SON DAKİKA
Hava Durumu

Seçim sonuçlarına göre acil eylem planı

Yazının Giriş Tarihi: 01.04.2019 21:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.04.2019 21:30
Türkiye’de başkanlık sisteminin bir sonucu olarak partiler, genel seçimlerde ittifaka mecbur kaldıkları gibi yerel seçimlerde de mecbur kaldılar. 31 Mart 2019’da işte bu mecburiyetin sonucu olarak Ak Parti ile MHP "Cumhur İttifakı", CHP, İyi Parti, SP ve HDP(PKK) ise "Millet İttifakı" adıyla seçime girdiler. Seçim sonuçlarına bakıldığında Ak Parti tek başına 2014 yerel seçimlerinden % üçlük bir oy artışı ile % 45 oy alırken, MHP ise % 17.5’dan % 7’ye inmiş görünse bile Cumhur İttifakı nedeniyle pek çok büyükşehirde ve ilde Ak Parti adaylarını desteklediği için yerini korumuş durumundadır. Cumhur İttifakı Türkiye ortalamasında % 51.65 oy oranı ile 24 Haziran 2018 genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy yüzdesini korumuştur. İşin bu tarafında bir sorun yoktur. Cumhur İttifakı kazanmış ya da yerini koruyarak halkın güvenini yenilemiştir denilebilir.

Ancak iller bağlamında sonuçlar ele alındığında hem Ak Parti hem de MHP için aynı parlak sonuç yoktur. Çünkü Ak Parti İstanbul-Ankara-Antalya’yı, MHP ise Adana ve Mersin’i kaybetmiştir. Cumhur ittifakının bu beş büyükşehirde kaybetmiş olması siyaseten göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir.

İyi Parti hiçbir ilde seçim kazanamamıştır. Her ne kadar Millet İttifakı içindeki yerinden olayı Türkiye ortalamasında % 7’ye tekabül eden bir oy yüzdesine sahip ise de bir daha ki seçimlerde bu oranı koruma ihtimali yoktur. İyi Parti bundan sonra bir varlık sorunu yaşayacaktır. Zaten Milliyetçilik ile Kemalizm arasında bir yer edinmeye çalışması da siyasi varlığı için bir gelecek vaat emiyordu. Çünkü Milliyetçiliğin üzerinde MHP, Kemalizm’in üzerinde de CHP tekeli varken İyi Partinin bu iki alandan kendisi için bir varlık dayanağı oluşturması inandırıcı değildir.

PKK’nın siyasi yapılanması demek olan HDP ise seçim amacını “Kürdistan” dediği "doğuda kazanmak, batı da ise Ak Parti’ye kaybettirmek" diye açıklamıştı. Gelinen sonuç itibarı ile Ağrı-Bitlis ve Şırnak’ı kaybetti. Hakkari-Van gibi illerde ise önemli oy kayıpları ile kazandı. Hedefinin doğu kısmında fena halde hüsrana uğradı. Ancak teslim edilmelidir ki hedefin batı kısmı gerçekleştirmiş oldu. Özellikle, İstanbul-Adana-Antalya-Mersin’de CHP’yi kazandırdı. Bu illerin yönetiminde CHP’den ne kadar pay alacağını önümüzdeki yıllar gösterecektir.

Doğu illerindeki Kürt seçmenin bir kısmı HDP(PKK)’dan uzaklaşırken, batı ve güney illerindeki, Kürt seçmeni ise HDP(PKK) ile CHP’ye yamanarak onun eksikliklerini, yırtıklarını kapatmıştır. İstanbul-Adana-Antalya- Hatay-Mersin gibi illerde CHP istediği sonucu, HDP’nin taşıdığı Kürt seçmeni ile elde etmiştir.

Seçim öncesinde bazı kimselerin, “Tayyip Erdoğan’ın kullandığı siyasi dilin Kürt seçmeni tedirgin ettiği” iddiaları, doğu illerindeki sonuçlar ile iflas etmiştir. Teröre karşı yürütülen mücadeleyi ve söylemi genel olarak Kürt seçmeni kendi üzerine almamıştır. Elbette PKK çevreleri kendilerine yönelen her eylemi, söylemi “doğrudan Kürtlere karşı bir düşmanlık” diye takdim ederek Kürt seçmeni kendi çizgisine mahkum etmeye çalışmıştır. Ancak doğu illerinden alınan sonuç bu çalışmanın da inandırıcı bulunmadığını ortaya koymuştur.

Türkiye genelinde ortaya çıkan sonuçları belki en çok Ak Parti yönetiminin titizlikle analiz etmesi gerekir. CB Tayyip Erdoğan ailesinin giderek vitrindeki yerinin artması Ak Parti’nin geleceğine hizmet etmiyor. Berat Albayrak’ın her dönemde bakan olmasını icap ettiren bir özelliğine kimse şahit olmamıştır. En olumsuz şartlar altında bile nüfusun % 45’inden oy alan Tayyip Erdoğan’ın Berat Albayrak’ı hangi birikimi ile bakan yaptığının cevabını kimse bilmiyor. En kısa zamanda görevden alınması siyaseten çok isabetlidir. Hiçbir resmi unvanı, görevi olamayan Bilal Erdoğan’ın gittiği illerde vali-belediye başkanı gibi protokolle karşılanması da önemli bir yanlış değil midir? Giderek artan bir aile egemenliği görüntüsü vermektedir. CB bu görüntüyü ortadan kaldırabilir.

Vatandaşın canını ve cebini yakan ekonomik sorunların çözülmesi de hayati derecede önemlidir. İşi olmayan, aldığı ile geçinemeyen vatandaşı hiçbir çılgın proje ikna etmez. Eğer etseydi İstanbul'u Ak Parti kaybetmezdi.

CB Erdoğan’ın gidiş gelişlerinde saatlerce trafiğin kapatılması, yolda bulunan vatandaşların mağdur olması kendisine yakışan bir şey değildir. Gidiş gelişlerinde koyun sürüsü kadar kalabalık bir jip konvoyunun kullanılması onun tevazusu ile “ben sizin efendiniz değil hizmetkarınızım” vurgusu ile asla bağdaştırılamaz. Atama, ihale kurallarının sıkça değiştirilmesi ve bu değişimin sonunda CB’na yakın bazı isimlerin atanması ya da ihale alması da onun güvenirliliğine yakışan bir tercih değildir. Bütün bu işlerden uzak durulması en acil eylem planına alınmalıdır.

Ak Parti’de aday tespitinde ehliyetin, liyakatin önemsiz olduğu görüşü giderek kuvvetlenmektedir. Şahsen Tayyip Erdoğan ile yüz yüze gelmiş olanların, onun çevresindeki isimlerle yankılık kuranların, cemaatlerle, hemşehricilik bağını kullananların, etnik azınlıklarla kuvvetli aidiyeti olanların vitrinde daha çok yer aldığı görüşü de neredeyse bir kural gibi yerleşmektedir. Binali Yıldırım ve Mehmet Özhaseki örneğinde olduğu gibi bazı isimlerin sadece Tayyip Erdoğan tarafından beğenilip takdir edilmeleri seçim sonucunu garanti etmiyor. Tayyip Erdoğan’ın takdiri kadar seçmenin gönlünü gözünü dolduracak isimler bulunmadıkça sonuç almak mümkün olmuyor. Günümüzde CB Tayyip Erdoğan’a ulaşıp dert anlatmak, Ak Parti’nin ikbal sahibi ettiği yerel yöneticilere ulaşmaktan daha kolaydır. Rahatsız edici kibirleri ile vatandaş nezdinde Ak Parti’ye Tayyip Erdoğan’a fatura edilmektedir. Umulur ki Ak parti yönetimi bu tür konularda gerekli hassasiyeti göstermiş olsun.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.