SON DAKİKA
Hava Durumu

Şah İsmail ve İran

Yazının Giriş Tarihi: 25.12.2015 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.12.2015 06:00
 
Bilindiği gibi Güney Azerbaycan’da Erdebil şehrinde Şeyh Safiyüddin İshak (1301-1334) tarafından oluşturulan tekke kendisini “Ehli Sünnet” ten saymıştır. Safavi tarikatı olarak bilinen bu tekkede Şiileşme (Teşeyyü) Şeyh Hoca Ali (1392-1427) döneminde başlamış ve Şeyh Cüneyd (1447-1460) tamamlanmıştır. Cüneyd Şiiliğini açıkça ilan ettiği gibi siyasi amaçlarını ve fetihlerle şehirler bölgeler ele geçirme isteğini de müridlerine telkinden kaçınmadı. Safavi tarikatı etkisi  Güney / Kuzey Azerbaycan’dan başlayarak Doğu ve Güney Doğu Anadolu’yu da içine alacak şekilde yayıldı. Safavi tarikatının bağlıları (müntesipleri) neredeyse tümüyle Türklerden özellikle de göçebe Türkmenlerden  oluşmaktaydı. Safavi tarikatının yayıldığı alan da aşağı yukarı tümüyle Akkoyunlu Devleti’nin (1403-1502) egemenliği altındaydı.
Safavi tarikatını devlete dönüştüren kişi Şah İsmail (1494-1524), Akkoyunlulara karşı yürüttüğü iç savaşı kazanarak, 1502’de Tebriz’i ele geçirmesiyle oldu. Kısa sürede bütün Akkoyunlu topraklarını da ele geçirdi. İsmail hükümdar olmazdan önce Azerbaycan, İran halkının büyük çoğunluğu da Sünni anlayışa mensuptu. Ancak İsmail zorla halkı Şiileştirmeye çalıştı. Sünnilerin ileri gelenleri şehir meydanlarında, halkın önünde “Şii olduklarını” ilan etmeye zorlandılar, bunu kabul etmeyenler de yine halkın önünde acımasız bir şekilde öldürüldüler. Şii görüşlerini öğreten medreseler açıldı, bunun için Irak ve Lübnan’dan Şii mollalar getirildi. İsmail’in başlattığı bu Şiileştirme çabası oğlu Tahmasb döneminde (1514-1576) İran ve Azerbaycan halklarının büyük ölçüde Şiileşmesiyle sonuçlandı. Türkiye’de de Alevilik Anlayışının teşekkülünde birinci derecede etkili olan kişi İsmail olmuştur. O kadar ki Alevilerin Yedi Ulu Ozan (Nesimi-Yemini-Fuzuli-İsmail-Virani-Pir Sultan-Kul Himmet) saydıkları şahıslardan birisi de İsmail’dir. Şah İsmail bütün Azerbaycan’ın ulusal kahramanı sayıldığı gibi Türkiye’de ki Alevilerin de vazgeçemeyecekleri isimlerden birisidir.
İsmal’in önce Azerbaycan sonra İran’da zorla halkı Şiileştirme çabalarının sonunda günümüz de İran nüfusunun % 80 kadarı Şii/Caferi durumundadır. Türkmenler-Kürtler-Beluçlar-Arapların ve Güney Azerbaycan Türklerinin az bir kısmı Sünni kalabilmiştir. İsmail’in Şiiliği yaymak için hemen her şeyi yaptığı bilinmektedir. Yönetimi altında ki bölgelerde bu amacını büyük ölçüde gerçekleştirdiği de görülmektedir.
18. Yüzyılda Nadir Şah, İran’da Sünniler ve Şiiler arasında orta bir yol bulmaya çalıştı ama başarısız oldu. Hatırlanmalıdır ki Gazneli Mahmut döneminden(971-1030) başlayarak ortalama 950 yıl İran ve Azerbaycan Türkler tarafından yönetilmişken 1924’te İngilizlerin sömürge siyasetlerinin bir sonucu olarak Fars asıllı Rıza Han iktidar yapılmıştır. 1979’da ise bir halk ayaklanması sonunda “İran İslam Cumhuriyeti” kurulmuştur.
Günümüzdeki İran yönetiminin de Şiiliği yaymaya çalıştığı, dünyanın hemen her tarafındaki Şii topluluklarla şartlara bağlı olarak, siyasi, askeri, mali ve ideolojik ilişkiler kurduğu bilinmektedir. İran Hamaney yönetimi, Şah İsmail’in devamı sayılabilir mi?
Kuzey Azerbaycan / Ermenistan arasında ki savaşta (1992/1993) İran, halkının çoğunluğu Şii Müslüman olan Kuzey Azerbaycan yerine Hıristiyan Ermenistan’a her türlü desteği vermiştir. İran’ın Ermenistan’a olan bu desteği halen devam etmektedir. Hamaney İran’ının bu siyasetini “Şiiliği yayma hevesi ile” açıklamak kolay değildir. Dünyanın hemen her yerindeki Şii toplulukların, kendilerini “İran için adamış” bir ruh haliyle, İran’ın her türlü siyasetini büyük bir heyecan ve teslimiyet duygusu ile alkışladıkları görülmektedir. Şii toplulukların bu tutumu İran için büyük bir yayılma ve manevra imkanı  açmaktadır. Elbette İran’ın bu yayılma ve manevra imkanından vazgeçeceğini beklemek gerçekçi olmaz.
İran’ın Azerbaycan’ın Şiileşmesini sağlayan Şah İsmail’in adı İran’da yoktur. Oysa Şiiliği esas almış bir İran’da hemen her yerde Şah İsmail’in adının olması icap etmez miydi? Şahlığı deviren İran’da Şah İsmail’in adı nasıl olur diye sorulabilir. Suriye’de ki yönetim ile Şahlık arasında bir farkın olmayışını hatırlamak bu sorunun cevabıdır. Şahlığın devrilmesi her şeyden önce bir iktidar mücadelesiydi.
İran Ermenistan ilişkisi de, İran’ın her konuda Şiiliğe göre karar almadığını göstermiştir. Hamaney yönetiminin, Şiilik perdesi ile gizlediği bir Fars milliyetçiliğini, yayılmacılığını esas aldığı açıktır. Günümüzde Hamaney’in siyasetini, bu yüzden Şah İsmail’in devamı görmek gerçekçi değildir.
Ancak Hamaney İran’ını Şah İsmail’in devamı gibi görmek, Azerbaycan halkı ile özellikle Güney Azerbaycan halkı ile Türkiye arasında ki gönül bağına zarar vereceği kesindir. Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasında ki savaş, Sünnilerle Şiiler arasındaki bir savaştan önce Türkler arasında ki bir iç savaştır. Bu gün Türkiye ile İran arasında giderek şiddetlenen mücadeleyi, Türklerin arasındaki bir iç savaşın devamı gibi görmeğe imkan yoktur. Ama bu görüş, Azerbaycan Türklerini, Türkiye’den uzaklaştıracağı gibi, Türkiye’de ki Alevilerin de Türkiye’ye karşı tavır almalarının zeminini oluşturacaktır. Böyle mezhep takıntılı bir görüş, bir siyaset ise en çok Şiilikle kendini gizleyen fars yayılmacılığının işini kolaylaştırmaktadır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.