İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İstanbul Kitapçısı adlı 8 mağazası ve internet üzerinden kitap satışı yapan bir şirketi var, bu şirketin sattığı kimi kitaplar geçen yıl tartışmalara sebep olmuştu. 
Tartışmaya konu kitaplar; PKK’lı terörist Sakine Cansız’ın hayatını anlattığı üç ciltlik “Bir Kavgaydı Hayatım” kitabı
Kobani ve Hendek eylemlerindeki azmettiriciliği nedeniyle halen tutuklu olan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın; Seher, Devran, Leylan ve Dawn (İngilizce) adlı kitapları
Halen dağda PKK/ABD adına terör faaliyeti yürüten Nurettin Demirtaş’ın “Onur Borcu” adlı kitaplarıydı.

Bu kitapların İBB tarafından satılıyor oluşu Ekrem İmamoğlu’na sorulduğunda “Sayın Demirtaş’ın kitapları yasaklı değil, her yerde satılıyor” demişti.

Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasını eleştirmek, cici Demirtaş imajı sunmak için, alakasız bir cümle kurarak, hiç hak etmediği bir ünvanı Demirtaş’a veren   “Kürtleri anlamak için Demirtaş’ın kitaplarını okumanızı tavsiye ederim” açıklaması yapan Bülent Arınç da kitapların reklamını yapmıştı. 

1980’den başlayarak AK Parti iktidarına kadar Kürt halkına çok büyük haksızlıklar, ayrımcılıklar, eziyetler, işkenceler, faili meçhul katliamlar gibi çok büyük acılar yaşatıldı elbette ama Demirtaş’ın kitaplarında bu dönemden ziyade Kürt halkının hakkını aldığı, nefes aldığı, özgürleştiği, eşitlendiği Ak Parti dönemi eleştiriliyor.
Elbette bu dönemde eleştirilebilir ama terör eylemlerini övmenin, terörü yüceltmenin, bombacının adını kitaba kapak yapmanın, hendeklere destan yazmanın eleştiriyle yakından uzaktan ilgisi yok, bunların demokraside yeri yok 

Demirtaş’ın “Seher” adlı kitabını okudum, kitap edebi açıdan vasat altı, sadece tek bir öykü “Tarih kadar yalnız” vasat üstü olmuş. Demirtaş’ın kitabına adını veren ‘Seher’in, 13 Mart 2016 günü Ankara Kızılay’da toplam 36 kişinin hayatını kaybettiği, 125 kişinin yaralandığı saldırıda PKK’nın canlı bomba olarak kullandığı terörist Seher Çağla Demir olduğu basına yansımıştı.
Kitabı özetleyen hikaye sona saklanmış “Sonu muhteşem olacak” adlı öykü hendek operasyonları ve özerlik hayallerinin satırlara dönüşmüş hali, bu öyküde üç karakter göze çarpıyor; Bawer, Bekes, Ahmet Tunç, Mehmet Tunç.

Gerçek hayatta ise Mehmet Tunç, HDP’lilerin 2016’de özerlik ilan ettiği Cizre’de PKK/KCK Demokratik Halk Meclisleri Başkanı olan Mehmet Tunç’un bizzat kendisi. Hendek Operasyonlarında 9 Şubat 2016 günü ölü ele geçiriliyor.
Hikayede Ahmet Tunç olarak yazılan kahraman ise gerçek hayatta Orhan Tunç adlı Mehmet Tunç’un mezarda yanında yatan PKK’lı terörist.
Yani Demirtaş’ın kitaplarından Kürtlerin neler çektiğini değil, PKK’nın ABD hizmetine girerek başlattığı terörün reklamını ve bu terörün Kürt ve Türk halkına verdiği zararı okuyoruz.

Bu kitabı İBB kitapçısından alırsanız çok daha indirimli terör reklamına sahip oluyorsunuz.

Kitabı bitirdiğimde, Bülent Arınç’ı ağzından çıkanı kulağı duyan bir insan haline gelene, okumadığı veya okuyup anlamadığı kitapları tavsiye etmeyecek kadar zekaya sahip olana kadar dinlememe kararı aldım.

Bu kitapların her yerde satılıyor olması kamu hizmeti veren belediyelerde satışını meşru hale getirmez.

İBB ve Kitap demişken bu hafta yaşanan bir olayı yazmamak büyük haksızlık olur.
PKK davasından 10 yıl hapis yatıp 2001 yılında tahliye olan Aytekin Yılmaz, 
PKK ve diğer sol örgütlerin iç yüzünü anlattığı yirmi civarında kitap yazıyor

Bu kitaplardan ikisini okuma imkanım oldu, ilki “Onlar Daha Çocuktu” kitabı, kitabında cezaevlerinde örgütleri tarafından tutuklanan ve infaz edilen onlarca gencin hayatı anlatılıyor (yanlış yazmadım ve siz yanlış okumadınız “cezaevinde örgütleri tarafından tutuklanan ve infaz edilen” çocuklar.

Cezaevindeki insan zaten tutukludur diye mantık yürütebilirsiniz ama sol örgüt üyesi gençler örgütleri tarafından bir kez daha tutuklanabiliyor cezaevinde.

Yazardan okuduğum ikinci kitap “Son Diktatör” bu kitapta PKK elebaşı Öcalan’dan ikinci el ve son diktatör olarak bahsediliyor, cezaevlerinin örgütlerin kamp alanı eğitim alanı olduğunu anlatılıyor, cezaevlerinde yapılan silahlı eğitimleri, silahlı baskınları, PKK’nın gerçek yüzünü, Öcalan’ın garip ilişkileri anlatılıyor, örgütlerin faşizan uygulamaları bizzat bunları yaşayan tarafından açıkça anlatılıyor.

Bu kitapla ilgili gazeteci İsmail Saymaz Halk TV’de bir program yapmak için yazar Aytekin Yılmaz’la bir video çeker ama bu video Halk tv tarafından yayından kaldırılır, yani PKK’yı eleştirmek CHP’nin sansürüne takılır, elbette İsmail Saymaz’dan da buna tepki gelmez konu kapanır.  

İşte bu kitapların basımını yapan Vadi yayınları bu kitapların daha fazla okuyucu tarafından bilinmesi için İstanbul Büyükşehir belediyesi metro alanlarındaki ilan panolarını kiralamak için anlaşma yapar ve ilan görsellerini gönderir ve bir süre sonra İBB yetkilileri “Son Diktatör” ve “Yüzleşerek Barışmak” adlı kitapların reklamının ilan panolarına asılmasına onay vermediğini açıklar.

“Diktatör” ifadesi ve kitapların siyasi oluşu onay vermeme gerekçesi olarak gösterilir.

Yanlış okumadınız halk tarafından doğrudan seçilen Cumhurbaşkanına her dakika “Diktatör” diyen CHP’nin belediyesi ve televizyon kanalı, on binlerce insanın katili terör örgütünün liderine “diktatör” denilmesini bunun afişe edilmesini sakıncalı bulmuş, 21 Mart’ta Nevroz kutlaması için aynı panoları kiralayan HDP afişlerinin içeriğine onay veren İBB, kitap tanıtım ilanlarını “siyasi” bulmuş ve onay vermemiş.

Terörü kutsayan Demirtaş kardeşlerin ve PKK’lı terörist Sakine Cansız’ın kitapları İBB tarafından satılacak kadar desteklenirken, Öcalan ve PKK’yı eleştiren kitapların bırakın satılmasını, parası verilerek reklamının yapılması bile CHP’li İBB tarafından sansüre uğrayıp sakıncalı bulunuyor.

Yerel seçimlerde yapılan ittifakın, iş birliğinin diyeti şeklinde de okunabilecek bu sistematik sansür, bu ittifakın iktidarı aldığı zaman neler yapabileceği konusunda da bize ip uçları veriyor.

Selam ve Saygıyla