu.

Bu mermer bloklar senelerce beyaz lekeler halinde kaldı. 1949 yılında, rahmetli Süheyl Ünver’in yazdığı bir mektup üzerine, o tarihte rektör olan Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, kitabenin üzerindeki mermerleri söktürdü, fakat tuğranın üzerindekini kaldırtmaya cesaret edemedi.

Tuğra Padişah demekti. Bunu açmanın sehpaya gidebilecek sonuçları olabilirdi.

Şükür ki bu muhteşem sanat şu anda görülebiliyor.

Bir hat sanatı yazısına dahi tahammül edemeyen CHP mantığının Ayasofya’nın aslına rücu etmesine tahammül etmesi beklenemez. İşte tam da bu nedenlerle Kemal konuyu başlarda “Açarlarsa açsınlar” gibi bir beyanatla geçiştirse de birileri çok fena halde rahatsızdı.

Sonunda dayanamadılar. CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Ayasofya'yı açarak Cumhuriyeti yok saydınız." diye çıktı ortaya. Bu laf size muhtemelen saçma gelecektir. Ancak, bunların düşüncesi budur. Korkuları budur. Kurdukları ve inandıkları dini halka dayatamamanın getirdiği panik ve nefrettir.

Millet artık ilkokuldan beri kullanılan beyin yıkamaların ne olduğunun farkına varmıştır. Padişahların “Astığı astık, kestiği kestik” olmadığını da öğrenmiştir bu bilgi çağında.

Bursa’da söylenilen “Gelişmiş, terakkiperver ve medeni olduğunu iddia eden her millet kesinlikle heykeller yapmalıdır.” cümlesine takılıp kalmış olan CHP zihniyeti artık kimseye bulup buluşturduğu sözde din adamlarıyla “Aslında sizin dininiz öyle değil.” cümlesiyle başlayarak, haram olanın sadece şarap olduğu, bira ve rakının haram olmadığı, hatta şarabın da ‘kararında içildiğinde’ haram sayılmadığı zırvalarını yutturamamaktadır.

İşte içimizden bazılarının “Tayyip nefretinin” nedeni budur. Bu yüzden sahte vaiz, terör örgütü lideri Fetullah köpeğinin organize ettiği darbeyi desteklemiş olanlar vardır bu memlekette.

Halkın sillesini 15 Temmuz’da yemiş olsalar da bunlar susmayacak, durmayacak ve türlü hile ve desiseye başvuracak üstelik harici bedhahların da oyuncağı olmayı kabullenecektir.

TAVSİYELER:

Kemal: Çık ortaya ve Ayasofya hakkındaki gerçek fikrini söyle. Aksi halde senin de "Ayasofya'yı açarak Cumhuriyeti yok saydınız." dediğin varsayılacaktır. Çünkü bu lafı söyleyen parti sözcündür ve partiyi dolayısıyla seni bağlar.

Kemal: Çık ortaya ve seneler önce o gece neler olduğunu açıkla. Aksi halde birileri bunu ispat eder ve sen de bu sefer çok daha güç durumda kalabilirsin.

Darbeye teşebbüs edecek olan dış güçler ve onların içerideki işbirlikçileri: Hiç kalkışmayın çünkü bu defa yiyeceğiniz sille tahmin edebileceğinizden büyük olacaktır. Bu defa yaban eşekleri gibi kaçışmaya bile vakit bulamayacaksınız.

Allah yardımcımızdır…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.