Petrokimya Sektöründe Hidrojen Kullanımı İlgi Görüyor
Petrokimya Sektöründe Hidrojen Kullanımı İlgi Görüyor
Hidrojen, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş sürecinde önemli bir bileşen olarak dikkat çekerken, petrokimya sektöründe de kullanım alanını giderek genişletiyor. Küresel enerji dönüşümü ve karbon emisyonlarını azaltma hedefleri, hidrojenin bu sektördeki stratejik önemini artırıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, hidrojenin petrokimya sanayisindeki rolünü hem ekonomik hem de çevresel açıdan sürdürülebilir kılmaya yönelik potansiyeli ortaya koyuyor.
Haber Giriş Tarihi: 06.04.2025 16:37
Haber Güncellenme Tarihi: 06.04.2025 16:37
Kaynak:
Özkan GÜNGÖRMEZ
Petrokimya sektörü, hidrojenin en yaygın biçimde kullanıldığı alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Özellikle amonyak üretimi, metanol sentezi ve rafinerilerde ham petrolün işlenmesi gibi süreçlerde hidrojen kritik bir ara madde olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra son yıllarda yeşil hidrojen teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde bu uygulamaların karbonsuzlaştırılmasına yönelik önemli adımlar atılıyor.
Araştırmalara göre, mevcut petrokimya tesislerinin operasyonlarında kullanılan hidrojenin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan elde ediliyor. Ancak yenilikçi teknolojilere doğru yönelim süreci hızlandı. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen yeşil hidrojenin, gelecekte bu fosil kaynaklı üretimi ikame etme potansiyeli bulunuyor. Yapılan simülasyon modelleri ve saha çalışmaları, yeşil hidrojenin maliyetlerinin düşmesiyle birlikte sektörde daha yaygın hale gelebileceğine işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında belirlenen hedefler uyarınca, petrokimya endüstrisinin karbon ayak izini azaltmaya yönelik çalışmalar daha da hızlandı. Araştırmalardan biri, geleneksel hidrojen üretim yöntemleri yerine elektroliz yoluyla üretilen hidrojenin kullanılması durumunda karbon emisyonlarının yüzde 60 ila 70 oranında azalabileceğini ortaya koyuyor. Yeşil hidrojen altyapısına yatırım yapmak, bu açıdan sektöre hem çevresel hem de ekonomik avantajlar sağlayabilir.
Geçtiğimiz yıl Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yayımladığı raporda, 2050 yılına kadar hidrojenin petrokimya uygulamalarındaki payının iki kat artabileceği öngörülüyor. Elektrik yoğun teknolojilere geçiş ve güçlü politika teşvikleri ile sektör daha düşük karbonlu bir geleceğe ulaşabilir. Bununla birlikte uzmanlar, hidrojenin lojistiği, depolaması ve altyapı yatırımlarının maliyeti gibi zorlukların da mutlaka ele alınması gerektiğini ifade ediyor.
Türkiye özelinde baktığımızda ise, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan stratejik raporlar, ülkenin hidrojen altyapısını geliştirme ve üretimde yerel kaynakların kullanımını artırma yönündeki planlarına işaret ediyor. İskenderun ve İzmit Körfezi gibi petrokimya üretim merkezlerine yakın bölgelerde gerçekleştirilecek pilot projeler, bu dönüşümün ilk adımları olarak öne çıkıyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
ŞehirMedya
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Petrokimya Sektöründe Hidrojen Kullanımı İlgi Görüyor
Hidrojen, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş sürecinde önemli bir bileşen olarak dikkat çekerken, petrokimya sektöründe de kullanım alanını giderek genişletiyor. Küresel enerji dönüşümü ve karbon emisyonlarını azaltma hedefleri, hidrojenin bu sektördeki stratejik önemini artırıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, hidrojenin petrokimya sanayisindeki rolünü hem ekonomik hem de çevresel açıdan sürdürülebilir kılmaya yönelik potansiyeli ortaya koyuyor.
Petrokimya sektörü, hidrojenin en yaygın biçimde kullanıldığı alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Özellikle amonyak üretimi, metanol sentezi ve rafinerilerde ham petrolün işlenmesi gibi süreçlerde hidrojen kritik bir ara madde olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra son yıllarda yeşil hidrojen teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde bu uygulamaların karbonsuzlaştırılmasına yönelik önemli adımlar atılıyor.
Araştırmalara göre, mevcut petrokimya tesislerinin operasyonlarında kullanılan hidrojenin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan elde ediliyor. Ancak yenilikçi teknolojilere doğru yönelim süreci hızlandı. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen yeşil hidrojenin, gelecekte bu fosil kaynaklı üretimi ikame etme potansiyeli bulunuyor. Yapılan simülasyon modelleri ve saha çalışmaları, yeşil hidrojenin maliyetlerinin düşmesiyle birlikte sektörde daha yaygın hale gelebileceğine işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında belirlenen hedefler uyarınca, petrokimya endüstrisinin karbon ayak izini azaltmaya yönelik çalışmalar daha da hızlandı. Araştırmalardan biri, geleneksel hidrojen üretim yöntemleri yerine elektroliz yoluyla üretilen hidrojenin kullanılması durumunda karbon emisyonlarının yüzde 60 ila 70 oranında azalabileceğini ortaya koyuyor. Yeşil hidrojen altyapısına yatırım yapmak, bu açıdan sektöre hem çevresel hem de ekonomik avantajlar sağlayabilir.
Geçtiğimiz yıl Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yayımladığı raporda, 2050 yılına kadar hidrojenin petrokimya uygulamalarındaki payının iki kat artabileceği öngörülüyor. Elektrik yoğun teknolojilere geçiş ve güçlü politika teşvikleri ile sektör daha düşük karbonlu bir geleceğe ulaşabilir. Bununla birlikte uzmanlar, hidrojenin lojistiği, depolaması ve altyapı yatırımlarının maliyeti gibi zorlukların da mutlaka ele alınması gerektiğini ifade ediyor.
Türkiye özelinde baktığımızda ise, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan stratejik raporlar, ülkenin hidrojen altyapısını geliştirme ve üretimde yerel kaynakların kullanımını artırma yönündeki planlarına işaret ediyor. İskenderun ve İzmit Körfezi gibi petrokimya üretim merkezlerine yakın bölgelerde gerçekleştirilecek pilot projeler, bu dönüşümün ilk adımları olarak öne çıkıyor.
(Özkan Güngörmez)
Kaynak: Özkan GÜNGÖRMEZ
En Çok Okunan Haberler