SON DAKİKA
Hava Durumu

Meslekler doğal kaynaklar sorun oldu

Yazının Giriş Tarihi: 22.01.2016 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.01.2016 06:00
 

İslam Dünyası tarihte hiçbir zaman bu kadar perişan, dağınık,ezik, virane olmamıştır. Ne haçlı seferleri ne de Moğol işgal döneminde bu kadar katliam, böylesi bir kaos ve yağma dönemi yaşamamıştır. Arap Alemi bu gün adeta yanmaktadır. İsrail (ABD ve AB ile) Filistin’i, İran Rusya ile Suriye Irak ve Yemen’i yer ile yeksan ederken en büyük Arap ülkesi olan Mısır ise küçük bir diktatör Sisi’nin takıntıları uğruna kendi evlatlarını katletmeye devam etmektedir. Kafkasya ve Türkistan bölgesindeyse Rusya’nın Çin’in yaptıklarını cümlelere sığdırmak mümkün değildir.
İslam dünyası neden bu hale gelmiştir? Elbette bu günkü manzara yüz yılların bir sonucudur. Sosyal olaylar da asla biri birinden kopuk bağımsız olarak ele alınıp açıklanamazlar. İslam dünyasının içinde bulunduğu bu feci durumun tarihten beri süre gelen pek çok sebebi vardır.
Yine de İslam dünyasında ki sorunlara bakıldığında en başta yönetim sorunları görünmektedir. İslam ülkesi denilen ülkelerin (istisnalar dışında) hemen hepsinin yönetimi zorbaların (Tağutların / Diktatörlerin) elindedir. İslam ülkelerindeki tağutların/diktatörlerin hepsi sömürgeci ülkelerin temsilcisi durumundadır. Güçleri sadece kendi halklarına karşıdır. Batılıların çıkarlarını kutsal, dokunulmaz bildikleri için sömürgeci ülkeler bu zalimleri koruyup kollamaktadırlar. Hiçbir İslam ülkesinde batılı güçlerle sorun yaşayan diktatör yoktur. Aksine sömürgeci ülkeler nezdinde bu eli kanlı diktatörler saygın birer isimdirler. Sıkça çağırıp gösterişli törenlerle madalyalar nişanlar verirler. Batılı efendilerin aldıkları övgülerle, madalyalarla diktatörler kendi halklarına karşı daha çok zulmetme daha çok övünme hakkı elde etmiş sayılırlar.
İslam ülkelerinde ki diktatörler bu yüzden kendilerini dünyada eşi benzeri olmayan önemli lider saymaktadırlar. İslam ülkeleri varlığını bu diktatörlere armağan etmekle yükümlüdür. Her şey bu diktatörlerin heva ve hevesine göre ayarlanmaktadır. Gerektiğinde yüz binleri hatta milyonları acımasızca katledebilmektedirler. Zaten halkların varlık nedeni de bu doymaz katilleri memnun etmeğe odaklanmış sayılmaktadır. En başta Suriye, Mısır vb ülkelerin diktatörleri böyle davranmakta değiller midir?
İslam ülkelerinde din, halkı bilinçlendirme, halka kimlik kazandırma, halka yön ve hedef tayin etme durumunu çoktan kaybetmiştir. Suudi Arabistan, İran vb ülkeler bu duruma örnek olarak hatırlanabilir. Adı geçen ülkelerde İslam, diktatörlerin iktidarını temin eden, kolaylaştıran, sürdüren bir araçtır. İktidar sahibi zorba tağutlar için din halkın aldatılmasında uyuşturulmasında, sömürülmesinde benzersiz bir araçtır. Sırf bu yönüyle bile olsa İslam’a bağlı görünmeye çok özen gösterirler. Halkın aldatılması için bazen iç düşmana bazen dış düşmana ihtiyaçları olduğu kadar din ve mezhep düşmanlarına da ihtiyaçları vardır. Suudilerin iktidarı ile uyumlu olmayan herkes, her çevre onlar için hem din hem de mezhep düşmanıdır. Aslında Suudiler için dinde mezhep de kendi gelecekleridir. İslam’ı da bu yüzden kendi mezheplerinden ibaret sayarlar. İran’da öyle değil midir? Her şey Ağai Hamaney’in kutsal iktidarı içindir. Din olmasaydı Hamaney nasıl iktidar olacaktı? Din Şia’dan ibarettir takıntısı olmasaydı Hamaney bu saltanatı elde edebilir miydi?
Ne yazık ki mezhep İslam dünyasında İç savaşın, kardeşe düşman olmanın, İslam büyüklerine düşmanlık etmenin, iktidar sahiplerine köle sadakatiyle bağlanmanın bir aracı haline dönüşmüştür. Mezhep İslam dünyasına pratikte kan ve katliamdan başka hiçbir şey kazandırmıyor.
Allah’ın bir bağışı olan yer altı ve yer üstü kaynakları da böyle değil midir? Doğal kaynakları bakımından zengin olan İslam ülkeleri dünyanın en sorunlu, hayatın en çok yaşanmaz bölgeleri değil midir? Bu doğal kaynaklar üzerine yaşayanların hayatına ne katmıştır? En çok iç savaş buralarda yaşanır, en çok askeri darbe buralarda görülür, yakın uzak ülkelerin saldırıları işgalleri en çok buralarda görünür. Irak’ın doğal kaynakları, Iraklıların hayatına bir kalite katmamıştır. Kabul edilmelidir ki Irak’ın başına mezhepten sonra gelen felaketlerin en büyüğü doğal kaynakları olmuştur.
Bu doğal kaynaklar, bilinmezden, keşfedilmezden önce bu ülkelerde yaşayan insanlar, bu kaynaklar olmadan da iyi kötü yaşayabilirler. Irak’ın petrolü ve doğal gaz kaynakları tükense sorunlarının yarısı ortadan kalkabilir. Dış saldırıların nedenleri büyük ölçüde yok olur. Ancak mezhep için aynı öngörüde bulunmak zordur. Kıyamete kadar sürüp gidecek bir sorundur. Oysa Müslümanlar mezheplerini din edinmeseler, kendi mezheplerinden olmayanlarında en az kendileri kadar her konuda hak sahibi olduğunu teslim etseler, bu sorunlar olmaz. Ancak Şiiliğin koruyucusu yayıcısı Hamaney rejimi, Selefiliğin koruyucusu yayıcısı Suud rejimi böyle bir sonuca asla razı olmaz.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.