SON DAKİKA
Hava Durumu

Matlı: 'Paralel yapıyla mücadele şahsi bir dava değildir'  

Ak Pati Bursa Milletvekili Önder Matlı ile yaklaşan genel seçimleri ve Bursa’nın yerel sorunlarını konuştuk. Paralel yapıyla mücadelede

Haber Giriş Tarihi: 16.02.2015 14:36
Haber Güncellenme Tarihi: 16.02.2015 15:36
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Matlı: 'Paralel yapıyla mücadele şahsi bir dava değildir'   
Ak Pati Bursa Milletvekili Önder Matlı ile yaklaşan genel seçimleri ve Bursa’nın yerel sorunlarını konuştuk. Paralel yapıyla mücadelede alınan mesafeyi değerlendiren Matlı, “Bu mücadele ne Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi davasıdır ne de tek başına Ak Partinin sorunudur. Muhalefetin de bu vesayet algısıyla mücadele etmesi gerekir.” dedi.

 

canan güleç

 

 

 

Söyleşi: Canan GÜLEÇ

 

Siyasete adım atmanızla başlayalım söyleşimize; CHP kökenli bir aileden geliyorsunuz… Ak Parti ile yollarınız nasıl kesişti?

Rahmetli babam CHP’li idi, CHP’den il genel meclisi üyeliği yaptı, çok mücadele etti. Ama 40-50 yıl önceki siyasetle şimdiki siyaset arasında çok fark var. Rahmetli babam çok demokrat bir adamdı, keşke CHP bu kadar demokrat olabilseydi. Çocukluğumuzdan itibaren ne anneme ne çocuklarına siyasi manada hiçbir baskı yapmamış bir insandı. Eskiden siyaset dendiğinde bu iş böyleydi. Bir tarafsanız, onu değiştirmek zordu. Bugün sağdan sola, soldan sağa geçmek makamlarla bu kadar kolay olabiliyorsa, halka bakınca biz şimdiye kadar buradaydık, bundan sonra yer değiştiremeyiz diyen bir kesim var. Bu bakımdan babam da çok demokrattı. Ama dedemizden gelen CHP kimliği ile hareket etmiş biriydi ve demokrat yapısı her şeyin üstünde gelirdi. Ben ilk vekil aday adaylığım sürecinden itibaren çok eleştiriler aldım, “babanın kemikleri sızlayacak” diye. “CHP’liydin yer değiştirdin” diye. Ama onlar babamın bu yapısını bilmeyenler. Eğer babam hayatta olsaydı benim kimliğimle ve duruşumla gurur duyacağını biliyorum. Bu çok tezat bir durum değildir. Biz babamızdan gelen bu yapıyla aile içinde bir baskı yapmaktan ziyade, özellikle ben ve yeğenlerim arasında, ikna etmeye çalışan bir yapıyla siyaset yapmaya çalışıyoruz.

Halk, Ankara’daki durumu değerlendirdiğinde meclis çalışmalarının sadece oylamalarda el kaldırıp indirmekten ibaret olduğu düşünüyor. Çalışmaların iç yüzü farklı mı yoksa durum bu kadar vahim mi?

Bu da Türkiye’deki siyasetin parlamentodaki paradoksu. Algı ve olgu konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Parlamentoyu bir yandan kafamızda çok yüksek bir olguya oturtup diğer yandan da çok basit çerçevede değerlendiriyoruz. Çoğu kişi el kaldır indir olarak görüyor ama el kaldırmak parmak basmak ne dersek diyelim, bir parti kimliğiyle siyasi görüşünüzle hareket etmenin tezahürüdür. Oraya gelene kadar yapılan bir siyaset var, o işin nihai noktası. Bugün otoriteleşen siyasi yapıdan söz ediliyor, “tek adam söz söylüyor, herkes parmak kaldırıp indiriyor” gibi görmek siyaseti itibarsızlaştırmaktır. Bunu son oylamalardan 4 eski bakan hakkında oylamada da yaşadık. Bir kere şunu söyleyeyim, parti içinde istişare kültürü en iyi şekilde sürdürülüyor. Kanun tekliflerinin istişare süreci vardır, geri bildirimleri ve saha gözlemlerini paylaşmak gerekir. Çok ciddi bir ön çalışma vardır. Bütün bunlar bittikten sonra oylama işin nihai noktasıdır. Bütün bu çalışmaları yok sayıp sadece oylama kısmını görmek, hakkaniyetle örtüşen bir durum değildir. En yüce makam parlamentodur, orası milli iradenin tecelli ettiği noktadır, parlamentoyu itibarsızlaştırmak, milli iradeyi itibarsız kılmaktır.

Bursa dışında genel siyasette bakarsak, paralel yapıyla mücadele noktasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan parti grubu ya da yerel teşkilatlar tarafından yalnız bırakıldı mı?

Neticede bu şahsi bir mesele değil. Hükümetin problemi sıkıntısı değil, aslında devletin bütün kurumlarının problemidir. Paralel yapı ile mücadele etmesi gerekenler sadece Ak Parti değildir. Siyasetin her kesimi mücadele etmek zorundadır. Siz siyasi duruşunuzu ortaya koymuşsunuz, yola çıkmışsınız. Bunlar makul ve anlaşılır hedefler ve millet de sandığa gidip oy veriyor ya da vermiyor. Ama paralel yapıya baktığınız zaman hiçbir şekilde bu duruş tutum sergilemeden “ben devlete sahip olmaya çalışıyorum” diyen bir yapı var. Devletin organlarına, MİT’e, bakanlıklara hesap vermeden sahip çıkmaya çalışan bir yapı. Mücadele edilecekse sadece Sayın Erdoğan’ın ya da Ak Partinin mücadelesi değil, tüm siyasetin mücadelesidir. Cumhurbaşkanının şahsına ve ailesine yapılanlara dair tüm siyasetçiler çok sert bir duruş göstermek zorundadır. Çiğ yemedik, karnımız ağrımıyor. Bu, bugün paralel yapıdır, geçmişte başka yapıydı. Bu vesayet yapısıdır. Her tür vesayete karşı durmak zorundayız. Biz gerçek manada siyasete itibar kazandırmak istiyorsak tüm siyasetçiler net bir tutum sergilemek zorundadır. Bize deniyor ki; “O paralel yapıyla yol yürüdünüz.” Ben şahsen de kendimi aldatılmış hissediyorum! Biz düne kadar eğitime verdikleri katkıdan dolayı, değerlerine sahip nesiller yetiştirdikleri için katkılar verdik. Esnafımız, vatandaşımız varını yoğunu vatan için, din için bu yapıya destek olsun diye verdi. Sonra baktık ki amaç ve araçlar çok farklı imiş. Bu kadar sıkıntılar içinde bu yapıya katkı sağlamak için çabalamış insanlarımız için üzülüyorum.

Parlamentoda çok tartışılan bir oylama süreci geride kaldı; 4 eski bakanın yüce divana gönderilmemesine karar verildi. Hakkında suçlama bulunan bakanlar yüce divana gönderilseler ve aklanmış olsalar seçmen vicdanı da rahat etmez miydi?

Dışarıdan bakınca basitçe haklısınız. Bu manada endişesi çekincesi olmayan bir insan için kendini yargıda temize çıkarmak işin en doğru yoludur. Ama yargıda, emniyette olanlara bakınca, bir kaç polisle savcıyla üstlerinden gizli yapılan bu tezgahı, eğer bir yolsuzluk var ise neden anında müdahale edilmedi. Dinleyip dinleyip seçim zamanı ortaya çıkarma durumunda bir yolsuzluk operasyonundan bahsetmek mümkün değildir. Bunun siyasi bir operasyon olduğunu görüyoruz. Hukuki delillerin hangi şartlarda geçerli olduğu çok nettir. Bu deliller mahkeme tarafından reddedilmiş ve hukuksuz bulunmuştur. Eğer burada yüce divana gönderilselerdi, zaten hukuki olmayacaktı. Burada işin siyasi tarafının ön plana çıktığı bir hal almıştır. Kim yanlış yapmışsa elini koparmakta tereddüt etmeyiz. Ben bu kadar işimden evimden fedakarlık edeceğim, bu davaya bir halel gelmesin diye. Bizim davamızda da böyle adamların bulunmasına müsaade etmeyiz. Bu iktidar üzerinde oynanan bir oyuna dönüşünde, siyasi operasyona dönüştürülmüştür. Deliller geçersizdir.

Seçim telaşı başladı, sonuçlara dair sizin temenniniz nedir? Ak Parti 11 vekil çıkarır mı dersiniz ve kadın vekil sayısında bir artış olur mu?

Bizim hedefimiz 2011den daha fazla vekil çıkarmak. Bunu hem Bursalı olarak da istiyoruz. Türkiye’yi daha çok sıkan geren anayasanın değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir danışma kurulu toplantımızda Bülent Arınç 13 vekil hedefini koymuştu. Bunda da inancım var. Kadın vekil konusuna gelince, size katılıyorum. Kadın vekil sayısının da artması lazım. Bayan siyasilerin olması noktasında çok net kotalarımız ortaya konulmuştur, genç vekiller için de aynı şekilde. Değişimin dönüşümün öncüsü olmuştur. En çok mutlu olduğum konu başörtülü vekillerin mecliste yer alıyor olmasıydı. Toplumda böyle bir sıkıntı yokken siyaseten ve devlet kurumlarında ortaya çıkarılan bu problemi çok şükür çözdük. Bu döneme yakın şahitlik etmek beni mutlu ediyor. Ak partide de başı açık ya da kapalı kadın aday adaylarımız olacağına yürekten inanıyorum. Partimizde çok aktif olan ve sırf başörtüsünden dolayı makamları aklından geçiremeyen arkadaşlarımızın da aday adayı olacağına ve meclisteki kadın vekil profilinin Türkiye’yi daha iyi temsil edeceğine inanıyorum.

 

Bursalı seçmen Faruk Çelik ve Bülent Arınç’la bakan vekile alıştı. Yeni dönemde de Bursa’ya bir bakan şansı güler mi?

büyük kentiz, Bülent Bey “Manisa’dan geldik ve Bursa’da siyasi dinamiklerin ne kadar hareketli olduğuna birebir şahitlik ediyoruz” der. Zaten olmamasında sıkıntı var demektir, neden olmadı diye düşünmek gerekir… Bakanların daha üst konumda siyasetçilerin Bursa vekili olacağına inanıyorum. Biz 11 arkadaş çok iyi arkadaşlık sergileyen bir guruptuk. Ak Parti vekilleri olarak da muhalefetin Bursa vekilleri olarak da uyumluyduk. Başka illerde görüyoruz, muhalefetin atışmasının ne kadar seviyesinin düştüğünü. Bu dönem güzel geçtiğine inanıyorum. Devletin de yönetim ve siyaset seviyesinde olacağına inanıyorum. Açıkçası söyleyeyim, Ankara’ya gittiğimiz zaman, Bursa’nın siyaseten ve özellikle bürokraside etkin olamadığını gördük. Daha bürokrasi manasında etkin olması için çalışacağız.

4 yıl evvel yola çıkarken kentiniz ve özellikle de Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçeleri için hedefleriniz nelerdi? Bu hedeflerde gelinen nokta yeterli midir? Bursa’nın hak ettiği kadar yatırım alamadığı yakınmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kentimizin yatırımları alması noktasında çeşitli görüşler var. Bursa verdiği kadarını alamıyor eleştirisi var. Türkiye büyük bir coğrafyadır. 7 bölge 81 vilayetin hepsi standart bir seviyede değil. Devletin asli görevi huzurun sağlanması için farklı yatırımları farklı yerlere yapmaktır. Batı coğrafyası ve insan itibariyle doğuya göre çok gelişmiştir. Biz burada kardeşçe yaşamak için doğunun da kalkınmasını öncelemek zorundayız. Bizim böyle bir dünyada rahat yaşamamız mümkün değil. Biz evimizde rahatız, komşumuzun evi yangın yeri. O yangın muhakkak bizim evimize sirayet eder. Bursa gelişmiş bir kenttir. Daha fazla vergi veren kalkınmış bir kenttir ve daha fazla vergi ile doğudan daha az hizmet alması adaletin sağlanması noktasında gereklidir. 4 yıl evvel, hepimizin bildiği gibi tarım bölgesi olan Karacabey ve Mustafakemalpaşa için tarımın daha katma değerli bir üretim olması için çalışmalarımıza öncelik vermiştik. Ulaşımın daha kaliteli olması, yatırımların sürdürülebilmesi için öncelik verdik. 2 büyük barajı Yeşildere ve Gölecik barajları projesini inşaat ihalesi gerçekleştirildiğinde 120 bin dekar alan su ile buluşacak. Toplulaştırma ve kapalı devre sulama sistemleri yapılması ve tarım verimliliğini arttırmaya çalışıyoruz. Tarım önemli bir yer işgal ediyor ve tarımın en önemli problemi verimlilik problemi. Bursa’nın diğer ilçelerinde de tarımda ciddi işler yaptığımıza inanıyorum. Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığının ciddi katkıları var. Ulaşıma dair yatırımları çok önemsiyoruz. İstanbul- İzmir otobanı Bursa’nın talihini ve tarihini değiştirecek çok önemli bir alandır. 2015 sonuna kadar Gemlik’e kadar kısmı tamamlanacak ve 2016 Mart ayında açılacak diye umuyorum. İzmir’e devam edecek bu yol ulaşım ve lojistikte Bursa’nın kaderini değiştirecek. Bursa’da bir otoban olmaması, ana arterlerin ve demiryolunun olmaması ciddi sıkıntılar. Hızlı tren projesi için çalışmalar devam ediyor. Bursa 2 büyük ulaşım imkanına kavuşunca, tarım, sanayi, kentsel dönüşüm ile ciddi adımlar atmış olacak.

Sanayi yatırımları noktasında kentimiz ne düzeyde?

Bursa’da Batı OSB gündemde, Karacabey ve Nilüferin köylerinde olacak. Ben sanayiciyim ve sanayinin reddedilmesi mümkün değildir. Tarımla tek başına kalkınma, turizmle tek başına kalkınmak mümkün değil. Yunanistan’ın durumunu görüyoruz. Gerçek doğru ve sürdürülebilir kalkınma için sanayi, tarım, turizm ve hizmet sektörü beraber olmalı. Doğal kaynakları çok olan ülkeler ciddi manada kalkınıyordu ama tek yönlü ticaretle kalkınan ülkeler, Rusya’da olduğu gibi ciddi manada sıkıntıya girdiler. Hem ürün çeşitlendirmesini hem de ticaret yaptığımız ülkeleri çeşitlendirmek zorundayız. Özellikle de sanayinin niteliği çok önemli. Türkiye’nin orta gelir tuzağı ile karşı karşıya gelmemek için sanayi hamlesi yapmalı. Düşük ya da orta teknolojide yeni bir sanayi istemiyor artık bu kent.

Düşük ya da orta seviyede teknolojiyle donatılmış yeni bir OSB’nin kente yaratacağı sıkıntılar olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Bursa’da bu sanayi yıllar evvel çok ciddi vahşi bir göç getirdi. Kadim bir şehir, kültürü var, tarihi var. Ama bu vahşi göç nedeniyle Bursa kimliğini kaybetti. Bursa nüfusu şimdilerde idare edilebilir durumda. 1980’lerde 5 yılda şehrin nüfusu yüzde 30 artmış. Şimdi makul seviyelere gelmiş durumda. 30-40 yıl evvelin sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla Bursa’ya yeni bir nüfus göçü sağlayacak bir sanayinin yanında olmamız mümkün değil. Bursa’nın işgücü manasında ve toplam kalitenin değişmesi manasında olmazsa olmaz uzay teknolojileri ve yüksek teknolojiden bahsediyoruz. İşsizlik oranı Türkiye’de yüzde 10,5- Bursa’da yüzde 6,5. Biz o zaman yeni istihdam kapıları açacak orta seviyede sanayiye ihtiyacımız yok. Karacabey, Mustafakemalpaşa, Yenişehir bakınca İnegöl dışında ilçelerde nüfus artışı kontrol altında. Bursa merkezi ciddi artış çekiyordu, normal rakamları yakalamaya başladık. Otomobil sayısı 10 yılda 2 katına çıktı ama şehir aynı şehir.

Sürüncemede kalan bir şehir hastanesi projesi var, yeri uzun süre tartışıldı, şimdi de halen inşaatın başlamaması eleştiriliyor…

Şehir hastanesi en büyük problemlerimizden biri. Bursa büyük bir kent ama öbür taraftan baktığımız zaman da kendi içerisindeki geçmişten gelen problemleri taşıyan bir kent. Özellikle şehirleşmede. Sağlık hizmetlerinde Bursa Türkiye ortalamasının altında. Hastane yapmak için yer arıyoruz ve plansızlıktan yer bulmak sorun oluyor. Hastanenin Samanlı’da yapılması düşünüldü, Yunuseli’nde yapalım denildi. Mevcut yerde karar kılındı. Biz bir taraftan bir şeyler yapmaya çalışırken her şeye karşı çıkan yapıdan dolayı da maalesef şehir hastanesi bugüne kadar sıkıntılı oldu. Seçimden önce temel atmış olacağız.

Başarılı bir kentsel dönüşümle bu sıkıntılar çözülebilir mi sizce?

Sorunlar çözülür ama kentsel dönüşüm tek başına yeterli değil, kültürel dönüşümü de sağlamalıyız. Kentsel dönüşüm dendiğinde “burada ne rant var?” diye düşünülüyor. Bunun neticesini de Doğanbey’de görüyoruz. Her hak sahibine rant sağlamak için, her dairedeki tüm hissedarlara daire hakkı verince böyle bir yapı ortaya çıktı. Ranttan daha farklı bir yapı olmalı. Artık kent kimliğinden bahsediyoruz. Düne kadar, sadece rantla metrekareye dayalı bir yapı konuşulurken bugün mimariden estetikten bahsediyoruz. Bütüncül bir yaklaşımdır. Yerel seçimlerle devreye giren bütüncül şehir kanunu çok önemli, bu kanundan önce birbirinden kopuk ve bağımsız kararlar alınabiliyordu. Mustafakemalpaşa belediyesi var, Tatkavaklı belde belediyesi ayrı bir imar kararı alabiliyordu. İmarla estetikle ilgili bilgi birikimi olan teknik personel yok. Ortaya çıkan ciddi sıkıntılar yaşanıyordu. Örneğin OSB planlaması sadece sanayi planlaması değildir. Salt tarım alanlarını yok etmekten ziyade kent nereye gidecek, kaç kişi istihdam edilecek, toplam getireceği nüfus nedir, konut ve sosyal alanlar nasıl olacak. Bütüncül yaklaşılması gerek. OSB kanununda mütevelli heyeti var; BTSO ve valilik var. Belediye 1. Derecede söz sahibi olmalıdır. Yeni bir kent oluşturuyoruz. Büyükşehir lideri olmalıdır. Önümüzdeki zaman zarfında Bursa’yla ilgili olarak, marka olmuş insanların yaşarken kendini mutlu hissettiği bir kent yaratmalıyız. Bursa’da eğitim sorununu çözmemiz lazım. İleri teknoloji sanayi yatırımları yapmalıyız. Bir yanı ovaya bir yanı dağa dayanmış bir şehir. Niteliksiz, asgari ücret ve altı ve sigortasız işçiliğin olduğu, uzak doğu ile rekabet eden bir model istemiyoruz. Kültürel, sosyal, çalışma hayatıyla dünya ile rekabet edecek bir kent oluşturmalıyız.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.