SON DAKİKA
Hava Durumu

Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun!

Gürsu Belediyesi’nde 2009 yılında yapılan yolsuzluk operasyonunun kilit ismi İzzet Çekiç gazetemiz Şehir’e konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 10.03.2013 22:15
Haber Güncellenme Tarihi: 10.03.2013 23:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Gürsu Belediyesi’nde 2009 yılında yapılan yolsuzluk operasyonunun kilit ismi İzzet Çekiç gazetemiz Şehir’e konuştu.

4,5 milyonluk yolsuzluk iddiası ile yargılanan Gürsu Belediyesi eski Hesap İşleri Müdür Vekili İzzet Çekiç, boşalttığı söylenilen hesaba ait 232 adet fatura detayının ve S.G’ye ait tüm faturaların araştırılmasını istedi ve ‘Adaletin yerini bulmasını istiyorum’ dedi.


Gürsu Belediyesi’nde 2009 yılında yapılan yolsuzluk operasyonuyla kamuoyunun tanıdığı

Gürsu Belediyesi Eski Hesap İşleri Müdür Vekili İzzet Çekiç, 27 ay 19 günlük cezasının ardından ilk kez Şehir’e konuştu. Kendisinin günah keçisi yapıldığını ve bütün her şeyin kendi üstüne yüklenmeye çalışıldığını söyleyen İzzet Çekiç, “Evet ben bir hata yaptım. Nefsime uydum ve o paranın 1 milyon 700 bin lirasını kullandım. Bu konunun bende bir açıklaması var ancak ispatı ve delili şimdilik mümkün olmadığından belgesiz ve ispatsız bir ithamda bulunmak istemediğimden bu konuyu kapatıyorum. Ancak Ganyan Bayii benim oyun oynadığımı ispatlayamamış ve bu olaydan o da ceza almıştır. Ama kalan 2 milyon 600 bin liranın tamamını ben kullanmadım. Bu kısmın faturalardan tespit edilip ortaya çıkarılmasını istiyorum” diye konuştu. Gürsu Belediyesi’nin o dönemde reklamcı S. G.’den aldığı 232 tane faturanın ve aynı şahsa ait tüm faturaların bulunmasını ve faturası kesilen bu hizmetlerin verilip verilmediğinin yerinde tespit edilmesini isteyen Çekiç, “Benim bir tek gayem var: hakikatler ortaya çıksın. Benim dışımda S. G.’le birçok insanın ilişkisi var. Sadece ben yokum ki orada. Yakalanan her şeyi çeksin. Sırtına yükle gitsin. Öyle bir şeyi kabul edemem. Ben o rakamı doğru tespit ettireceğim. Yargıtay mutlaka ona dikkat edecektir. Üç defa bilirkişiye gitmiş. Üç bilirkişinin ikisi ‘ Bu basit bir olay; bir tanesi diyor ki saklanmıştır gizlenmiştir’ diyor. Benim kimseyi itham etmek gibi bir lüksüm yok. Ben cezaevindeyim parmaklıklar arkasındayım o konunun baş aktörü ise makamında oturuyor. Şartlar hiçbir zaman eşit olmadı.” dedi. Kendisinin 1997 yılında belediyede itfaiye eri olarak çalışmaya başladığını ve 2006 yılında muhasebeye ve oradan da muhasebe müdür vekilliğine getirildiğini belirten Çekiç, “Belediyenin bir devlet bankasında 5002 ve 5003 nolu iki tane hesabı vardı. 5003 nolu hesap 1994 yılından beri hiç denetim görmemiş bir hesap. Olayın çoğunluğu bu hesaptan oluyor. Benim kendi kullandığım 1 milyon 700 bin lira dışında kalan 2 milyon 600 bin liranın tamamına yakını Belediye Başkanı Orhan Özcü tarafından bana verilen yazılı ve imzalı talimatlarla yapıldı.” diyor.

BANKA EKSTRESİYLE ZİMMET SUÇLAMASI

Üzerine atılan zimmet suçlamasının da banka ekstreleriyle yapıldığını faturaların tespit ettirilmediğini söyleyen İzzet Çekiç, “Banka ekstresiyle zimmet suçlaması olmaz. Ben yapılan tüm harcamaların ve S. G.’ten gelen o faturaların tamamının yerinde ve detaylı olarak tespit edilmesini istiyorum. Onlar yerinde tespit edildiği zaman her şey ortaya çıkacak” diye konuştu.

 -Gürsu Belediyesi’ne ne zaman ve ne görevle girdiniz?

-1997 yılında işe girdim ben. İtfaiye eri kadrosuyla başladım. Ondan sonra muhasebe ve

muhasebe müdür vekilliğine getirildim. 2000 yılında şahsi problemlerim neticesinde bu görevden ayrıldım ve 2002 yılında asli kadrom olan İtfaiyedeki görevime geri döndüm.2005 yılında Orhan Özcü bey sıkıntılardan dolayı tekrar geldi benimle görüştü. Tekrar başladım.

-Yine bu olaya adı karışan S. G.’le nerden tanışıyorsunuz?

-S. G.’le bizi de tanıştıran o dönemde Ak Parti İlçe yönetiminde yönetici ve belediyede satın alma sorumlusu olan H.Ç. diye bir arkadaş. O tanıştırdı.

-Sözü geçen 4 milyon 473 bin liranın tamamını zimmetinize geçirdiğiniz kabul ediyor musunuz?

- Şimdi bizim kendi nefsimize uyduğumuz aşikar. Burada hiçbir şekilde kıvıracak bir durumumuz söz konusu değil. Ben 27 ay 19 gün cezaevinde tutuklu olarak yattım; ben eşim ve çocuğumla beraber hayatımı idame ettirdim. Ağabeyim her hafta 100 lira para yatırdı. Yalvarıyorum. Burada bir haksızlık var yanlış var. Tamam, mahkeme kararını verdi gitti: 4 milyon 473 bin lira. At yarışı oyununda giden miktar yaklaşık 1 milyon 700 bin lira, kalan yaklaşık 2 milyon 600 bin lira. Benim kabul etmediğim yer neresi biliyor musunuz? Başkalarının sorumlu olduğu iş ve işlemlerden dolayı ceza almam. İnceleme yapıldığında bu husus net bir şekilde tespit edilecek.

-İtfaiye eri olarak girdiğiniz bir yerden böyle bir zimmet suçlaması olması garip değil mi?

- Ben ıslah olma gayretindeyim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var bu parada. Şimdi ben bu parayı geriye de ödeyeceğim. Ama bu para 4 milyon 473 bin lira değil. İşin tuhaf tarafı şu: İtfaiye eri kadrosuyla çalışıyorum ben. Hukuken bu mümkün değil.

-Gürsu Belediyesi’nin kaç tane hesap numarası var ve bu hesaplar denetleniyor muydu?

- Belediyenin iki tane hesabı vardı. Birisi 5002 diğeri de 5003 nolu hesaplar. Bu olayların birçoğunun olduğu hesapta zaten 5003 nolu denetlenmeyen hesap numarası. Diğeri çalışanların maaş hesabıydı. O da bir muamma. Ben sadece 5002 nolu hesabı kullanmaya yetkiliyim. 5018 sayılı kanun çıktı her şey bozuldu. Denetleme derken daha salındı. Eskiden zorunluluk vardı. İta amiri, muhasebe müdürü. Şimdi üç kişi bir araya gelince örneğin fen işleri müdürü, muhasebe yetkilisi ve gerçekleştirme yetkilisi bütün belediyeyi kaldırabilirsin. Ben nitelikli zimmetten yargılandım. Gizlemişim. Konuya mevzu olan 5003 nolu hesap 1994’te açılmış ve 2009’a kadar hiç denetim görmemiş. O.Ö. sürekli ben denetlettim diyor; o bütün hikaye; belediyenin normal rutin iş ve işlemlerinin denetimi. Artı denetim pozisyonları var. Hesabın sahibi Gürsu belediye başkanlığı var. Onu da denetleme yetkisi Büyükşehir Belediyesi’nin. Kanun açık; otopark kanunu var. Burada normal denetim pozisyonları da var. O denetmenler 5002 nolu hesabı denetliyorlar. Yani ben hiç denetlenmemiş bir hesaptan gizli saklı iş yaparak nitelikli zimmetten ceza aldım. 5003 nolu hesaba ilişkin tek bir satır denetim raporu yoktur.

- Başkan Özcü bu olaylardan haberinin olmadığını söylemiş. Peki başkanla aranızda hiç böyle bir diyalog geçmedi mi? Başkan Özcü, ‘Paramız var mı yok mu?’ diye de mi hiç sormadı size?

- Son zamanlarda sordu. Son anlarda sordu. Olayın ortaya çıkmasına yakın. Otopark inşaatını yapan firma ödeme alamayınca sordu. Gürsu Belediyesi için çok ciddi bir para. Ben bu işlemleri yaparken Başkan Özcü’ye götürüp bir şey vermiş değilim.Yani günahını alamam. Ancak çok büyük ödemeler yapılıyordu S.G’ ye. Ben de nefsime uyup bu hatayı işledim.

-Aklınızda kalan büyük bir ödeme var mı o olayla ilgili?

-64 bin lira var. Tek kalemde ve reklam faturası. Özellikle böyle büyük meblağlı faturaların incelenmesi çok önemli. O belgelerde imzaları olanlar bunların hesabını vermeli. O rakamların da benden düşülmesi lazım.

-Belediyede çalıştığınız dönemde gözünüze çarpan ve size çok afaki gelen faturaların ödemesini yaptınız mı? Hiç başkan Özcü’ye sormadınız mı?

- Ben orada emir kuluydum ne sorayım ne denirse onu yaptım. Ödenen paraları soramadım. Bana Başkan’dan yazılı ödeme talimatı geliyor ben de ödüyordum.

-Peki hiç müfettişler gelip inceleme yapmadı mı?

- Gelen müfettiş İçişleri Bakanlığı’nın müfettişi. Belediye İçişleri Bakanlığı’nın belediyesi, bu adil bir tespit değil, dedim. Üzerime atılı şeyi kabul etmiyorum, dedim. Bağımsız bir kuruluş tarafından tespit yaptırılsın, dedim. Hatta soruşturma dosyamda S. G.’ün ifadelerinde vardı. Ş. A, O. Ö.’ ye soruyor. Savcılığa başvurmadan önce S. G.’le O. O.’ın bürosunda neyi konuştun diyor. Orada senaryo kurulmuş. Ve S. G. de mahkemede öyle dedi. Fakirlere yardım için fatura dedi. Hadi bir gün aldın iki gün aldın ama üç sene be kardeşim.

-Bir de bu 232 tane fatura meselesi var. Bunla ilgili bir tespit yaptırıldı mı?

- İlk tespit çok önemli. Müfettişler geldi bankadan hesap ekstrelerini aldı. Ekstrelerin üzerinde S. G.’leri fosforlu kalemle çiziyorlar, topluyorlar ve ‘4 milyon 473 bin lira kurumu zarara uğrattınız’ diyorlar. Normal şartlarda o faturalar 232 tane bana atfedilen. Bu 232 faturanın ve S.G ‘ e ait tüm faturaların alınıp sahaya çıkılması gerekir. Ben 36 ay boyunca bunun için yalvardım. Eğer bu rakam bu kadarsa ben bu işte yalnız olamam. Faturaların incelenmesi talebimizi reddetti mahkeme. Üç tane bilirkişi raporu var. Bilirkişi ‘yerinde teknik inceleme yaptırın’ diyor mahkeme talebi değerlendirmiyor. 5018 sayılı kanunla 2005 de çıktı 01.01.2006 da faaliyete girdi orada şu ayrıldı harcama yetkilisi, muhasebe görevlisi ve gerçekleştirme yetkilisi. Her birimin harcama yetkilisi Sayıştay’da muhatap kabul edildi. Muhasebe yetkilisi işin yapılıp yapılmadığını kontrol edemez. Harcama yetkilisi diyor ki ‘Ben bu işi yaptım sen bu parayı bu kişiye öde.’ O da bir muamma! 5018, bir işi yaptıran kontrol eden ve ödeyen aynı kişi olamaz diyor. O da bir muamma! Ben hem Mali Hizmetler Müdür Vekili’yim yani kanunen harcama yetkilisiyim o birimin hem de muhasebe yetkilisiyim. Yani aynı anda olamayacağım 2 görev birleştirildi. Hukuka aykırı olarak. Ben içerdeyken belediyenin Avukatı O.O nun yeğeni V.O ile ismini bilmediğim biri geldiler bir dilekçeyle, tahliye oluyorsun dediler. Bir okuduk dilekçeyi ben bütün suçu kabulleniyorum. Görevim sırasında işlemiş olduğum zimmet neticesinde ben bu suçu işledim. Ama basite dönüştü, benim tahliyeme karar verin gibi. Dilekçeyi değiştirerek gönderdik mahkemeye bu rutin bir tahliye talebi. Bu rutin bir tahliye talebi olmasına rağmen hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Bir de mahkeme bunu itiraz gibi algıladı bir üst mahkemeye gönderdi ve biz gelen dilekçeyi değiştirdik diye 13 ay daha tutuklu kaldık. Daha sonra 16 sene 8 ay ceza verdi.

-Sizce yargılama adil oldu mu?

-Benim kimseyi itham etmek gibi bir lüksüm yok. Ben cezaevindeyim parmaklıklar arkasındayım o konunun baş aktörü makamında oturuyor. Şartlar hiçbir zaman eşit olmadı. Biri cezaevinde biri belediye başkanı ve makamında oturuyor. Ben bu suçu kabul etmiyorum, dedim. Tespiti yapanla tespit edilen aynı kişi. Bu adaletli bir tespit olmaz, zaten olmadı da. Bunlar tespit edilsin yapılanlar benden düşülsün öbür türlü yapanlar da cezasını çeksin. Kendi aldıklarımda ödeme talimatı yok ama diğer S. G.’e ait 232 faturanın birçoğunun ödemesinde başkanın ödeme talimatları var. Flu hiçbir şey yok aslında; görülmeyen birçok şey var. Başbakanlığa yazmışım, ihbarda bulunmuşum, o adalet bakanlığına sevk etmiş araştırıyorlar. Gemlik Belediyesi’nde bir tane tutuklu sanık kalmadı ben 27.5 ay yattım. Savcı ‘O.Ö.hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi; bu görevlendirmeler yasal değildir’ dedi. ‘Bu kurumda böyle bir görevlendirme olmaması lazım’ diyor. ‘Bu görevlendirmeler usulsüzdür. O. Ö. hakkında Cumhuriyet Savcılığına fezleke hazırlanmasına’ diyor. Buna rağmen sen zimmetten hatta nitelikli zimmetten bana ceza veriyorsun. Bu vicdani bir karar oldu ama hukuki bir karar olmadı. Hukuki şartları oluşmamış bir kişiye oluşmuş gibi ceza veriyorsun. Bu da ayrı bir muamma. Tamam bunlar bana elbette suç işleme hakkı vermez ama zimmet suçundan ceza alacak vasıflar bende yoktu. Yargıtay sürecinde bu hususun düzeleceğini umut ediyorum.

-Hakikatlerin ortaya çıkmasını istiyorsunuz. Bu hakikatlerin ortaya çıkması için ne yapılması lazım?

-S.G.’ün 2008 evrakları Sayıştay’daydı o zaman. Burada sadece ödeme emirleri var. Benim istediğim 2007, 2008 ve 2009 yıllarında Gürsu Belediyesi’nin S. G.’le olan alışverişlerinin tümünün faturalarını ve yapılan işlerin yerinde tespit edilmesini istiyorum. 232 faturanın tamamı ve o faturaların gidilip yerinde işinin ehli olan bilirkişiyle incelenmesini istiyorum. Bu yapıldığı zaman zaten her şey ortaya çıkacak. Bana yazılan talimatlar var. O.Ö bana sadece ödeme talimatı verir. S. G.’e ait şu faturanın ödenmesi der mesela. Ben şunu iddia ediyorum: Bu faturalar da 4 milyon 473 bin liraya dahil. Ben bunlardan dolayı ceza aldım. Zaten mantığa vurduğun zaman bu paranın tamamı at yarışına nasıl verilir! Benim için O.Ö. kamu vicdanında mahkum. O zaten insanların gözünde mahkum. Bu belgelerden dolayı ceza aldım. Bu olay banka ekstresinden teşhis edildi. Bu belgeler bana ait değil yerinde tespit yapılırsa her şey ortaya çıkacak. Ben ‘vur abalıya gitsin’ gibi görüldüm. Sessiz sedasız. Zaten at yarışı oynayan bir tip. Her şeyi götürür bu. Kim suçluysa bunun hesabını verecek. Benim elimde ispatlarım var. Benim hesabıma girmiş bir kuruş para yok. Bende 4,5 trilyonluk bir halde yok. Bu kadar borcu yapamaz bir insan; çocuklarım benim arkamdan 42 bin lira banka borcu ödemişler. Bu parayı çalan bir insan arkasında alacak verecek bırakmaz. Ben suçluyum ama bu paranın hepsinin üzerime yıkılmasını kabul etmiyorum. Tespit yapılmasını istedim. Ben O.Ö’nün suçunun da olduğunun görülmesini istiyorum. O.Ö aklandım diyor ya, o ancak bu dediğim incelemelerden sonra aklanabilir. Detaylı inceleme yapıldığında her şey ortaya çıkacak. Ben hatalıyım, suçluyum, bu adam suçlu deyip ne var ne yok hepsini yüklediler bana. Bir defa hiç banka ekstresiyle zimmet tespiti yapılır mı? Onu ben daha yeni fark ettim. Ben bunu iddia ediyorum karşımda bunu çürütecek hiçbir şey de yok. Bilirkişi üç kez ‘Biz dosya üzerinden inceleme yapıyoruz. Yerinde tespit yapılması lazım; biz ona göre değerlendirme yapalım.’diyor. Mahkeme olmaz deyip üç kere dikkate almadı. Ondan sonra en son yerinde tespit talebimize de “mümkün olamayacağından...”diye karar verdi. 21. yy. da yaşıyoruz nasıl mümkün olmaz bu! Belgeler ortada, evraklar ortada. Evrak üstünden bile inceleseler gerisi gelecek. Biz hiç kimseyi itham edecek ahlaki yapıya sahip bir insan değiliz. Ben yalvarıyorum o tespit mutlaka yapılmak zorunda. 36 ay boyunca da bunu söyledim mahkemede.

-Bir de kamuoyuna bu yolsuzluğu başkan Özcü ile İzzet Çekiç birlikte yaptılar intibası hakim. Bunla ilgili ne düşünüyorsunuz?

- Özcü’yle biz oturup pazarlık yaparak böyle bir şeye karar vermedik. Orada akan bir trafik var. O trafikten etkilenip nefsimize uyduk. Olmadık bir şeye ben oldu diyemem; bu faturalar incelensin birileri aklanmayı paklanmayı o zaman görecek. Bu yapılmadan kuru bir laftan ibaret kalır. Ben nefsime uydum bir hata yaptım cezamı aldım yattım ve belki daha dayatacağım. Burada bir sıkıntı yok. Ama benim sırtımda bir yük var. Ben ıslah olma gayretindeyim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var bu parada. Şimdi ben bu parayı geriye de ödeyeceğim. Zaman ne getirir bilinmez. Ama bu para 4 milyon 473 bin lira değil. İşin tuhaf tarafı şu: İtfaiye eri kadrosuyla çalıştım. Ben cezaevi sürecinde ıslah olduğuma inanıyorum.

Ve tek isteğim o inceleme yapılsın ve bu rakam doğru tespit edilsin. Ben üstümde yetim hakkı kalmasını istemem. Ben bu parayı ödeyeceğim. Ama bu rakam doğru tespit edilsin. Ben başkalarının çaldığı parayı niye ödeyeyim ki! Bunu anlayamam ve çocuklarıma da anlatamam. Benim bir tek derdim var, belediyede bir çark var o çarkın kırılması. Orada o çark kırılmazsa aynı sistem devam edecek. Ben Ak Parti İl Yönetimi’ne de sesleniyorum. Bu işi düzeltecek yetkiniz var da sizler karışmıyorsanız boşuna orada durmayın.

-Bugüne kadar neden hiç konuşmadınız?

-Ben bu iş organizeye girer ve her şey tespit edilir diye düşündüm. Cezaevinden çıktıktan sonra konuşmak aklıma geldi. Ailem de konuşmam yönünde çok baskı yaptı.

-Peki siz nasıl teslim oldunuz O. Ö mü teslim etti sizi?

-Hayır. Ben kendim olayın ardından teslim oldum.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.