SON DAKİKA
Hava Durumu

Neo İngiliz muhipliği

Yazının Giriş Tarihi: 03.12.2016 21:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.12.2016 21:44
Yüz yıldan beri Türkiye’de bir çeşit “Arap İhaneti edebiyatı” vardır. Osmanlı adının ortadan kaldırılması kararını (1 Kasım 1922) “padişahlık kalktı ne mutlu bize” diye bayram bilenler, Arap adı duyar duymaz “onların Osmanlıya ihaneti üzerine” derin analizler yaparlar nutuk çekerler. Kemalistler bu kesimin öncülüğünü yapar ise de milliyetçi kesiminde bu analizleri hayat memat meselesi gibi içselleştirdiği görülmektedir.

Buna karşılık İslami kesim ise neredeyse Araplara hiç toz kondurmamaya, onların her çeşit yanlıştan bu arada Osmanlıya ihanet gibi utanç verici bir işten uzak tutmaya çabalamaktadır. Yüz yıldan beri devam eden bu tartışmaya CB T. Erdoğan’da 2 Aralık 2016’da yaptığı konuşmada “bize Arap ihaneti diye göstermeye çalıştılar” diyerek tartışmaya tarafını belli ederek katılmış oldu.

Birkaç yanlışın bir arada yürüdüğü bir tartışmadır. Dikkat edilirse bu tartışmada İngilizlerin hiç adı geçmiyor. Konuyu yeterince takip etmeyenler zannederler ki Osmanlılar Birin Dünya Savaşında İngilizlerle değil de Araplarla savaştıkları için yıkılmıştır. Oysa 1915’ten başlayarak Osmanlılar dört yıl boyunca Güney Cephesinde İngilizlerle savaşmıştır. Savaştan sonra Türkiye’de İngilizleri “hayırhah dost bilen” bir idare kurulduğu için, Osmanlının yıkılmasının, kayıplarının, sorumlusu olarak İngilizler değil de Araplar gösterilmektedir.

Bu konuya dikkatle bakıldığında Osmanlının güneyde çökmesini “Arap ihaneti” ile açıklamak ya bilgisizlik ya art niyet veya her ikisi birden geçerli olan bir iddiadır. İngilizlerin bölgede yüz yılı aşan bir çalışmanın sonucudur bu felaket.

Dikkatlerden kaçan bir diğer husus ise Arap İsyanının Birinci Dünya Savaşı ile başlamadığıdır. Çünkü Arap isyanı Vehhabi hareketi ile başladı. Padişah II.Mahmut bu isyanı bastıramadığı için Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan yardım istemek zorunda kaldı. Vehhabilerin işgalinde ki Hicaz ancak Mehmet Ali kuvvetleri tarafından on binlerce Vehhabi öldürülerek bu işgal ve Arap isyanı bitirilmiş oldu. Sonra Osmanlı yönetimi Arap isyanı bütünüyle sona ermiş gibi kulağının üzerine yatarken İngilizler bu isyanın tekrarı için çabalarını sürdürdü. Bu çabalar ise Şubat 1916’da Şerif Hüseyin’in isyanı ile yeni bir evreye girmiş oldu.

Arapların tümünün bu isyana katılmadığı bilinmektedir. Şerif Hüseyin’in isyan çağrılarına Hicaz, Ürdün, Lübnan, Filistin ve Suriye bölgesinde ki Arapların bir kesimi destek oldu. Adı geçen ülkelerde ki Arapların tümü bu isyana katılmadığı gibi Irak’ta ki Araplar da dört yıl boyunca Osmanlıya sadık kaldılar. “Arap İhaneti” yada “Arap İsyanı” iddiası bu yüzden gerçeği ifade etmiyor. Buna karşılık Arapların içinden hiç isyan eden, ihanet edenin olmadığı iddiaları da aynı ölçüde gerçek dışıdır.

Buna karşılık İngilizlerin bölgede ki orduları olmasaydı bu Arap isyancılarının sonuç alamayacağı açıktır. Dolayısı ile Arapların isyancıları anlatılmalı ama İngilizlerin üstü örtülmemeli. Osmanlıdan sonra Türkiye’de iktidar olan İngiliz Muhiplerinin İngiliz düşmanlığını dostluğa çevirme riyakarlığı da gözden kaçırılmamalıdır. Üstelik bu İngiliz Muhiplerinin derin bir Osmanlı nefretiyle hareket ettiği ve Osmanlı bakiyesi olan her şeyi ortadan kaldırmak için yüz yıldır çaba sarfettiği de unutulmamalıdır.

Teslim edilmelidir ki Osmanlının yıkılışından Arapları sorumlu tutma iddiasını halka benimsetilmesinde Kemalist kesim başarılı olmuştur. Osmanlıyı ortadan kaldıran itilaf devletleri özellikle İngiltere, Kemalist jargonda “muasır medeniyet” diye baş tacı edilip her şeyi taklit edilirken Araplar ise, Türkün yaşadığı o büyük felaketin tek sorumlusu gibi gösterilmiştir. Oysa Osmanlının Yıldırım Orduları grubunun iki aydan daha kısa bir sürede nasıl buharlaştığı, on binlerce esir bir o kadar firar ile iki ayda dört ülkeyi kaybetmesinde Arap isyancılarından önce bu ordular grubunun sevk ve idaresinde ki gaflet ve dalaletin payı büyüktür.

İki dünya savaşında biri birleri ile savaşan ve bunun için milyonlarca kayıp veren Almanya Fransa şimdi AB’nin temelini oluşturur ve hemen her konuda ortak bir politika takip ederken buna karşılık Türkleri diğer Müslüman topluluklarla özellikle de Araplarla her çeşit işbirliğinden uzak tutma çabasında tarihteki olaylar bir malzeme ve propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Tarihte biri biri ile savaşmayan kaç topluluk bulunabilir. Ancak o savaşlarda hangi taraf ne elde etmiştir? Bu soruya cevap aramak ve savaşın değil işbirliği dayanışmanın yollarını aramak yerine AB ve ABD’yi Türkiye’nin vazgeçilmez seçeneği ve varlığının teminatı gibi gösterme çabaları da aslında Neo İngiliz Muhipliğidir. Batının bir ajanı misyonu ile davrandıkları halde bağımsızlık ve milliyetçilik söylemlerini tekrarlayarak bu Neo İngiliz Muhipliğini örtmeye çalışmaktadırlar.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.