SON DAKİKA
Hava Durumu

Mum kimin yanan Barzani

Yazının Giriş Tarihi: 30.09.2017 22:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.09.2017 22:00
Uzun bir zamandan beri Irak haberlerin merkezinde, dünyanın dikkatinin ortasında olmaya devam ediyor. Irak’ta ortaya çıkan her gelişme önce çevresindeki ülkeleri sonra dünyanın önemli bir kısmını etkilemeye sarsmaya devam ediyor. Son olarak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) yaptığı bağımsızlık referandumu da aynı şekilde Irak’ı dünyanın ilgi odağına getirip yerleştirdi. Referandum sonunda Türkiye, Irak ve İran arasında hiç beklenmeyen bir dayanışma ortaya çıktı.

Tarafların anlaşmazlık halinde olduğu sınırlarının belirli olmadığı komşularının kabullenmediği bir referandumun IKBY’ye fayda temin edip edemeyeceği ise kuşkuludur.  Denize çıkışı olmayan, komşularının ablukasına uğrayan buna rağmen haritaları ile komşularının topraklarında ki yayılma isteğini ortaya koyan IKBY’ni çok zor günlerin beklediği tahmin edilebilir.

Bu haliyle IKBY’nin referandum yoluyla ayrılıp bağımsız olması ne Çekoslovakya’nın ne de Sudan’ın bölünmesine hiç benzemiyor. Referandumun sınır anlaşmazlıklarını körüklemesinin yanında IKBY’nin içinde Türkmen ve Arap nüfusun meskun olması buna karşılık komşu ülkeler İran, Suriye ve Türkiye’de de önemli ölçüde Kürt nüfusunun yaşaması sorunu giderek daha çözümsüz hale getirmektedir. Buna karşılık IKBY belli ki bütün bu sorunları aşmak için İsrail’in açık ABD’nin ise örtülü desteğini yeterli görmektedir.

Elbette İsrail’in açık ABD’nin örtülü desteği bir yere kadar önemlidir. Ama dünyayı bu iki ülkeden ibaret bilmek “madem bunların desteği var o halde istediğimiz olur” diye beklemek hiç gerçekçi değildir. Üstelik bu iki ülkenin desteğinin de dönemsel olması ihtimali her zaman geçerlidir. Kürtlerin Mahabad Cumhuriyeti ve Cezayir Anlaşması ile yaşadıkları tecrübeler de dönemsel dış desteğin her zaman sonucu tayin etmeyeceği tecrübelerini yaşamış olmalarına rağmen bu iki ülkenin desteğini her şeye kadir bilmek olup bitenleri ya da olup bitecekleri anlamamakla eş anlamlıdır.

Gerçekçilikten çok romantizm şekillenen Milliyetçi görüşler yayılmacılığı tercih etmektedirler. Bu kural Kürt milliyetçiliğinde de bir kere daha kendini gösterdi. Tarihi mevcut fiili durumu yok sayan haritalar ise durumu giderek içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Bu fantastik haritaları herkes yapabilir. Herkes fantastik haritası ile dünyayı şekillendirmeye çalışırsa dünya giderek yaşanamaz bir yer olur. Başkalarının haritası yanlış sadece bizim haritamız doğru gibi iddialar ise tebessümden öteye bir karşılık bulamazlar.

IKYB referandumu ile hızlanan tartışmalarda o fantastik haritalar içinde Kerkük’e de yine merkezi bir yer düştü. Kerkük hakkındaki tartışmalarda kendisinden en çok yardım istenen kişi Şemseddin Sami oldu. O’nun “Kerkük Kürt şehridir” iddiasını neredeyse tekrarlamayan kalmadı. Oysa tarihin hiçbir döneminde Bağdat Türk şehri olmadığı halde Şemseddin Sami ünlü Kamusul Alem’inde Bağdat için de “Türk şehridir” demektedir. Yine herkes bilir ki bu şahıs ömründe Irak’ı görmemiştir. Irak hakkında söylediklerinin yanlışlığı da Kerkük ve Bağdat hakkında söyledikleridir.

ABD ve İsrail desteğini her derde deva bilerek harita ve sınır işlerinin de bu destekle aşılacağını beklemek inandırıcı değildir. ABD’nin barbarlık da bilinen bütün rekorları kırdığı bilinmektedir. Yine de barbarlık haritalardaki renkleri tek başına tayin etmeye yeterli değildir. Nitekim ABD yaptığı sınırsız vahşetine rağmen Vietnam, Somali, Afganistan vb yerlerde istediğini elde edememiştir. Hal böyle iken ABD İsrail desteğinin her müşkülü çözeceğini beklemek cehaletin hatta fanatizmin de sınırlarını aşan bir husus olmalıdır.

IKBY’nin bağımsızlık referandumu hakkında ise Türkiye önceleri “bu Irak’ın iç işidir” derken zamanla kendi iç işi saymaya başladı. Pek çok yerde karşı karşıya olduğu İran ile aynı cephede mevzilendi. Türkiye’de hala “Kerkük’ün nüfus yapısının değiştirilmesini kabul etmeyiz” sesleri çıkmaktadır? Kerkük’ün nüfus yapısının ABD işgaliyle 2003/2004’te dışarıdan getirilip iskan edilen 700 bin Kürt nüfus ile değiştirildiğini ya bilmiyorlar ya da bilmiyor gibi davranıyorlar.

Barzani’nin iyi bir liderlik örneği veremediği açıktır. ABD işgali döneminde Barzani yönetimi Irak Şiilerin müttefiki idi. Irak’ta ki Sünni Arapları ve Türkmenleri Barzani o dönemde hiç görmemiş hatta düşman görmüştür. Türkmeneli bölgesini kendisi için savaş ganimeti saymasının ve Türkmenleri yok bilmesinin eninde sonunda kendisi için bir kurt kapanına dönüşeceğini tahmin bile edememiştir.

Irak’ta Şii nüfus nedeniyle egemenlik kuran İran’ın, IKBY’nin ayrılmasına cephe alacağını görememiş ya da önemsememiştir. İran bu haliyle Barzani’ye karşı pusuya yatmıştır. Buna karşılık Barzani’nin Sünni Araplara ve Türkmenlere karşı yapıp ettikleri ile o fantastik haritaları, yayılmacılığı hem onlarla hem de Türkiye ile olabilecek iyi ilişkilerini engellemiştir. Kerkük’ün başına gelen felaketler nedeniyle O’nun için söylenmiş olan “Mum kimin yanan Kerkük” sözü olayların akışına göre giderek Barzani ve onun romantik yayılmacılığını özetleyebilir: “Mum kimin yanan Barzani”
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.