SON DAKİKA
Hava Durumu

MONTRÖ ANLAŞMASI'NDAN İSTANBUL KANALI'NA

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2021 20:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.04.2021 20:53

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit 18 Ocak 1994’de, Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Necdet Özkan ile yaptığı basın toplantısında “İstanbul Kanalı Projesini” anlatır. Projenin güzergahı aşağı yukarı bugün ilan edilen güzergahtır. Taha Akyol kanal projesi ile Montrö Sözleşmesinin ihlal edileceğini şimdilerde haftada bir kere tekrar etmiş olmasına karşılık ilginçtir ki 2011’e kadar projeyi eleştiren tek yazı yazmamış. ABD’nin Montrö’yü aşarak Karadeniz’e ulaşma çabasından hiç söz etmemiş. Ne zaman ki Tayyip Erdoğan 2011 genel seçimleri öncesinde “çılgın projeleri arasına İstanbul Kanalını almış, işte o tarihten sonra Taha Akyol vb kimselerde şafak atmış, Montrö’nün mana ve önemini vurgulama ihtiyacı ortaya çıkmıştır.


Kemalizm ile birlikte Türk dış siyaseti, sömürgeci Avrupa ülkelerine itaati bir kural olarak benimsemiştir. Türkiye’nin dış siyaseti bir korku siyasetiydi. Ankara'nın başkent olmasını bile denize uzak yerde ve savunmaya elevrişli olması ile açıklamaktadırlar. Londra gibi deniz kıyısında olan şehirlerin nasıl olup da başkent yapıldığını akıllarından geçirmiyorlar. Oysa Ankara'nın başkent olması kararını bile dönemin İngiltere Başbakanı Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı’nda açıklamıştır. Ankara’nın başkent yapılmasını bile İstanbul Boğaz kıyısındadır, savunması zordur, işgal edilebilir sebebine bağlayan askeri yetkililer vardır. Tıpkı bunun gibi İstanbul kanalının yapılması ile Trakya’nın askeri açıdan savunulamayacak duruma geleceğini iddia eden general ve amiraller bulunmaktadır.
Üstelik Boğazların deniz trafiği 100 yıl öncesine göre oldukça kalabalıktır. Yerleşim yeri olan Boğaz kıyıları için bu kalabalık deniz trafiği büyük tehlikedir. CHP’nin ilk Genel Başkanı KP, Montrö için “Lozan’ın tacıdır” demiştir. Nasıl bir taç? Türkiye’nin egemenlik hakkını yok sayan bir taç. Montrö’nün kazandırdığı bu hayali taç ile İstanbul ve Çanakkale Boğaz kıyılarına kalabalık deniz trafiğinin yol atığı tehlikelere Türkiye hala itiraz edemiyor.


Bazı çevreler “Montrö can simididir” demeye devam ediyorlar? Dedikleri belki doğrudur. Ancak Montrö’nün hangi ülkeler için can simidi olduğu açıktır. Her ne kadar Karadeniz'e kıyıdaş olan bütün ülkeler için can simididir denilse bile bu iddianın bütün ülkeleri kapsamadığı yalnızca Rusya için söz konusu olduğu bir gerçektir. Çünkü Rusya, Karadeniz’in tek hakimi gibi davranmaktadır. 2008’de karadan denizden Gürcistan'ı işgal edip, Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan ayırmıştır. Gürcistan’ı fiilen üçe bölmüştür. Aynı Rusya 2014’de Kırım’ı Ukrayna’dan gasp etmiştir. Rus yetkililerin böylesi işleri yaparken, Türkiye'yi de “Montrö’ye dikkat et” diye tehdit etmesi kendi çıkarı ve Karadeniz'de kurduğu tek taraflı hakimiyetin yıkılacağı korkusundan dolayıdır.


Türkiye’nin elbette, Gürcistan veya Ukrayna için Rusya ile savaşması gerekli değildir. Ancak bu haliyle Montrö Sözleşmesi Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini sıfır seviyesinde tutmuştur. İstanbul Boğazına en azından ticari gemiler için bir seçenek oluşturacak İstanbul Kanalı’na  muhalefet çevrelerinin “montrö ihlal edilir” korkusu ile itiraz etmesi utanmazlıktan öteye bir şeydir.


Rusya yöneticilerinden önce muhalefet çevrelerinin İstanbul Kanalı’na itirazları dış çevrelere bir karpuz kabuğu hatırlatmasıdır. Oysa fiili bir durum ortaya çıkmıştır. Boğazlardaki seyrü sefer yoğunluğu, Boğazların çevresi için ciddi bir tehlike durumuna gelmiştir. Başta petrol taşımacılığı olmak üzere bazı maddelerin taşınmasına bir sınırlama getirilmesi gibi düzenlemeler yapılmaz ise Boğazların çevresi için tehlike giderek büyümektedir. Montrö Sözleşmesine göre petrol vb ürünlerin taşınması için de  bir kısıtlama getirilemez. Geriye kala kala İstanbul kanalı gibi seçenekler bulunmaktadır.


Lozan ve Montrö Anlaşması Türkiye’nin zararına diğer imzacı ülkelerin faydasına olmuştur. Dönemin CHP yöneticileri, tek parti iktidarlarına dış destek bulmak ve kişisel iktidarlarını dış destekle garanti altına almak için kolayca bu anlaşmaları kabul etmişlerdir.

Günümüzün özgür Türkiye’sinde bu anlaşmaların yol açtığı zararları aklı hür vicdanı hür olanlara kabul ettirmek mümkün değildir. CHP yöneticilerinin yaptıkları bu anlaşmaların, Türkiye’nin zararına olduğu her yeni gelişmeyle ortaya çıkmasına rağmen bazı çevrelerin bu anlaşmaları gökten inmiş kutsal metinler gibi, dokunulamaz, tartışılamaz saymaları Türkiye’nin zararını alkışlamakla eş anlamlıdır.


Üstelik Montrö ve Hatay meselesinde olduğu gibi Lozan Anlaşması değiştirilemez değildir. Yeri zamanı gelince, şartlar müsait olunca anlaşmalar değişebilir. Elbette anlaşma tek taraflı olmaz. İlgili tarafların da kabul etmesiyle adı geçen anlaşmaların Türkiye’nin zararına olan maddelerinin değişmesi mümkündür ve gereklidir.


Montrö vb Türkiye’nin zararına başka ülkelerin faydasına olan anlaşmaları taç ve can simidi söylemiyle ne taç etmek ne de can simidi etmek mümkün değildir. Türk, ne suyun akışını ne de gemilerin beleş geçmesini seyretmemelidir. İstanbul Kanalı’nın yapımı esnasında ortaya çıkacak teknik ve mali sorunlar işin başka bir tarafıdır. O sorunları tahammül edilebilir seviyede tutmak ise iktidarın görevidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.