SON DAKİKA
Hava Durumu

Safavi Şiisi Haydar Baş

Yazının Giriş Tarihi: 16.04.2020 20:45
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.04.2020 20:45

Lise öğrencisiydim. Bahaddin abi, “bu akşam Trabzon’dan gelen önemli birisi var, onu dinlemeye gideceğiz” diye beni çağırmıştı. Akşamleyin Gez Mahallesinde bir eve gittik. Evin salonunda 20-25 kadar insan halka olmuş vaziyette oturmuştu. Girişe göre salonun baş tarafı sayılacak yerde Haydar Baş oturmuştu. İlk ve son defa orada görmüştüm. Kısa bir konuşma yapmıştı. Tarikatın, zikrin öneminden söz etmişti. “Ailesinde vakti zamanında, Kadiri Tarikatı geleneğine bağlı bir şeyhin olduğunu, hiç olmazsa onun manevi mirasına sahip çıkmalıyım” gibi sözler etmişti.
Konuşmanın ardından salonun ışıkları söndürüldü. Gece lambası yakıldı. Yarı karanlık bir durum oldu. Zikrin başında Haydar Baş, “halkada olanlar gözlerini kapatmalı. Çünkü buraya dolacak feyiz nuru, açık olan gözlere zarar verebilir” demişti. Bu cümle bana çok garip gelmişti. Haydar Baş’ın yanında oturan birisi sürekli yüksek sesle ilahi okumuştu. Haydar Baş, bazen ilahi okuyana, bazen de zikir halkasındakilere tekrar ettirdiği kısa cümleleri ya da kelimeleri tekrar ediyordu.
Bir süre sonra istemeden gözlerimi açtım. Karşımda oturmuş olan, oldukça zayıf ince yapılı ve şahsen tanıdığım Yunus abi adlı birisi, diz üstü oturmuş vaziyette, sağa sola eğilerek zikre katılıyordu. Yanında ise oldukça şişman iri yapılı birisi vardı. Yunus abi eğildiği sağ tarafından tam doğrulacak vaziyete gelince yanında ki iri yapılı, aynı işi tekrarladığından omuz vurunca, Yunus abi de tekrar öbür tarafa gidip geliyordu. Bir iki derken bu duruma gülmüştüm. Yanımda oturan Bahaddin abi kulağıma eğilerek, “ne yapıyorsun, ayıp değil mi, niye gülüyorsun” diye beni uyarmıştı. Yunus abinin durumunu gösterince o da çaktırmamaya çalışarak gülmüştü.
Haydar Baş, 6 Haziran 1977’de Trabzon’dan 3. Sırada MSP milletvekili adayı olmuştu. Birinci sırada Lütfüllah Göktaş, ikinci sırada Kadir Mısıroğlu vardı. MSP çevresi bütün Türkiye’de bu arada Trabzon’da partinin büyük bir atılım yapmasını bekliyordu. MSP’nin iki milletvekilliği kesin, üçüncüsü yani Haydar Baş’ın seçilmesi için çalışıldığı haberleri olmuştu. Mısıroğlu elbette çok şöhretliydi. Belki de kazanması çok istenildiğinden dolayı onun seçilmesine kesin gözüyle bakılmıştı. Ama sonuç da MSP beklenen atılımı hiçbir ilde yapamamıştı. Trabzon’dan da ancak bir tane milletvekili çıkarabilmişti.
Haydar Baş 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesinde Trabzon’da Din Bilgisi öğretmeniydi. O tarihte üniversite dışında dört yıllık yüksek okul statüsünde olan Yüksek İslam Enstitüsü vardı. Baş bu enstitüden mezun olmuştu. Herhangi bir konuda uzmanlık derecesinde bir malumatını yoktu. Ancak konuşma yeteneği ortalamanın üstündeydi. Araya birkaç tane de konuya bağlı olarak orijinal metinleriyle birlikte ayet hadis katınca dinleyicileri coştururdu. O dönemlerde halka açık yerlerde, mitinglerde ayet hadis metinleriyle konuşma da ilk defa görülen işlerdendi.
Darbeden sonra öğretmenliği bırakan Haydar Baş, ticari hayata atılmış bu arada İcmal adıyla bir dergi çıkarmaya başlamıştı. Dergi Baş’a yakın olan isimlerin de günlük olaylar veya önemli olayların yıl dönümleri hakkında ki makaleler ile tarikat adabı, büyükleriyle ilgili yazılardan oluşurdu. Baş’ın 1980’li yıllarda ticari işlerde başarılı olduğu ve sonunda Baş Holding adıyla bir holding kurduğu haberleri dolaşırdı. Tarikat halkası da genişlemiş olmalıydı. Parası artınca, etrafındaki halka da genişleyince Haydar Baş’a evlerde zikir halkaları idare etmek yetmez olmuştu. 1990’nın başında Bağımsız Türkiye Partisini kurmuştu. Bu arada Bakü’de bir profesörlük unvanı almıştı.
Cemaat adıyla bilinen dini gruplar arasında dışarıdan bakılınca pek fark edilmeyen, ciddi rekabetler (belki düşmanlıklar demeli) her zaman olmuştur. Nurcular, bu arada Gülen Cemaati, kazanmasına kesin gözüyle baktıkları siyasi partiyle iş tutar, onun iktidarından faydalanırlar. Bu tutumlarını ise siyaset dışında kalmak diye adlandırırlardı. Aslında İslam’ın da böyle öngördüğünü, Said Nursi’nin tutumunun da böyle olduğu iddiasındaydılar. İslam için siyaset yapıyorum demese bile öyle yaptığı iddiası ile partileri kapatılan Necmeddin Erbakan ve partisinin yanında, Nurcu cemaatler ve Gülen Cemaati ister istemez Haydar Baş için yakın hedef durumundaydılar. Ancak zaman içinde Gülen Cemaati, Baş ve taraftarları için daha öncelikli bir hedef durumuna geldi.
Gülen için kamuoyunda açıktan ilk defa yüksek sesle, en ağır bir şekilde şiddetli eleştiriler yapan kişi Kadir Mısıroğlu’dur. 1993’de eleştirilerini kitaplaştırmıştı. Gülenci yargı tarafından mahkum edilmişti. Sonradan bu şiddetli eleştiriye Haydar Baş’da katılmıştı. Mısıroğlu gibi Baş’da mahkum edilmişti.
Sabah Gazetesi’nden Salih Tuna, “Haydar Baş’ın 6.Filoya selam çakıp, tekbir getirip namaz kılan sağcılar Müslüman, 6.Filoya karşı çıkan ABD’yi telin eden Deniz Gezmiş’ler kafir, ben bunu reddediyorum” dediğini iddia etti. Dinler arası diyalog çalışmaları vb işlerinden dolayı FETÖ ile mücadele ettiğini de ilave etti. (15.04.2020).
Bizde ölüleri övmek adettir. Kel ölünce sırma saçlı olur gibi sözler de bu adetin en iyi açıklaması sayılır. Haydar Baş’da ölünce birden kadrü kıymeti arttı. Çok farklı kişilerin bu arada hemşehrisi Salih Tuna’nın yukarıdaki iltifatlarına mazhar oldu. Deniz Gezmiş adı ve fetö’ye karşı mücadele ettiği iddiası Haydar Baş’ın siyasi çizgisini meşrulaştırabilir mi? SSCB hesabına ABD aleyhtarlığı yapmış olan, Gezmiş gibilerin meşrulaştırıcı etkisini varsaymak ayıplı bir tutumdur. Fetönün şaşalı döneminde ona karşı çıkamayanların bugün Haydar Baş gibileri bile övmek için “vakti zamanında fetö ile mücadele etti “demeleri en azından ayıp değil midir?
Cümle alem bilir ki Baş, öldüğünde artık Kemalist idi. Kendini zorlayarak Kemal Paşa’yı önce seyyid sonra hazfız ilan etmişti. Kemal Paşa’nın bütün işlerini sahipleniyordu. Baş son yıllarında Safavi Şiiliğini benimsemişti. Yönünü Tahran’a çevirmişti. Ekonomiye dair söylediklerinin ise mizahtan öteye bir değeri var mıdır? Kemalistler, Kemal Paşa için, İran bağımlıları ise Safavi Şiilği için Haydar Baş’a yas tutmaktadırlar. MSP il başkanlığından yola çıkan Baş’ın geldiği son durağın incelenmesi, siyaset ilmi kadar psikoloji ilminin de imkanları ile ele alınmalıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.