Osmangazi Belediyesi tarafından Recep Altepe döneminde yeniden ayağa kaldırılmıştı Karabaşı Veli Tekkesi… Tasavvuf kültürüne yönelik hizmet vermek üzere. Sonrasında Buranın başına Mustafa Özbağ isminde bir kişi getirildi. Çok muhterem bir zat kisvesi altında böylesi önemli bir yapıya çöreklendi. Sonra bir baktık ki bu muhterem zat naylon faturacıymış meğer. Yüz kızartıcı suçtan sabıkalı olan Mustafa Özbağ’a yapılan tahsis normal şartlarda iptal edilmeliydi. Ancak yıllardır Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve ekibi tarafından korunuyor. Kollanıyor ve ip oynatmaya devam ediyor. Oysa tekkelerde temiz insanlar olur. Muhterem zatların yüz kızartıcı suçlarla ilgisi olmaz. Naylon faturadan ceza almaz. Böylesi önemli bir mekanı istismar ettiği de gün gibi ortadayken Osmangazi Belediyesi neden bu zatta tutmaya devam eder? Buna anlam verebilen var mı? Muhterem zat (!) oldukça da uyanık. Hiçbir tanıtım ve reklam fırsatını da kaçırmıyor. Utancından yerin 7 kat altına girmesi gerekirken, yine ortalarda dolanıyor yine müritlerine ahkam kesiyor. Bir ara Atatürk’le konuşmuşğu bile var (!) Hasılı Barış Pınarı Harekatı ile Suriye’nin kuzeyinde destan yazan kahraman Mehmetçiklerimize yönelik başlatılan selam gönder kampanyasını da es geçmemiş nayloncu muhterem zatı muhterem. Almış çocukları da yanına onları da alet etmiş kirli ticaretine selam gönderiyor askere. Bu durumu değil Bursa’da Türkiye’de bilmeyen yok. Kayıtlara geçmliş yüz kızartıcı suç sabıkasına rağmen Osmangazi Belediyesi’nin yüzü kızarmıyor ve işe devam ettiriyor. Ancak Anadolu Ajansı’nın sık sık bu nayloncu şeyhin reklamını yapması düşündürüyor insanı. Ama tasavvufu, dini, insanların iyi niyetini inancını istismar ediyor, çoluk çocuğu kullanarak kendi pr’ını yapıyor ve kamunun kurumları da bu kadar hassas bir yerle ilgili bu olumsuzlukları yok sayarak güzelleme yapıyor. Yüz kızartıcı suçtan sabıkalı bir kişinin dinle tasavvufla ilgili bir noktada sorumlu olması kadar garabet bir durum olabilir mi? Bu arkadaş olmasa tasavvuf olmayacak, sema gösterileri olmayacak sanırsın… Biri çıksın bu durumu bize anlatsın…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alpaslan Yıldız
Nayloncu sahte şeyh!
Tekkesi…
Tasavvuf kültürüne yönelik hizmet vermek üzere. Sonrasında Buranın başına Mustafa Özbağ isminde
bir kişi getirildi.
Çok muhterem bir zat kisvesi altında böylesi önemli bir yapıya çöreklendi. Sonra bir baktık ki bu
muhterem zat naylon faturacıymış meğer.
Yüz kızartıcı suçtan sabıkalı olan Mustafa Özbağ’a yapılan tahsis normal şartlarda iptal edilmeliydi.
Ancak yıllardır Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve ekibi tarafından korunuyor. Kollanıyor
ve ip oynatmaya devam ediyor.
Oysa tekkelerde temiz insanlar olur. Muhterem zatların yüz kızartıcı suçlarla ilgisi olmaz. Naylon
faturadan ceza almaz.
Böylesi önemli bir mekanı istismar ettiği de gün gibi ortadayken Osmangazi Belediyesi neden bu zatta
tutmaya devam eder? Buna anlam verebilen var mı?
Muhterem zat (!) oldukça da uyanık. Hiçbir tanıtım ve reklam fırsatını da kaçırmıyor.
Utancından yerin 7 kat altına girmesi gerekirken, yine ortalarda dolanıyor yine müritlerine ahkam
kesiyor.
Bir ara Atatürk’le konuşmuşğu bile var (!)
Hasılı Barış Pınarı Harekatı ile Suriye’nin kuzeyinde destan yazan kahraman Mehmetçiklerimize
yönelik başlatılan selam gönder kampanyasını da es geçmemiş nayloncu muhterem zatı muhterem.
Almış çocukları da yanına onları da alet etmiş kirli ticaretine selam gönderiyor askere.
Bu durumu değil Bursa’da Türkiye’de bilmeyen yok. Kayıtlara geçmliş yüz kızartıcı suç sabıkasına
rağmen Osmangazi Belediyesi’nin yüzü kızarmıyor ve işe devam ettiriyor.
Ancak Anadolu Ajansı’nın sık sık bu nayloncu şeyhin reklamını yapması düşündürüyor insanı.
Ama tasavvufu, dini, insanların iyi niyetini inancını istismar ediyor, çoluk çocuğu kullanarak kendi
pr’ını yapıyor ve kamunun kurumları da bu kadar hassas bir yerle ilgili bu olumsuzlukları yok sayarak
güzelleme yapıyor.
Yüz kızartıcı suçtan sabıkalı bir kişinin dinle tasavvufla ilgili bir noktada sorumlu olması kadar garabet
bir durum olabilir mi?
Bu arkadaş olmasa tasavvuf olmayacak, sema gösterileri olmayacak sanırsın…
Biri çıksın bu durumu bize anlatsın…