Devlet Bahçeli’nin, Anayasa değişikliğindeki duruşu gerek partisinde, gerekse partisinin yakınındaki örgütlerden bazılarında tepki ile karşılanmaktadır. Hem de öyle böyle bir tepki değil. Bahçeli reise ‘Hain’ Satılmış’ gibi ağır suçlamalar/ ithamlar yapan çokça ülkücüye sosyal medyada rastlamak mümkündür.

Bunlardan yurtta sulhun fettocu şeysi Meral’in ardından gidenleri başka bir boyut da katmaktadırlar.  Onlar PKK ve onun siyasal uzantısı HDP’nin de ‘Evet’ diyeceğini söyleyerek, zımnen Bahçeli’yi PKK-HDP ile işbirliği yapmakla suçlamaktadırlar. Şeytanlığın her türlüsü için özel üretim merkezleri kuran bu çevreler Altan Tan’ın ‘Biz başkanlık sistemini konuşabilirdik, karşı değildik, Öcalan da karşı değildi. İmralı tutanaklarında da böyle bir şey yok.” açıklamasını kullanarak manipülasyon yapmaktadırlar.

Bir kere Altan Tan, HDP ve PKK çizgisini ve politikalarını da eleştiren ve o çevreleri tam olarak temsil etmeyen birisidir. O’nun ‘Biz başkanlık sistemi dâhil, her türlü sistem değişikliğini tartışabiliriz. Nereden çıktı bu başkanlığa karşı olmak’ demesinden doğal bir şey olamaz. Tan verdiği bir röportajda ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ söylemini eleştirmiştir de. ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ yerine ‘seni diktatör, sultan yaptırmayacağız’ yaklaşımının doğru olacağını savunmuştur. Altan Tan’ın söylem, eleştiri ve görüşlerinin şahsını bağlayacağı, kişisel görüş oldukları, HDP eşbaşkanı tarafından da dile getirilmiştir.

Ayrıca, Kürtleri temsil ettiğini iddia eden HDP’nin başkanlık sistemine karşı çıkması ahmaklığın daniskasıdır. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yaşadıkları sorunların çözümü bürokratik vesayeti sona erdirecek, geniş bir temsil yeteneğine sahip olan Başkanlık sistemidir. Türkiye’de ne zaman siyasi liderler Kürtlere yönelik bir takım adımlar atsa devletin derin güçleri (Yargı, Ordu… vs) ya darbe yapmışlar, ya da sabote edecek faaliyetlere girişmişlerdir. Devletin Kürtlere karşı geçmişteki uygulamalarına son vermek için en çok çırpınan liderler Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onlar da devletin derinlerine yuvalanmış, bürokrasiye çöreklenmiş ve ipi dışarıda güçler tarafından durdurulmaya çalışılmıştır. Ben bir Kürt olsaydım, tabii ki başkanlık sistemini tek geçer, evet oyu verirdim.

HDP’nin ipini elinde tutan vesayetçiler de Kürtlerin bu şekilde düşünebileceği ihtimaline karşı ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ gibi ayakları yere basmayan ve kendi kalelerine gol atmak demek olan söyleme HDP’yi koşmuşlardır. HDP de bu söylemi Kürt seçmeninden çok halka yabancılaşmış ve yer yer halktan nefret eden sol referansları ile yürütmüştür. Dolayısı ile HDP ve yandan çarkları için ‘Hayır’ demek artık varoluşsal bir misyondur. HDP artık Kürtleri temsil etmemektedir. Altan Tan da HDP’nin bu çizgisini açıkça eleştiren ve bundan dolayı da tehditler alan bir politikacıdır.

MHP’nin gerçek tabanı olan ülkücüler dindar ve muhafazakârdır. Ak Partinin tabanı ile MHP’nin tabanını ayırt etmek çok kolay değildir. Onlar da bürokratik Cumhuriyetin baskı ve haksızlıklarına maruz kalmış bir tabandır. Devlet Bahçeli bunu gören ve ülkeyi bu vesayetçi bürokratik yapıdan kurtarmaya azmetmiş vatanını ülkesini seven ‘Yerli’ bir liderdir.

Devlet Bahçeli’nin, HDP, PKK, DHKPC, CHP, FETTÖ, KESK, Fettö Şeysi Meral… gibi, neredeyse kanla başla, ölümüne hayır cephesinde yer alan çevrelerle aynı dili kullanan bazı ülkücüler tarafından PKK ile işbirliği yapmakla suçlanması tam bir Fettö yalanıdır. Manipülasyondur. Bu kafayı yaşayan ülkücüleri PKK’nın yandan çarkları ile meydanlarda göreceğimiz günler yakındır. Çünkü onlar Paralel Ülkücülerdir. Fettö PKK ile bahsi geçen ülkücüleri ve ikisinin arasındakileri ‘Küreselci egemenlerin kucağında birleştirmiştir.

Bahçeli’yi ve O’nun arkasında dimdik duran ülkücüleri karalamak için daha fazla ve daha kaliteli yalanlara ihtiyaç duyacaklardır.

Muhtaç oldukları ahlaksızlık tetikçiliğini yaptıkları Fettö’de mevcuttur.