Cumhuriyet Halk Partisi’nin hazırladığı bir video’da Cumhurbaşkanı’nın ve Ak Parti yetkililerinin Fettoş ile ilgili değişik zamanlardaki beyanlarını derlemişler. ‘Onları siz beslediniz’, ‘devleti onlara siz teslim ettiniz’ gibi nakaratları tekrar ediyorlar.

 

Erdoğan, Halk deyimiyle “Fettoşu suya götürdü, susuz getir”mesine karşın, bu nakaratları bıkmadan dillendirenler sadece ‘Suya Götürme’ görüntüleri/ kayıtlarını kullanmaktadırlar. Asla ‘Susuz getirme’ görüntülerini kullanmamaktadırlar.

 

Neden bunu ısrarla yapıyorlar?

Çünkü suç bastırıyorlar.

Neyin suçunu bastırıyorlar?

Taa 80’li yıllarda, Kenan Evren’in başörtüsü yasaklarından beri Kemalistler, solcular, anarşistler ve aslında tüm laikçiler/ sekülerler ‘Şeriatçı tehlikesi’ne karşı manipüle edilmişlerdir.

Uğur Mumcu’yu öldürdüler, ‘kahrolsun şeriat’ diye sokaklara dökülmekten bir an bile imtina etmediler.

Sivas katliamı yaptılar, suçu hiçbir delil olmadan ‘şeriatçı halka’ mal etmeden bir an bile vazgeçmediler.

28 şubat Fettö darbesini canla başla desteklemekten geri kalmadılar.

Erdoğan hükümetinin ilk yıllarında sokaklara dökülerek, kripto örgütlerin organize ettiği ‘Bayrak Yürüyüşleri’nde figüranlık rolünü reddetmediler.

Bir ayağında fettoşun ve arkasındaki istihbarat örgütlerinin olduğu gezi eylemlerinde gönüllü fedailik yaptılar.

17-25 Aralık Fettöcü hukuk darbesinde trollük yapmayı şeref saydılar.

Fettönün silahlı kanadının yaptığı ve ülkeyi işgale giriştiği darbenin başarısız olması karşısında yas tuttular.

Fettöcü militanların devletten temizlenmesi ve yargılanmaları karşısında fena halde rahatsız oldular.

….

Kısaca  1980’li yıllardan beri Özal’a, Erbakan’a ve Erdoğan’a karşı Fettö İslam’ını bizzat Kemalistler, Solcular… kısacası sekülerler besledi büyüttü. Devleti ‘Şeriatçılardansa Casus Fettö’ye teslim eden onlardı. Şeriatçılar devleti ele geçirmesinler diye fettoşun kerhanesine rehin bırakan onlardı.

Bu durumu Fettöcü Kemalist/ Solcuların simge ismi Bülent Ecevit’in ağzından dinleyelim:

“Açıklamalarında laiklikle ters düşmemeye özel bir özen göstermişti. Çağdışı bir akımı temsil etmiş olabileceği izlenimini vermemişti. Dediğim gibi bunda samimi oluna bilir, geyri samimi olunabilir. Fakat bende kuşku uyandırıcı birtakım tavırlarına tanık olmamıştım. Bu okulları kime rastlarsam laikliğe bağlılığını bildiğim kime rastlarsam bu okullarda laiklik karşıtı veya Türkiye’deki rejim aleyhinde, Atatürk aleyhinde herhangi bir telkinde bulunulmadığı bilgisini aldım…”

 

Tabii ki Ecevit’in bu açıklamalarına karşılık ‘Sekülerlerin mehdisi’ Fetto da kendisine yakışanı yapacaktı:

“Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı. Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı. Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü’ye ortanın solu dedirtti. Okullara çok sahip çıktı. İşin büyüklüğünü sezmişti. Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti. Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım.”

 

Dolayısıyla Kemalistlerin, Solcuların, PKK’lıların, DHKP-C’lilerin, birtakım anarşistlerin, antikapitalist Müslümanların ve daha başka adını zikredemediğim kimselerin derdi ‘Seküler mehdi’lerinin suya gitmesine rağmen Erdoğan ve taraftarları yüzünden susuz gelmesine öfkeleri büyüktür.

Bu konudaki suçları o kadar büyük ve o kadar eski ki, bu suçlarının açığa çıkmaması için, Erdoğan’ın liderlik dehası ve becerisini gölgelemek için ‘Mehdi’lerini suya götürme görüntüleri ile karartma yapmaya çalışıyorlar.

 

Ayrıca bu halkın ve liderlerinin, kucağında oturdukları küresel gizli servislerini de suya götürüp susuz getirmesini de hazmedemiyorlar.

 

Ne demişler: “Rzby’nin musturu ağlar suçunu bastırır”