SON DAKİKA
Hava Durumu

Nöron kanseri

Yazının Giriş Tarihi: 19.07.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.07.2018 21:00
Kemal toplanan delege oylarıyla yolcu olacağa benziyorsa da ben onun delege oylarının demokrasiyi yansıtmayacağı gibi bir görüşü savunarak ya da seçimli kurultayda her ne kadar sayısal olarak kaybetse bile kendini galip ilan ederek koltuğuna yapışmaya devam edeceğini düşünüyorum. Diyelim Muharrem oyların yüzde elli üçünü bu da yirmi ikisini aldı. Çıkıp “Ana şartlar eşit değildi. O Cumhurbaşkanı adayıydı. O yüzden popülaritesi yüksekti. Bu sayılmaz. Demokrasi sandıkla olmaz ki zaten. Ben demokratik olarak Genel Başkanlık görevimi sürdüreceğim.” Gibilerden laflar ederek koltuğu bırakmayacaktır.

Kemal’in ettiği laflar ve aynı konuşmasındaki birden fazla çelişki nedeniyle bu şekildeki konuşmaları onun ruh sağlığı konusunda şüpheler yaratıyor. Bakın size bir örnek;

“Ne Anayasa değişikliği referandumu ne de bu seçimler asla ve asla meşru değildir! Sandık tek başına demokrasinin gerekçesi değildir.” Seçimler bitmiş gitmiş bu hâlâ neden bahsediyor? Üstelik aynı konuşmasının başka bir yerinde seçimlerin meşruiyetini kendi ağzıyla söylüyor;

“Enis Berberoğlu hapiste siyasal tutsak olarak tutuluyor. Seçimler yapıldı, milletvekili olarak seçildi. Ve Yargıtay’da dosyasına bakılmıyor. Derhal oturup karar almaları ve serbest bırakmaları gerekiyor. İçeride kaldığı her dakika bir hukuksuzluk örneğidir.” Burada açıkça kabul ediyor ki kendi adamı meşru olarak seçilmiş. Yoksa bu lafları edemezdi. Öyle ya, meşru olmayan bir seçimse ne kendi vekilliği ne de Berberoğlu’nun vekilliği meşrudur. Ancak, onun için meşruiyet kavramı sadece kendi ve kendi istedikleri için geçerlidir. CHP’yi seçmek meşru, başka partileri seçmek gayri meşrudur. Olsa olsa diğer partiler birkaç milletvekili çıkarabilmeli, CHP mutlak iktidarda olmalıdır. Hiç olmadı bir koalisyon olmalıdır…

Ghandi ilan edilen Kemal bu tutmayınca başka birini de taklide soyunuyor;

“Parlamento içinde de dışında da mücadele. Kuvai Milliye damarı inceltilmek isteniyor. Kuvayı milliye damarını büyütmek zorundayız. Şunu hiçbir zaman unutmamayız: Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır. O sath bütün vatandır.”

Kemal’in bütün bu çelişkili ve manasız kelimeleri onun sinir sisteminde bir hata gelişmiş olabileceğini öneriyor. Bendeniz bir teşhis koydum. Bu teşhisimle Nobel Tıp Ödülü’nü alacağımı ümit ediyorum. Zat’ta Nöron Kanseri mevcuttur ve sinir hücrelerinin iletişimi advers yönde etkilenmiştir. Bu durumun başka açıklaması olamaz.

Tüm beyin ve Sinir uzmanları bana deli muamelesi yapmaya başlamadan önce söyleyeyim. Şaka yapıyorum… Teşbihte hata olmaz lafına sığınıyorum. Mizah yapıyorum Kemal! Mizah yapıyorum…

Dediğim gibi hepsi mizah ürünü. İşin aslı adam sistemli olarak böle konuşuyor. Birileri akıl vermiş düşmanlığa başka yerden devam ediyor. Çelişkili sözleri hedef saptırmak için özellikle ayarlanmış. Yine de belli ediyor niyetini. Bakın önce ne diyor?

“Sizin çete olduğunuzu söz veriyorum yargıda ispat edeceğim.”

Böyle bir şey olmadığını, bu yüzden bir ispat söz konusu olamayacağını bal gibi biliyor. Bilmesine biliyor da niyet başka. O niyeti de şu sözleriyle ifşa oluyor;

“Burada olmasa bile yurt dışında ispat edeceğim.”

Bu çok önemli bir laftır. Zatın niyeti suidir ve bu sui niyet bir yabancı mahkemede böyle bir yalanı sözde ispat ettirmektir. Bunu maşa olarak kullananlar öyle emretmiştir. Bir Avrupa ülkesinin mahkemesi bu tip bir karar verebilir. Örnek mi? Mesela Avusturya…

Hazırlanan tezgâh ifşa olmuştur.

Şeytani oyunların Pagan efendileri bu yönde çalışacaktır.

Sonuç verse de vermese de yapılacak böyle bir hareketin kanunlarımızda karşılığı ve tanımı vardır.

Belki Kemal bilmez.

Hatırlatayım dedim…
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.