SON DAKİKA
Hava Durumu

Saç Tarama (İslami Faaliyet)

Yazının Giriş Tarihi: 03.02.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.02.2018 21:00
“10 civarında, Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koymuş. Ve şu anda darbe yapılmış vaziyettedir… Bu darbenin, İslami faaliyetlere darbe olmamasını ve İslami faaliyetlerin bundan olumlu yönde etkilenmesini, Müslümanların hayrına olmasını vesile kılsın.”

Bu sözler 15 Temmuz darbe girişimi esnasında Furkan Vakfı’nın sözde hocası Alparslan Kuytul’a aittir. Tam bir ‘Mahalle yanarken rozby saçını tararmış’ durumu…

Birkaç gün sonra Kuytul’un ‘İslami faaliyet’ dediği ‘Müslümanlara afkurma’ faaliyetlerinin ‘olumlu yönde’ etkilenmediğini, yani darbenin başarısız olduğunu gördükten sonra kudurduğunu görüyoruz. Asıl İslami faaliyet olan ‘Darbeye Direniş Cihadı’na ve O’nun kahraman mücahitlerine karşı salyalarını akıttığını görüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu aklının kendisi açısından en başarılı icraatlarından birisi kuşkusuz Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Daha önceki yazılarımda işaret ettiğim gibi DİB İslam ve Müslümanların maslahatı için değil, Müslümanların Ümmetle bağlarını kesmek, Ülkede ortak bir İslami anlayışın oluşmasını engellemek için kurulmuştur. Ortak bir İslami anlayışın oluşmasını nasıl engellediğini merak edenler olabilir. İzah edeyim.

DİB’i kuran akıl, böyle bir teşkilat kurduğu için sürekli Müslüman ahaliyi minnet altında bırakmıştır. Zaman zaman ‘Diyanete şu kadar bütçe ayırıyoruz’ ‘genelevlerden vergi alıyor, imamlara veriyoruz’ ‘Şu kadar imam var bu ülkede’ ‘Cami yapmak yerine okul yapalım’ gibi küçültücü ve başa kakıcı cümleleri söylemiştir ve söylemektedir. Bu baskı altında Diyanet ve mensupları ‘Mahçup’ bir tutum/ duruş geliştirmişler, bir anlamda bıçak sırtındaymış gibi hissetmişlerdir/ davranmışlardır. Türkiye’de Müslümanların yaşadığı hiçbir temel soruna cevap veremeyen, silik,  ‘nerde bu diyanet’ dediğimiz zaman asla orada olamayan düşük profilli bir diyanet…

 

‘Yeterli İslami Faaliyet’ yapamayan bir diyanet, ‘Sözde gayri resmi’ merdiven altı İslami cemaat ve tarikatların faaliyetlerine zemin hazırlamıştır. Resmi olarak, yurt, dersane, dernek, yayınevi, vakıf adı altında gayri resmi ‘İslami faaliyetler’ icra etmişlerdir. Bu faaliyetlerini rahat bir şekilde (Resmi takibata maruz kalmadan yapmak) icra edebilmeleri için akredite edilmeleri gerekmektedir.  Bu akreditasyon bazı devlet kurumlarından sağlanabildiği gibi, asıl olan küresel gizli servislerden sağlanmasıdır. Çoğunun da küresel bağlantıları vardır. Sırtını küresel bir gizli servise dayayan sözde ‘İslami Cemaat’in nelere kadir olduğunu ve ne gibi ‘İslami Faaliyet’ yaptığını hepimiz yaşayarak görmüş durumdayız.   Bu akreditasyon, bahsi geçen oluşumları da diken üstünde bir duruşa itmiştir. Yani ‘İslami Faaliyet’ yapıyoruz diye suya sabuna dokunmayan, Müslümanları Zulüm sisteminden kurtarmaya yetmeyecek, dünya yanarken ‘saç tarama’ düzeyinde şeyler yapmışlardır.

Zayıf profilli diyanetin dolduramadığı İslami Faaliyet boşluğunu, ‘en iyi cihad yapan’ ‘en iyi iman kurtaran’ ‘En iyi Allah’a yaklaştıran’ ‘en iyi tevbe veren’ ‘en iyi zikir yapan’ ‘en kurtarıcı terlik satan’ olduğunu söyleyen bir ‘sürü’ cemaat, tarikat, vakıf, grup doldurmuştur.

Devlet ve devletin üst aklı zaman zaman bazılarına doğrudan ya da tersten’ destek vermiş ve insanları o gruplara yönlendirmiştir.

Ama oyun hiç değişmemiştir. Her biri kendisinin en doğru, en iyi İslami faaliyet yaptığını iddia eden parçalanmış bir Müslüman ahaliyi yaratmıştır düşük profilli Diyanet

Devletin kurucu aklının muradı tam da bu idi.

 

Ne Yapmalı?

Öncelikle DİB güçlendirilmelidir. Müslümanların ve Dünyanın gerçek sorunlarına müdahale edebilecek, insiyatif alabilecek, söylediği sözün bir haysiyeti olacak,  dinamik bir kurum vizyonu kazandırılmalıdır.
Sadece okullarda değil, camilerde, TV’lerde, sanal medyada Diyanet, MEB ve İlahiyat fakültelerinin birlikte çalışması ile büyük bir din eğitimi/öğretimi seferberliği başlatılmalıdır…
Bu eğitimin kapsamında sadece dini metinlerin değil, bu metinleri anlama yöntemi, cerh ve tadil mantığı konuları da yer almalıdır.
Camilerde, TV’lerde, sosyal medyada İslam adına konuşan bazı palavracıların argümanlarına karşılık gerek Diyanet ve gerekse İlahiyat fakültelerinin karşı açıklama yapması ve bu anlayışlardan İslam’ı ve Müslümanları teberri etmesi gerekir.
Bahsi geçen oluşumların niyetleri ve bağlantıları hızla deşifre edilmeli ve Müslüman ahali onların istismarından korunmalıdır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.