SON DAKİKA
Hava Durumu

Mutlakıyet coşkusu

Yazının Giriş Tarihi: 30.10.2021 19:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.10.2021 19:28

Yine aynı cümleyi neredeyse gece gündüz tekrarladılar; “Halk 98 Yıl önceki coşkuyla kutladı” dediler. 98 yıl önce Türkiye’de cumhuriyet idaresi nasıl ilan edilmişti? Üç ay önce seçim yapılmıştı. Başkomutan ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanı yetkili Kemal Paşa’nın uygun görmediği hiç kimse aday yapılmamıştı. Sadece Paşa’nın uygun görüp tayin ettikleri seçim denilen acayip işle TBMM üyesi yapılmıştı.


Buna rağmen Kemal Paşa kendi tayin ettiklerinden kuşkulanmıştı. En çok da Karabekir, Rauf Orbay gibilerden kaygılıydı. Bundan dolayı olmalı ki kuşkulandıklarının Ankara’da olmadığı bir sırada Halk Fırkası grubunda “yarın cumhuriyet ilan edeceğiz” demesinin ardından ertesi gün cumhuriyet ilan edilmişti.  Cumhuriyetin ilanı her şeyden önce bir parti içi faaliyetidir. Atanmış TBMM’de ancak üçte bir kadar atanmış 137 milletvekilinin hazır bulunduğu toplantıda, cumhuriyet kararı alınmıştı. Kendisinin atamış olduğu milletvekillerine bile güveni yoktu.


Birinci Dünya Savaşının sonunda yenilmiş olan ülkeler, İttifak Devletlerinin hepsinde (Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’da) İtilaf Devletlerinin isteği ile padişahlık/krallık rejimleri yıkılarak yerine cumhuriyet idareleri kurulmuştu. İtilaf Devletleri, Türkiye’nin işini sona bırakmışlardı. Çünkü başta Türkiye’nin sınırları olmak üzere bazı konularda kendi aralarında görüş ayrılıkları vardı. Nihayet o görüş ayrılıkları sona ermiş, İtilaf Devletleri için sorun teşkil etmeyen bir yönetim kadrosu bütünüyle Türkiye’ye hakim olmuştu.


Cumhuriyetin ilan edilmesi cumhurdan yani halktan gizlenmişti. Kemal Paşa ve arkadaşları hiçbir yerde cumhuriyet idaresinden söz etmemişti. Aksine sıkça Halifeye/İslam’a bağlılıklarından söz edip icap ettikçe yemin bile etmişlerdi. Önce Mudanya Mütarekesi sonra Lozan Anlaşması ile İtilaf Devletleri Kemal Paşa ve arkadaşlarının Türkiye üzerindeki idaresini kesinkes kabul etmişti. Hani “Lozan Türkiye’nin tapusudur” dediklerinde aslında itilaf Devletlerinin Türkiye’nin idaresini CHP’ye bıraktığının tapusudur diye anlamak daha isabetli olur. Bunun bir sonucu olarak 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış yani Osmanlı Devleti, TBMM eliyle yıkılmıştı. Osmanlı Devleti’nin yıkılış günü 1922-1935 arasında 13 yıl Türkiye’de “milli hakimiyet günü” diye kutlanmıştı.


Halktan gizlenen cumhuriyetin ilanını, 29 Ekim 1923 akşamı askeri birliklerden top atışlarıyla halk duyup öğrenmişti. O gün halkın coşkusunu gösteren bir tek fotoğraf var mı? Yoktur. Halk bilmediği bir iş için nasıl coşacaktır? Üstelik Türk halkının, bilmediği iş için, böyle coşmak gibi bir yeteneği de ne o gün, ne de bugün yoktur. 98 yıl önceki coşkudan söz edenler, bilerek ya da bilmeyerek gaflet ve dalalet içinde hepimize karşı bir yalanı çoğaltıp tekrarlamaktadırlar.


Cumhuriyetin ilanı halkın günlük hayatında hiçbir olumlu değişime yol açmamıştır. Çünkü 6 Ağustos 1921’de “başkomutanlık yasası” ile TBMM’nin yetkileri bir kişiye, Kemal Paşa’ya devredilmiştir. Böylece Kemal Paşa’nın o tarihten sonra söylediği her söz kanun hükmünde değil doğrudan kanun sayılmıştır. Kemal Paşa üç aylık süreliğine ve savaş şartlarında kendisine verilmiş olan başkomutan unvanını ve yetkisini hayatı boyunca kullanmıştır. Cumhuriyet idaresi böylece yeni mutlakıyetin adı olmuştur. Kemal Paşa’nın yetkilerine karşı TBMM’nin bir iradesi o gün de bu günde yoktur. Çünkü Kemal Paşa’nın yaptıkları değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez gibi bir cümlenin anayasada yer alması TBMM’nin iradesini ortadan kaldırdığı gibi “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” kuralını da doğrudan ve temelli olarak iptal etmiştir.


2017’de yapılmış olan referandum şartlarını ve referandumda kullanılan sarı zarfların üzerindeki mührün varlığını/yokluğunu dört yıldan beri tartışmaktan bıkmayanlar, cumhuriyet idaresi için neden referandum yapılmadığını, nasıl olup ta sadece bir kişinin kararı ile ilan edilmiş olduğu gibi bir soruya cevap vermek bir yana duymak bile istemiyorlar. Cumhuriyetin ilanından önce hiçbir yerde bir açıklama, tartışma, konuşma hatta bir gazete haberi bile duyulmadı, görülmedi. Bir kişinin isteği ile yapılanları tartışılamaz kutsal bir veri olarak tekrarlıyorlar.


Türkiye’de cumhuriyet idaresi 14 Mayıs 1950’de başlamıştır. 1950’ye kadar Türkiye’de tek adam/tek parti mutlakıyeti vardır. O dönemde halkın hiçbir konuda ne istediğinin, ne beklediğinin önemi yoktur. Halk bazen bir maraba topluluğu bazen de bir rehine durumundadır. Devlet sopası ile “değiştirilmesi, adam edilmesi gereken cahil bir sürü” olarak görülmüştür. Cumhuriyet döneminde, CHP’nin hiçbir seçimi kazanamamış olması tesadüf değildir. CHP ile halk arasındaki kan ve doku uyuşmazlığının bir sonucudur.


Her yıl 29 Ekim törenlerinde azgın bir azınlık cumhuriyet adıyla millete karşı milletin değerlerine karşı kabadayılık gösterileri yapmaktadır. Ülkeyi yalnızca CHP’nin ve onun ilk genel başkanının özel mülkü sayan şımarıklık gösterileri için yarışmaktadırlar. Bu duruma bir çeki düzen vermesi umulan Ak Parti kadroları ise bir çeşit eziklik içinde CHP’nin bu özel gününü sahiplenme gayreti içindedirler. Salgın ve kriz ortamında milletin parasını çar çur ederek bale tiyatro opera gösterileri için iki milyar TL harcayarak AKM yapmakla övünmektedirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.