SON DAKİKA
Hava Durumu

Mitolojinin cezbe halkası

Yazının Giriş Tarihi: 26.10.2017 22:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.10.2017 22:00
Tarihi insanların yapıp ettiklerinin bir anlatımı olarak anlamak yerine insanüstü saydıkları, erişilmez, yanılmaz, yenilmez kişilerin anlatımı sayanlar hemen her işi bu mitoloji kahramanlarına göre açıklamayı ya da onlarla başlatmayı, bitirmeyi tercih ediyorlar. Toplumun varlığını doğrudan bu mitoloji kahramanları ile açıkladıkları gibi toplumun sahip olduklarını da yine o mitoloji kahramanlarının varlığına bağlamaktadırlar.

Mitoloji kahramanı bildikleri kişinin hayali özelliklerini tümüyle kabul etmeyenleri de büyük bir suç işlemiş saymak da ona göre toplumsal bir linçe maruz bırakmaktadırlar. Bu linç kampanyasını salt mitolojik inançları ile de açıklamak yeterli olmayabilir. Çünkü işin mitolojik inanç tarafı olduğu kadar bu mitolojinin egemenlik sahasından yararlanma, statü elde, iktidar devşirme çabaları da bilinmektedir.

Mitoloji kahramanlarının yarıştırılmasında ya da insanüstü özelliklerinin çoğaltılmasında bir sınıf ve seviye farkı da yoktur. Avamdan birisinin yapıp ettiklerinin ya da vurguladıklarının okumuş yazmış akademik unvan sahibi olmuş kişiler tarafından da tekrarlandığı bilinmektedir.

Halil Cin belki akademi dünyasında kendini bir mitoloji kahramanına adamış görüntüsü verenlerin açıklayıcı örneği sayılabilir. 1980’lerde Konya Belediyesi’nin kadın yolculara tahsis ettiği bir otobüsü durdurup zorla binerek bu olayı kendince protesto etmiş, Atatürk fotoğrafı ile yaptığı açıklamada ise “Atatürk’ü sevmeyen birisi hem Türk olamaz hem de Müslüman olamaz” demişti.

Atatürk’ün 1881’de doğduğu ancak 1920’lerden itibaren yıldızının parladığı düşünüldüğünde, O’nu 1920’lerden önce birisinin tanıması sevmesi pek mümkün değildir. Bu demektir ki 1920’lerden önce yaşayanların arasında bir Müslüman yoktur. Ya da 1920’lerden itibaren Atatürk’ü sevmek gibi İslam’ın yeni bir şartı ortaya çıkmıştır. 1400 yıllık bir geçmişi olan dinin bu sürenin sonunda nasıl bir şartı ortaya çıkabilir? Filipinler’de ya da Sri Lanka’da yaşayan birisinin Müslüman olmak için Atatürk’ü sevmek zorunda sayılması da Hukuk Profesörü unvanlı Halil Cin’in bir marifeti ya da cinliği olabilir. Ancak o bu cinliği ile iki ayrı üniversitenin rektörü olmuş Anavatan Partisi’nden de bir dönem milletvekilliği yapmıştır. Çabasının boşa gitmediği, iktidarın nimetlerinden fena halde yararlandığı söylenebilir.

Kadir Mısıroğlu 1966’da bastırdığı Yunan Mezalimi adlı kitabı ile Yunanlıların Türkiye’de işlediği vahşiliği, Türklere nasıl onulmaz bir kin ve düşmanlık içinde olduklarını anlatmış, “Ey Türkoğlu bunları unutma ve unutturma” diyerek önemli bir vurgu ve çağrı ile de kitabını bitirmiştir. Ne va rki aynı Mısıroğlu, Milli Mücadeleden sonra Türkiye’de İnkılap adıyla yapılanların verdiği zararları Yunan işgalinin verdiği zararlar ile karşılaştırmış kendince “Yunan işgalinin verdiği zararın daha az olduğunu” savunmuştur. Mısıroğlu’nun bu görüşünün duyulması ile birlikte son aylarda “O’nun Yunan işgalini savunduğu” suçlaması da sabah akşam tekrarlanmıştır. O’nun bu karşılaştırmasını isabetli bulanlar olduğu gibi isabetsiz, yersiz bulanların da olması olağandır. Ancak bu karşılaştırmayı bir “Yunan işgali savunması” saymak için insanın akıldan mantıktan soyutlanması icap eder.

Mısıroğlu’na yönelen bu linç ve iftira kampanyası nasıl olmuşsa Devlet Bahçeli’yi bile etkilemiştir. Konuşmaya başlayıncaya kadar daha çok sakinliği ile bilinen Bahçeli, Mısıroğlu’na yöneltilen iftira söz konusu olunca birden bire cezbeye tutulmuşçasına; “sen insan değilsin, sen adam değilsin, sen Türk değilsin” diye haykırmasını devam ettirmiştir. Mısıroğlu’nun yaptığı bir kıyası bile hayalindeki tabuya saldırı saymış ve bu saldırı ile onun insanlıktan, adamlıktan, Türklükten çıktığını bile iddia etmiştir.

Görünen odur ki kendisi de bir akademisyen olan Bahçeli, Cin Halil’in açtığı yoldan yürümeyi seçmiştir. İnsan olmanın, Türk olmanın şartları arasına “İnkılâpların eleştirilemezliğini” eklemiştir. Bu inkılâplardan ve onun mimarından habersiz olarak yeryüzünde yaşayan milyarlarca varlık bir çırpıda Bahçelinin cezbeye tutulması ile insanlıktan çıkıvermiştir. Elbette geçen yüz yıllarda yaşamış olanların da bu durumda insanlıkla ilişkileri bahçelinin açıklaması ile kesilmiş oluyor.

Gerçek hayatta veya sanal âlemde sevdiklerini beğenmeyenlere karşı, eleştirenlere karşı sayıları giderek artan büyük bir kalabalığın nasıl olup da holiganlaşabildiği için de Bahçeli gibilerin tutumu açıklayıcı olabilir. Ülke yönetimine aday olan siyasetçilerin tutumu böyle ise, akademik unvan taşıyanların tutumları holiganları bile mahçup edecek saldırganlık seviyesine ulaşmışsa diğerlerini kınamak için fazla bir bahane kalmıyor.

Oysa bu alandan Bahçeliye bir rantın çıkacağı kuşkuludur. Üstelik Ak Parti ile tesis ettiği iyi ilişkiden sonra ne partisinden küsenleri ne de CHP seçmenini kazanması mümkün değildir. Kendisine siyasi bir getirisi olmayan düşünce ve inanç özgürlüğünün açıklanmasından başka bir anlamı da olmayan bir karşılaştırmayı bile dünyanın sonunu getirecek büyük bir felaketin işareti sayarak cezbe halinde bağırıp çağırması ise tecrübesi ile birikimi ile açıklanabilecek bir tutum değildir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.