SON DAKİKA
Hava Durumu

Müslüman Mahallesi ‘Dingo’nun ahırı mıdır?

Yazının Giriş Tarihi: 18.09.2020 22:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.09.2020 22:22

Son dönemlerde sapık tarikat lideri efendi hazretlerinin maceraları çokça konuşulur olmuştur. Ancak konuşmalar
yanlış mecralarda seyrediyor.
Sanki Tarikatlar Müslüman ahalinin kurumlarıymış gibi lanse edilerek, ‘Bu sizin pisliğiniz’ deniyor ahaliye. Oysa bu
pislik rejimin pisliğidir. Nurculardan, Süleymancısına kadar, Palu ailesinden, badeci şeyhe kadar, bugünlerde rol
çalıp TV’lerde tarikat sapkınlıkları ile ilgili ahkam kesmeye cüret eden terlikçi sümükçü, ateist fabrikası hoca
bozuntularından kendini Allah zanneden kuru fasulyeci efendi hazretlerine kadar… rejimin bekası için kurulmuş
şeytani örgütlemelerdir.
Bu konuyla ilgili bir yazı yazayım diye oturduğumda, zaten yazmış olduğumu hatırladım. “Cemaatler Kim İçin
Tehdittir?” başlıklı yazımı yeniden güncelliyorum. Umulur ki faydalı olur da bu pisliklerden teberri ederiz.
Prof. Dr. İlhami Güler sosyal medya hesabından şöyle yazmış: "Tarikatlar, dinsel bir mağduriyetten, şeriatın
(Kelam-Fıkıh) katı ve kuru oluşundan doğmuşlardı. Cemaatler, Türkiye'de politik devrimlerin yarattığı
mağduriyetten doğduğu için zorunlu olarak politik hedef taşıdılar. İki binlerden sonraki muhafazakar iktidar,
bu mağduriyeti giderdiği için açığa düştüler, Rejime karşı tehlike oluşturmaktan, iktidara karşı tehlike
oluşturmaya başladılar. Tehlike devam ediyor."
Tarikatların, şeriatın katı ve kuru oluşundan doğdukları iddiasının doğruluk payı olsa da, olayı bütünüyle
açıklamayacağını düşünüyorum. Ancak İlhami Hocanın, ‘Dini cemaat’lerin ‘Türkiye’de politik devrimlerin yarattığı
mağduriyetten doğduğu’ iddiasını tartışmak istiyorum.
Öncelikle Cemaatlerin, Türkiye’de politik devrimleri yapan kurucu akla rağmen var oldukları iddiasına kesinlikle
katılmıyorum. Politik devrimleri yapan irade dini temsil eden kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı Müslüman cemaatin basit dinsel ritüellerini karşılayacak şekilde kurgulamış ve
kurumun, dinsel açıdan Müslüman ahaliyi temsil edecek, liderlik edecek bir kurum olmasına izin vermemiştir.
Ayrıca dinsel eğitim veren resmi eğitim kurumları da --bilinçli bir şekilde-- ‘düşük profilli’ olarak
kurgulanmışlardır. Bunu yapmalarının sebebi, Müslüman ahaliyi blok olarak temsil edebilecek güçlü bir ana
akım anlayış ve cemaatin oluşmasına engel olmak istemeleridir. İlaveten dinsel değer ve ilkelerin güçlenip,
ideolojik olarak sisteme alternatif oluşturmasına engel olmak istemeleridir.
Politik devrimleri yapan irade (Kemalizm) düşük profilli ilahiyat eğitimi ve Diyanet kurumunu sürekli Müslüman
ahalinin başına kakmış ve ahaliyi minnet altında bırakmıştır. Müslüman halka, ‘Allah razı olsun devletten.
Ezanlarımız okunuyor. Namazımızı kıldıracak insan var. Çocuklarımız iyi kötü din eğitimi görüyor”
dedirtmişlerdir.
Diyanetin ve düşük profilli ilahiyatların bıraktığı boşluğu da ‘Akredite edilmiş’ tarikat ve cemaatlerin
doldurmasına doğrudan veya dolaylı olarak zemin hazırlamışlardır. Kimisini desteklemiş, kimisini de sözde
düşmanlaştırarak zımnen parlatmıştır. Aslında Orvell’in 1984’ündeki gibi O’brien’ler vasıtasıyla örgütlemiştir.
Dolayısıyla ana akım tarikat ve cemaatlerin hiçbirisi ‘Rejime karşı tehlike oluşturmamıştır. Tam tersine
Müslümanların birliğine karşı her zaman tehlike oluşturmuşlardır. Tam olarak fonksiyonlarını icra etmişlerdir.
Bu tarikat ve cemaatlerin dinsel argüman ve söylemleri için de bir şeyler söylemek gerekir.
Dinsel söylemleri ana akım İslami akide ve uygulamalardan da çok uzaktırlar. Nerede İsrailiyyat, hurafe, hayatın
akışına ters, akla-mantığa- vicdana ters uygulama, ‘ne dünyada soran olur, ne de ukbada geçen’ bilgi varsa
hepsini gün yüzüne çıkarmışlardır. Zımnen şu anlayışa hizmet etmişlerdir:
‘İslam aktüel değildir. İslam deli saçması bir dindir. Yaşanması da mümkün değildir. İnsanlığa
sunabileceği bir alternatif yaşam tarzı yoktur.” Yaptıkları ve söyledikleri ile İslamofobik çevrelere ve
Ateist- Deist sayfalara malzeme tedarik etmekten başka bir şey değildir.
İlhami hocamın ‘Tehlike devam ediyor’ cümlesine katılıyorum. Hala Müslüman dindar ahali için tehlike
oluşturmaya devam ediyorlar. Ancak, Kemalizm’in kelle kesen, baş kaldıran olduğu dönemlerdeki güçlerini
kaybetmişlerdir. Bunun birinci sebebi, müridlerde, ‘Erdoğan Sevgisi ve Bağlılığı’nın cemaat ve tarikat
bağlılığından çok daha güçlü olmasıdır. Son seçimde Süleymancıların icray-ı fitne fücur
denemeleri mensuplarının ‘Erdoğan Sevgisi ve Bağlılığı’na toslamıştır.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığının güçlendirilmesi ve İmam Hatip ve İlahiyat fakültelerinin çoğalması, tarikat ve
dinsel cemaatlerin sıhhatsiz, İslam dışı abuk sabuk söylemlerine prim verecek insanların azalmasına vesile
olmuştur.
Müslümanlar artık foyaları meydana çıkmış olan bu ‘gavur kayırıcı’ (M. Önal Mengüşoğlu) lara karşı daha bir
gardını almış durumdadırlar.
Artık Müslüman mehlesi ‘Dingonun Ahırı’ değildir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.