Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine' neden oluyor
Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine' neden oluyor
Sosyal medya, insanların hayatlarının her anını paylaştığı, başkalarının yaşamlarına anlık olarak tanıklık ettiği bir platform haline geldi. Ancak, sosyal medyada sıkça karşılaşılan mükemmeliyetçi paylaşımlar, kullanıcılar üzerinde beklenmedik olumsuz etkiler yaratabiliyor. Uzmanlar, bu tür paylaşımların, özellikle gençlerde ‘yetersizlik hissi’ne yol açtığını belirtiyor. Sosyal medyada görülen kusursuz hayatlar, bireylerin kendi hayatlarına dair tatminsizlik hissetmelerine ve olumsuz özdeğer algısı geliştirmelerine neden olabiliyor.
Haber Giriş Tarihi: 21.12.2024 14:26
Haber Güncellenme Tarihi: 21.12.2024 14:27
Kaynak:
Sema Yüksel Güngörmez
Sosyal medyanın en dikkat çekici yönlerinden biri, kullanıcıların en güzel anlarını, başarılarını ve özel anlarını paylaşıyor olmaları. Estetik açıdan mükemmel tatiller, başarılar, sağlıklı yaşam stilleri, mutlu aile fotoğrafları... Ancak, uzmanlar bu paylaşımların genellikle gerçeği yansıtmadığını, sadece dışarıya gösterilmek istenen en iyi versiyonları temsil ettiğini söylüyor.
Psikologlar, "Sosyal medya platformlarında paylaşılan içerikler, genellikle kişilerin hayatlarının yalnızca olumlu yanlarını yansıtır. Bu durum, diğer kullanıcıların kendi hayatlarını karşılaştırmalarına ve kendilerini eksik hissetmelerine yol açar. Gerçek şu ki, herkesin hayatında zorluklar ve olumsuz anlar da var, ancak bu tür içerikler genellikle gizlenir," diyor.
Bu mükemmeliyetçi paylaşımlar, kullanıcılar arasında ‘kendi hayatımda eksik bir şey var’ düşüncesini tetikleyebilir. Özellikle gençler, kendi başarılarını, fiziksel görünümlerini ve yaşam tarzlarını sosyal medya üzerinden gördükleri paylaşımlar ile karşılaştırarak daha fazla hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Sosyal medyada sürekli olarak kusursuz hayatlara tanıklık eden kullanıcılar, zamanla kendi hayatlarını daha az tatmin edici hissetmeye başlayabilirler. Bu durum, "yetersizlik hissi"ne yol açabilir. Sosyal medya, bireylerin kendi yaşamlarını başkalarıyla kıyaslamalarına neden olan bir mecra haline gelir. İnsanlar, sosyal medya fenomenlerinin ve arkadaşlarının paylaşımlarını izlerken, kendilerini eksik ve yetersiz hissedebilirler.
Araştırmalar, sosyal medya kullanımı ile depresyon, kaygı bozukluğu ve düşük özsaygı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. 2021'de yapılan bir araştırmaya göre, sosyal medyada sürekli olarak mükemmel hayatları izlemek, gençlerde daha düşük özdeğer algısına ve yüksek stres seviyelerine neden olabiliyor.
Birçok psikolog, bu tür durumların zamanla ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor.
Sosyal medyanın baskın bir kültürel öğe haline gelmesiyle birlikte, ‘kusursuz olmak’ popüler bir hedef haline geldi. Mükemmel bir vücut, ideal kariyer, kusursuz bir aile yaşamı ve sürekli mutlu anlar… Ancak, bu hedeflerin gerçeği yansıtmadığı gerçeği çoğu zaman göz ardı ediliyor. Sosyal medya kullanıcıları, bir tür ‘toplumsal baskı’ altında hissediyor ve sürekli olarak bu ideal hayatı yaşamaları gerektiği düşüncesine kapılabiliyorlar.
Bireyler, sosyal medyada gördükleri 'kusursuz' yaşamları özleyerek, kendi hayatlarında bu seviyeye ulaşamadıkları zaman yetersizlik hissine kapılabiliyorlar. Bu baskı, özellikle gençler ve genç yetişkinler üzerinde büyük bir etki yaratabiliyor. Gençler, daha fazla beğeni alabilmek veya toplumun belirlediği estetik standartlara uymak için büyük çaba sarf edebiliyorlar.
Sosyal medyanın yarattığı bu olumsuz etkilerle başa çıkabilmek için uzmanlar, sağlıklı sosyal medya alışkanlıkları geliştirilmesini öneriyor. Bunun için, kişilerin sosyal medya kullanımını sınırlandırması ve yalnızca kendilerini olumlu hissettiren içeriklerle etkileşimde bulunmaları gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, gerçek hayattaki başarıların ve zorlukların da sosyal medya platformlarında paylaşılması gerektiği ifade ediliyor.
Psikologlar, sosyal medya kullanıcılarının karşılaştırma yapmaktan kaçınmaları ve hayatlarının yalnızca mükemmel anlarından değil, aynı zamanda zorluklardan da paylaşımlar yapmaları gerektiğini savunuyorlar. Bu şekilde, sosyal medya kullanıcıları, hem başkalarının hem de kendi hayatlarının gerçekçi bir yansımasını görerek, yetersizlik hissinin önüne geçebilirler.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine' neden oluyor
Sosyal medya, insanların hayatlarının her anını paylaştığı, başkalarının yaşamlarına anlık olarak tanıklık ettiği bir platform haline geldi. Ancak, sosyal medyada sıkça karşılaşılan mükemmeliyetçi paylaşımlar, kullanıcılar üzerinde beklenmedik olumsuz etkiler yaratabiliyor. Uzmanlar, bu tür paylaşımların, özellikle gençlerde ‘yetersizlik hissi’ne yol açtığını belirtiyor. Sosyal medyada görülen kusursuz hayatlar, bireylerin kendi hayatlarına dair tatminsizlik hissetmelerine ve olumsuz özdeğer algısı geliştirmelerine neden olabiliyor.
Sosyal medyanın en dikkat çekici yönlerinden biri, kullanıcıların en güzel anlarını, başarılarını ve özel anlarını paylaşıyor olmaları. Estetik açıdan mükemmel tatiller, başarılar, sağlıklı yaşam stilleri, mutlu aile fotoğrafları... Ancak, uzmanlar bu paylaşımların genellikle gerçeği yansıtmadığını, sadece dışarıya gösterilmek istenen en iyi versiyonları temsil ettiğini söylüyor.
Psikologlar, "Sosyal medya platformlarında paylaşılan içerikler, genellikle kişilerin hayatlarının yalnızca olumlu yanlarını yansıtır. Bu durum, diğer kullanıcıların kendi hayatlarını karşılaştırmalarına ve kendilerini eksik hissetmelerine yol açar. Gerçek şu ki, herkesin hayatında zorluklar ve olumsuz anlar da var, ancak bu tür içerikler genellikle gizlenir," diyor.
Bu mükemmeliyetçi paylaşımlar, kullanıcılar arasında ‘kendi hayatımda eksik bir şey var’ düşüncesini tetikleyebilir. Özellikle gençler, kendi başarılarını, fiziksel görünümlerini ve yaşam tarzlarını sosyal medya üzerinden gördükleri paylaşımlar ile karşılaştırarak daha fazla hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Sosyal medyada sürekli olarak kusursuz hayatlara tanıklık eden kullanıcılar, zamanla kendi hayatlarını daha az tatmin edici hissetmeye başlayabilirler. Bu durum, "yetersizlik hissi"ne yol açabilir. Sosyal medya, bireylerin kendi yaşamlarını başkalarıyla kıyaslamalarına neden olan bir mecra haline gelir. İnsanlar, sosyal medya fenomenlerinin ve arkadaşlarının paylaşımlarını izlerken, kendilerini eksik ve yetersiz hissedebilirler.
Araştırmalar, sosyal medya kullanımı ile depresyon, kaygı bozukluğu ve düşük özsaygı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. 2021'de yapılan bir araştırmaya göre, sosyal medyada sürekli olarak mükemmel hayatları izlemek, gençlerde daha düşük özdeğer algısına ve yüksek stres seviyelerine neden olabiliyor.
Birçok psikolog, bu tür durumların zamanla ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyor.
Sosyal medyanın baskın bir kültürel öğe haline gelmesiyle birlikte, ‘kusursuz olmak’ popüler bir hedef haline geldi. Mükemmel bir vücut, ideal kariyer, kusursuz bir aile yaşamı ve sürekli mutlu anlar… Ancak, bu hedeflerin gerçeği yansıtmadığı gerçeği çoğu zaman göz ardı ediliyor. Sosyal medya kullanıcıları, bir tür ‘toplumsal baskı’ altında hissediyor ve sürekli olarak bu ideal hayatı yaşamaları gerektiği düşüncesine kapılabiliyorlar.
Bireyler, sosyal medyada gördükleri 'kusursuz' yaşamları özleyerek, kendi hayatlarında bu seviyeye ulaşamadıkları zaman yetersizlik hissine kapılabiliyorlar. Bu baskı, özellikle gençler ve genç yetişkinler üzerinde büyük bir etki yaratabiliyor. Gençler, daha fazla beğeni alabilmek veya toplumun belirlediği estetik standartlara uymak için büyük çaba sarf edebiliyorlar.
Sosyal medyanın yarattığı bu olumsuz etkilerle başa çıkabilmek için uzmanlar, sağlıklı sosyal medya alışkanlıkları geliştirilmesini öneriyor. Bunun için, kişilerin sosyal medya kullanımını sınırlandırması ve yalnızca kendilerini olumlu hissettiren içeriklerle etkileşimde bulunmaları gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, gerçek hayattaki başarıların ve zorlukların da sosyal medya platformlarında paylaşılması gerektiği ifade ediliyor.
Psikologlar, sosyal medya kullanıcılarının karşılaştırma yapmaktan kaçınmaları ve hayatlarının yalnızca mükemmel anlarından değil, aynı zamanda zorluklardan da paylaşımlar yapmaları gerektiğini savunuyorlar. Bu şekilde, sosyal medya kullanıcıları, hem başkalarının hem de kendi hayatlarının gerçekçi bir yansımasını görerek, yetersizlik hissinin önüne geçebilirler.
(Sema Yüksel Güngörmez)
Kaynak: Sema Yüksel Güngörmez
En Çok Okunan Haberler