SON DAKİKA
Hava Durumu

Şark ıslahat planı yenilendi mi?

Yazının Giriş Tarihi: 05.02.2016 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.02.2016 06:00
 

 

Şeyh Said İsyanından sonra, İsyan Bölgesinde alınacak hakkında dönemin İç İşleri Bakanı Cemil (Aytun), Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt), Genel Kurmay İkinci Başkanı Mirliva Kazım (Orbay), Çankırı Milletvekili Mustfa Abdülhalik (Renda) dan oluşan heyetin hazırladığı plan 24 Eylül 1925’te Bakanlar Kuruluna sunulur.

“İsyana katılanların bölgeden sürgün edilmeleri, Van-Midyat hattının batısında kalan ve Ermenilerden boşalan alanlara Türkiye içinden ve dışından getirilecek Türk ve Arnavut göçmenlerin yerleştirilmesini, İsyan bölgesinde Kız Yatılı Okullarının açılmasını, Bölgedeki Kürtlerin memur yapılmamasını, Sıkı yönetim ilan edilmesini, isyan bölgesine yabancıların giriş ve çıkışlarının yasaklanmasını” gibi tavsiyelerin yer aldığı 27 maddeden oluşan bir plan.

Hendek operasyonları nedeniyle yeniden bazı çevrelerin hatırlattığı bu planın güncellendiği iddiaları da görülmektedir. Bir defa teslim etmek icap eder ki cumhuriyet dönemi boyunca “Kürtlere en yakın ve en dost bir” hükümet bir yönetim halen iş başındadır. 1925’teki hükümetin Kürtlere karşı tutumu ile 2016’da ki hükümetin Kürtlere karşı tutumu oldukça farklıdır. Konu hakkında bilgisi olmayanların, iyi niyet taşımayan insanların iki dönemin yönetimlerini eşit saymalarının ciddiye alınır bir tarafı yoktur.

1925 Türkiye’sinde özgür basın, özgür seçim ve bunların sonucu olarak bir muhalefet yoktur. 1925’in meclisinde Kürt Faşizminin temsilcilerinden oluşan bir siyasi parti de TBMM’de yoktur. 1925 Şark Islahat Planında bazı il ve ilçelerde devlet dairelerinde Kürtçe konuşulmasının engellenmesi istenirken (mad.13) bu günün Türkiye’sin de TRT’nin “TRT Kürdi” adıyla Kürtçe bir tv kanalı vardır. Yine Kürtler tarafından kurulan ve Kürtçe yayın yapan çok sayıda gazete, radyo, tv, internet sitesi vardır.

2016’da Kürtler yaşadıkları il ve ilçelerden devlet eliyle değil PKK eliyle tehcir edilmektedir. 2016’da Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen göçmenlerin “Ermenilerden kalan alanlara” yerleşmesi de söz konusu değildir. Ancak PKK zorbalığı nedeniyle, ekonomik nedenlerle milyonlarca Kürt, Türk nüfusun mutlak çoğunlukta oldukları güney ve batı illerine göç edip yerleşmeye devam etmektedir. Kürt nüfusunun, PKK’nın baskın olduğu il ve ilçelerde gelecek kaygısından güney ve batı illerine göç etmeleri oldukça dikkat çekici bir gelişmedir. Kürt nüfusun önemli bir bölümü “Kendisini kurtarma iddiasındaki PKK’dan” kaçmaktadır.

90 yıllık bir arayla Türkiye’de yönetim şartlarının çok değiştiği başka örnekler de elbette söylenebilir. Ancak bütün bu değişimler, Türkiye’de ki PKK Vandallığını ortadan kaldıramamıştır. Çünkü bazı çevrelerin iddiasının aksine PKK terörü, demokrat hak ve özgürlük ir iş değildir. Bu yüzden PKK ile demokratik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi korunması ile mücadele etmek de beyhude bir çabadır. PKK terörünün “Kürdistan” adın verdikleri doğu bölgesinde ayrı bir siyasi egemenlik ve devlet tesisi amacını yok saymak, fiili durumu görmemek gibidir.

Türkiye’de40 yıldır siyaset yapan, TBMM başkanlığı yapan, Başbakan yardımcılığı yapan bir Bülent Arınç’ın bile olup bitenlere gözlerini kapatarak “çözüm süreci yeniden başlamalıdır” korosuna katılması ibretlik bir olaydır. İki aydır Cizre ve Sur gibi ilçelerde çatışmalar devam ediyor. Bu ilçelerde çatışan teröristlerin dışarı ile her türlü bağlantısı kesilmiş olmasına rağmen hala ne cephaneleri ne de erzakları bitmiş değildir. Çünkü “çözüm süreci” denilen zamanda bu günler için inanılmaz ölçüde büyük bir yığınak yaptıkları görülmektedir. Yeni bir çözüm süreci ne olur? PKK’lıların eksiklerini gidermeleri, yeniden yığınak ve hazırlıklarını tamamlamaları için bir fırsat olur. PKK her dara düştüğünde ona yeniden toparlanması için fırsat verilirse bunun vebali de giderek artacaktır.

Bu kadar çatışma oldu da ne oldu, PKK bitirilebildi mi? Sorusu bir siyasi bilince, bir tarih bilincine dayalı soru değildir. Konuya vakıf olmayanların, Türkiye’ye karşı iyi niyetli olmayan PKK korosunun böylesi sorularla cephe gerisinde bir bozgun havsı oluşturduğu açıktır. Oysa bu soruyu şöyle de sormak mümkündür: PKK vb örgütlerle şimdiye kadar gereği gibi ve aralıksız mücadele edildi mi? Çözüm sürecinde bazı il ve ilçelere PKK’lıların bu çapta yığınak yaptıkları dönemde o il ve ilçelerin yöneticileri ne iş yapmıştır? Bu yöneticilerin de hesaba çekilmesi gerekmez mi? “Kürt isyanı” dedikleri PKK vb terör örgütleri ile baş edilemedi kanaatini tahkim etmeye çalışanlar yüz yılı aşan bir süreden beri isyancıların niye başarılı olamadıklarını da açıklamaları icap etmez mi? Belki de günümüz Türkiye’sinin en zayıf tarafı, PKK benzeri terör örgütlerine bilmem kaç ülkenin yardım ettiğinden çok, Bülent Arınç gibi iki ileri bir geri gidip gelen, fikirsiz, şaşkın, tarih ve siyaset bilincinden yoksun kimselerin hükümet makamlarını uzun süre işgal etmiş olmalarıdır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.