SON DAKİKA
Hava Durumu

Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değil Türkiye meselesidir

Yazının Giriş Tarihi: 18.11.2017 20:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.11.2017 20:00
NATO’nun Norveç’teki tatbikatında Kemal Paşa ve CB T. Erdoğan’ın fotoğraflarının “düşman hedef” olarak gösterilmesi Türkiye’nin yüz yıllık serüveninin iflasıdır. Türkiye açıkça NATO’nun düşmanı ilan edilmiştir. Sonradan yapılan özür açıklamaları ise ortalığı yetiştirme çabasından ibaret olmalıdır. T. Erdoğan ile birlikte Kemal Paşa fotoğrafının da “düşman ülke” sembolü olarak yer alması şaşırtıcı olmamalıdır. Buradan hareketle yeniden Kemal Paşa övgüleri için bir bahane icat etmek anlamlı değildir.

Türkiye son yüz yıldan beri yönünü batıya çevirmekle övünmüştür. Batılı değerleri baş tacı etmiş kendisinin tarihi mirasını “aşağılık ve kerih” ilan etmiştir. Batıda her ne varsa onu almayı marifet bilmiştir. Elbette batı yerine “muasır medeniyet” kavramı kullanılmıştır. Ama herkes biliyor ki “muasır medeniyetten” kasıt ne doğu, güney ne de kuzeydir, doğrudan İngiltere, Fransa, Almanya ve elbette ABD’dir. Onlar gibi olmak hep iftihar sebebi sayılmıştır. Onların arasına SSCB tahdidiyle NATO’ya katılmak için aramızda iki kıtalık mesafe olan Kore’ye bile Türkiye asker göndermiştir. Kore’de heba olan canlar SSCB tehdidi nedeniyle en çok da ABD hatırı içindir. Sonuçta o muasır medeniyet, o batı ve o NATO Türkiye’yi düşman ülke gördüğünü açıklamıştır.

NATO’yu ABD’den ibaret bilmek hiç de abartı değildir. Diğer ülkeler orada ABD’nin yükünü hafifletmek ödeviyle vardır. Yoksa ABD’ye rağmen bir siyaseti ortaya koyamazlar. Nitekim NATO tarihinde böyle bir olay da yoktur.

Buna rağmen Türkiye NATO’yu o kadar içselleştirmiştir ki onu eleştirmek bile “vatan hainliği” sayılmıştır. Şimdi o NATO ve onun gerçek patronu ABD Türkiye’yi bir tatbikat bahanesiyle düşman ilan etmiştir. Aslında Türkiye ile ABD, Irak ve Suriye’de fiilen savaş halindedir.

ABD’nin eski başkanı Obama, PKK’nın Suriye ayağını, “ABD’nin kara gücü” diye açıklamıştı. Şimdi Türkiye ABD’nin kara gücü ile üç ayrı ülkede fiilen savaş halindedir. Türkiye, ABD’nin verdiği akılla giriştiği umutsuz “çözüm süreciyle” az kalsın kendi kendisini çözecekti. Bu dönemde Türkiye’nin mevzi ve zaman kaybettiği görüldü. Buna karşılık ABD’nin kara gücü PKK mevzi ve zaman kazandı. Doğu illerinde binlerce çukur kazdı. Ama 24 Temmuz 2015’de başlayan operasyonlarla Türkiye, kendi sınırları içinde ki PKK’lıları o çukurlara gömmeği başardı.

Belli ki ABD bunun intikamını almak için şizofren, sorunlu birisi olan FETÖ öncülüğünde 15 Temmuz darbesini tezgâhladı. Bu darbeyle birlikte en başta ordunun Türkiye’ye mi yoksa ABD’ye mi ait olacağının savaşı verildi. Ama o gece yapılan savaşı Türk halkı ve onun tarafında yer alan ordu kesimi kazandı. Varlığını 1 dolar ve uyduruk rüyalar karşılığında ABD’ye armağan eden taife kaybetti.

Ordudaki ABD uzantılarının tasfiye edilmesi sanılanın aksine Türkiye’nin gücünü kırmadı. Türkiye ordusunun üzerinde ki önemli bir ağırlığı fırlatıp attı. Ordu önemli ölçüde halkla bütünleşti. Kendini takviye etti. Tahkim etti.

Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği Fırat operasyonu ise yüz yıl önce emperyalistler tarafından belirlenmiş olan ülke sınırlarının yeniden ABD ve İsrail hesabına güncellenmesi planında önemli bir hasara yol açtı.

Ancak ABD’nin pes etmeyeceği, savaşa devam edeceği görülmektedir. Kara gücüm dediği PKK/PYD’yi görülmemiş bir şekilde takviye ederken Türkiye’yi borsa, dolar ve bankacılık oyunları ile diz çöktürmeye yönelmiştir. Türkiye’nin geçmişte İran ile yaptığı ticaretin kendisi tarafından konulan yasakların ihlal edildiği iddiası ile Türkiye’yi yeniden köşeye sıkıştırmaya uğraşmaktadır. Paradan dolayı başı döndüğü anlaşılan Rıza Sarraf’ı bir piyon gibi kullanmaktadır.

Türkiye’nin bazı safları ise ABD ile aynı mevzide pusuya yatarak Rıza Sarraf ile Türkiye’de önemli bir yolsuzluğun açığa çıkmasını beklemektedirler. Hayallerine göre bu yolsuzluk belgelenince Türkiye’de “AK Parti’den T. Erdoğan’dan” kurtulmuş olacaktır. ABD cephesinin bu gönüllü işbirlikçileri, ABD’nin Türkiye’deki bir yolsuzluk ile uğraştığını sanıyorlar.

Oysa Türkiye bugün üç ayrı cephede (Türkiye, Irak ve Suriye’de) ABD ile fiilen savaş halindeyken ve bu savaşın bir ayağı da borsa, dolar ve bankacılık üçgeninde taşınmışken, ABD’nin safında ve onun hesabına Türkiye’ye karşı saf tutanlar, kendi vatanlarına karşı, kendi milletlerine karşı düşmanla işbirliği içinde olmanın utancı ve lekesiyle yüzleri ebediyen kararmış olarak kalacaktır.

Türkiye’nin ABD ve onun işbirlikçilerine karşı yürüttüğü bu savaş ne T. Erdoğan’ın kişisel iktidar kavgasıdır ne de onun gelecek kaygısıdır. O’da her fani gibi bugün var yarın yoktur. Ama ABD’ye rağmen ayrı bir siyaset takip eden Türkiye’yi cezalandırma çabalarını, “T. Erdoğan’ın kişisel iktidarının sonu” diye sevinç ve göz yaşları içinde bekleyenler büyük bir ihanetin parçası olmuşlardır. Mesele Tayyip Erdoğan Meselesi Değildir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.