"Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır."

Enfâl Suresi 30. Ayet

Uzun zaman içinde, ince elenip sık dokunarak tasarlanmış bir tezgâh uygulamaya konuldu. Bu tezgâhın mimarını içeride aramayın. Ne CHP’de (özellikle de Kemal’de) ne de diğerlerinde bu çap yok. FETÖ’de de yok. Onların akıl hocalarında var. Şu kime hizmet ettiği malum, meşhur düşünce kuruluşlarında var. Hatta bu kadar da değil, dahası da var. Zulalarında servise koymak üzere bekletiyorlar. Bu oyunun ilk hamlesi. İleriye dönük üç hatta beş, belki on hamle daha planlanmış. Satranç oynar gibi. Hamleler bir biri ardına gelecek. Önceden sezilip sekte vurulmazsa tabii…

Sahte imzalar atılmak suretiyle adres beyan formlarının düzenlendiği, imzasız formlar oluşturulduğu, boş arsalara adres atanarak, inşaatlara konut statüsü verilerek sadece 2018 yılında 7 bin işlemde 21 bin sahte seçmen yazıldığı ifade edildi ya ondan bahsediyorum.

Soğan on lirayı geçiverdi, dolar yükseliş trendine girdi ya, ondan bahsediyorum. Ekonomiye darbe vurmak bunların ilk kalemi değil mi zaten?

YSK ne karar verirse versin, oy sayımlarından hangi sonuç çıkarsa çıksın, bunların stratejisi belli.

Öncelikle ekonomik kriz şart. Ardından Ak Partiyi destekleyen kesimlerde huzursuzluk, kin, müdahale isteği alevlendirilecek. Kendi militanları daha dünden hazır. Azıcık başarı sayılabilecek bir sonuç yakalanmış göründüğünde Türkiye’ye hâkim olmuş hissi yaşamaları için yeterli gaz verildiğinden bu zavallılar saldırıya her an hazır. Bir tarafları göğe kalkmış durumda. Ellerine ne geçirirlerse onunla sokağa dökülmeye hazır ve nazır durumdalar. Ne zaman saldıracakları, ne zaman masum görünüp “İmdat! Bizi katledecekler!” diye bağırmaları gerektiği çok iyi öğretilmiş.

Dış desteği verecek olanlar zaten dünden hazır, aportta bekliyor.

Herif sanki Türkiye’ye padişah olmuşçasına ortalığa tehditler savurabiliyor. Kuruluş adları vererek kalsa iyi “aile” adları sayarak tehditler savuruyor. İşin ilginci bu tehditler karşısında Ak Parti tepki verirken bu ailelerden pek bir ses çıkmıyor. Kalkıp “Sen kim oluyorsun da bizi tehdit etmeye kalkıyorsun?” demiyor, diyemiyorlar. Bırakın dava açmayı düşünmeyi, sus pus oluveriyorlar.

Bir grup önce "İmamoğlu'nun medyayı tehdidini üzüntüyle takip ediyoruz" derken daha ileri bir adım atmadı.

HaberTürk ise bunu “uyarı” olarak değerlendirdi. Baksanıza Fatih Altaylı yazısında önce tüm suçu Ak Partiye yükledikten sonra aynen şöyle diyor;

“Dün medyaya çattınız.

Haksızsınız diyemem.

Ama “Bunu kafaya takmayın” diyebilirim.

Türkiye’de güçlü lider olabilmek için manşetlerle değil manşetlere rağmen gelebilmek gerekiyor.

Güçsüzleştikçe manşetlere ihtiyaç duyar hale geliyorsunuz.

O yüzden medyanın tavrını dert etmeyin.

Sizin için iyi bile olabilir!”

Bunun mealen “Aman efendim, biz sizin iyiliğiniz için çalışıyoruz. Sağlığınıza duacıyız!” olarak okunabilir.

Ortaya konulan tezgâhın devamı vardır ve ileriye dönük çok iyi planlanmış bir tezgâhtır.

Buna karşı çok dikkatli olmak gerekir.