Kemal’in dâhil olup olmadığı, yoksa sadece bir kukla gibi bunların oyuncağı mı olduğu konusu tartışılabilir. Ancak CHP derin yönetiminde sıkı bir kavga olduğu gerçeğini değiştirmez bu durum. Son gelişmelerin ışığında ağababalarından bir uyarı alıp toparlanmaya çalışsalar da hasar yaratılmıştır. Ne var ki Kemal, her zaman olduğu gibi koltuğuna tutkalla yapışacak, dünya yıkılsa bırakmayacaktır.

Şu an kendisini önemsetme gayreti içinde çırpınmaktadır. İşte tam da bu yüzden Sayın Başkanımız tarafından ciddiye alınmak için türlü taklalar atmaktadır. Sayın Başkanımızın "Hiçbir CHP'liye genel başkan olması yönünde telkinde bulunmadık. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha ideal bir genel başkan olmaz." Sözleri karşısında çılgına dönüp ciddiye alınmak ve Reis’in onu muhatap alarak karşısına oturmasını sağlamak için MYK sonrası şu biçare açıklamayı yaptı;

“Varsa lafın gel karşıma, yüzüme söyle. Bir dünya kanalın var. Yalnız başıma çıkacağım. Sen istiyorsan ordunla gel!”

Tabii Reis bunu ciddiye alacak değil. Onun abuk konuşmalarını karşısında oturup dinleyecek vakti de yok zaten. Zaman ayıracağı gerçek memleket meseleleri var. O da onlarla iştigal edecek, Kemal’in çırpınışları beyhude kalacaktır.

Bizim Kemal bunlarla vaktini geçirirken Paganlar cephesinde çok daha ciddi işler oluyor oysa. Malum “Think Tank” yani Paganların kuklası olan gizli servisler emir ve komutasındaki düşünce kuruluşlarının ürettiği yeni stratejiler sahneye konuluyor. Eski tezgâhlara yenileri eklenip duruyor.

ABD merkezli bu düşünce kuruluşlarının! Başta gelen bir tanesinin başşehir Washington, D.C.'nin kuzeybatısında bulunan Maryland'ın Bethesda kentinde olduğunu bilen bilir. Buradaki düşünce kuruluşu Türkiye’de Suriyelilere karşı yürütülen kampanyada yeni bir algı yönetimine başvurulması gerektiğine karar vermiş. Başlarda “Bu Suriyeliler bedava yaşıyor. Her ay devletten maaş alıyorlar. Ellerine kart verilmiş, bu karla marketlerden ne isterlerse bedava alabiliyorlar. Hastanelerde ve üniversitelerde öncelikleri var.” Gibi algı yönetimine yönelik yayılan dedikoduların yalan olduğu ortaya çıkıp kendi yandaşları arasında bile inandırıcılıklarını kaybetmesi üzerine yenisini çıkartma gereği hissetmiş.

Şimdi Suriyelilerin hastalık taşıdığı ve bu hastalığı topluma yaydıkları martavalını piyasaya sürmeye karar verdiler. Bunu yayabilmek için de Türkiye’de sesini duyurabilecek kişilere ihtiyaçları var. CHP’liler iç savaşla meşgul olduklarından görev bazı İP’lilere verilmiş gibi görünüyor. Onlar da bunu layıkıyla yapıyorlar.

Değerli okuyucular!

Ben özetle görev verildi diye yazarken, aklınıza birilerinin gidip bu adamları bularak “Kardeşim, şöyle söyleyeceksin.” Dediği gibi bir şey gelmesin. Bu işler öyle yürümüyor. Bakın işler nasıl yürüyor size özetle anlatayım;

Dağıtımdan kasıt görevin uygulayacak kişiye verilmesidir. Daha önce de dediğim gibi bunlar görevi gidip “Al bu senin görevin.” Deyip vermezler. Bu mutemetler görevi (bizim örneğimizde ortaya atılması istenilen yalanı) yapabilecek kişiye tevzi ederken manipüle edilebilecek kişileri seçip onlara sızdırabilirler. Bu seçilen kişiler mali, politik, tehdit yollarıyla işi alıp uygulayacak kişilerdir. Yani görev bir şekilde tehdit edilerek, aileleri kullanılarak veya onların çeşitli hırslarından yararlanılarak tevzi edilir.

Bizim örneğimizde “İktidar olma hırsı” ve “Tayyip nefreti” kullanılmıştır. Bu durumda görev tevzi edilen kişiler çoğu zaman verilen görevin (bizim örneğimizde dağıtmaları için kendilerine verilen bilginin) bir görev olduğunun farkına varmazlar ya da anlasalar bile işlerine öylesi geldiği için pek önemsemezler.

Bu kısa istihbari manipülasyon dersinin ardından konumuza dönelim. IP’liler bu görevi bir şekilde (bilerek veya bilmeyerek) aldılar. İP Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu, Sağlık Bakanlığınca yalanlanan "11 aylık yeğenim Suriyelilerden kaynaklı meningokok menenjit oldu. Ankara Hacettepe Hastanesi’ne geldi, elini ve ayaklarını kestiler henüz 11 aylık bir bebek." İfadesiyle bu görevi ifa etmiş oldu. Bu yalanın ortaya çıkması önemli değildir. Amaç halk arasında bir dedikodu çıkartıp algı oluşturmak olduğundan görev başarılıdır.

Operasyona çeşitli destekler de bulunmaktadır. Nasuh Bektaş denilen kişi de bu destekleyici kollardan biridir. Sosyal medyayı iyi kullanarak ve söylediklerine CHP’li milletvekili Ali Şeker’i de destek olarak bu görevi yürütmektedir. Çünkü Ali Şeker doktordur ve onun da bu yalana onay vermesi halk arasında inandırıcılığı arttıracaktır. Burada Ali Şeker’in gerçekten bu olaya yanı Suriyelilerin menenjit salgınına neden olduğu yalanını doğru gibi göstermiş olmasına da pek gerek yoktur. Adam böyle bir lafı hiç etmemiş de olabilir. Ancak, algı yönetimi başarılı olmuştur.

Bu düşünce kuruluşunun tek ürettiği strateji Suriyelilerin menenjit bulaştırdığı yalanı değil. Üretilen stratejiler arasında bir başkası daha var. O da Ali Babacan’ın parti kurma girişiminin hızlandırılmasına destek vermek. Bu da Babacan’ın bilgisi dâhilinde olabilir veya olmayabilir. Bir şekilde sağlanması yoluna gidilmiştir. Sonraki aşama da üç aşağı beş yukarı bellidir. Ali Babacan parti kuracak, Davutoğlu ortalığı kollayıp ya buna katılacak veya ayrı bir oluşum içinde hareket edecek. Sonradan birleşme veya ittifak yoluna gidilecek. CHP’deki iç savaşın durumuna göre ya İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilecek ya da ortaya bir gül atılacak…

İşte son tezgâh budur.

İyi okuyun lafları başka taraflarından anlamayın…