SON DAKİKA
Hava Durumu

Seri Katil Medya'nın Mumu

Yazının Giriş Tarihi: 28.03.2016 05:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.03.2016 05:00
1987 yılında, üniversite II. sınıfta öğrenci iken, bir yandan da Bursa-Beşyol-Fatih mahallesinde Fatih camiinde Müezzin olarak görev yapmaktaydım. Bir temmuz günü öğle namazından hemen önce caminin bahçesinde ezan vaktini beklerken bahçeye gazeteci/ muhabir kılıklı birisi girmişti ve caminin imamı Celalettin hocayı aradığını söylemişti. Celalettin hoca bir ağaç altında cemaatten bazıları ile ayakta dikilmiş sohbet ediyordu. Muhabir, hocanın yanına gidip 1 dakikadan daha az kaldıktan sonra bir fotoğraf çekerek camiden uzaklaşmıştı.

Celalettin hoca sağlam karakterli ve ciddi, babacan bir adamdı. İslami duruşu çok güçlü olmasa da bildiğiniz cami imamı idi. Namazın ardından durumu sorsak ta bize yarım ağız bir şeyler söyleyerek geçiştirmişti geçiştirmesine, ama canı sıkılmıştı.

Ertesi gün Bursa’da yayın yapan Olay, Hakimiyet ve Bursa gazetelerinin manşetinde, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin de üçüncü sayfalarında Celalettin hocanın resmi vardı. Dönemin Bursa valisi Edoğan Şahinoğlu’nun ‘Böyle sapkın imamlar olmaz olsun’ türünden ve Bursa müftüsünün; ‘İmam derhal açığa alınacaktır’ açıklamaları eşliğinde hocamızın adı ‘AİDSLİ İMAM’a çıkmıştı.

Anlattıkları hikaye şu idi: Bursa-Devlet hastanesinde tedavi görürken vefat eden aidsli bir kadın kimlerle birlikte olduğunu söylemiş. Listede bizim Celalettin hocanın da adı varmış. Muhabir bunu öğrenince soluğu Fatih camiinde almış. 30 saniye konuştuktan ve arzuladığı türden bozuk yüzlü bir fotoğraf çektikten sonra tüm ülkeyi böylesi önemli bir konuda habersiz bırakmamış oldu.

Haberin çıktığı gün öğle namazına gittiğimizde, farza başlayacağımız sırada cemaatin yarısı aidsli imamın arkasında namaz kılmamak için camiyi terk etmişti. Arka taraftan ‘Size bir fasık bir haber getirdiğinde araştırın’ ayetini okumam da hiç kimseyi bu showu yapmaktan vazgeçirmeye yetmemişti.

Celalettin hoca öğleden sonra hoca, müftülüğe çağrıldı ve açığa alındı. Özalcı olan hocanın refahçı sevmeyenlerinden bazıları ellerinde gazete küpürlerini hoyratça birbirlerine gösterirken, birkaç gün içinde haberin büyük ölçüde muhabirin kurgusu olduğu açığa çıktı.

Kadın aidsli değilmiş ve Celalettin hocanın da adını vermemişmiş. Kadın ‘Fatih’te muskacı/ üfürükçü hoca’ demiş meğer.

Ahlaksız muhabir tam da ‘insanın köpeki ısırması’ haberini punduna getirmiş, ziyan eder mi? Tabii ki etmez. Fatih’te Fatih camii var. Caminin hocasının adını da camiye gelene kadar öğrenir ve hikayeyi yazar. Sözde Vali ve Müftü olmuş iki tane de odun buldun mu, geride böyle bir haberin üstüne atlayacak seri katil ahlaksız medya bulmak kalıyor. O zaten hep var.



Birkaç santimetrekare yalanlama ve derin bir yara almış bir aile...

Ve bir iftiranın üstüne atlayan bir ‘sürü’ zayıf karakter…

O habere inanıp camiyi terk edenlerden tevbekar olanların halini hatırlarım. Hoca bir gün camide onlara dönüp şunu söylemişti: “Ben çok derin bir yara aldım. Sizi affetmem mümkün değil. Sizinle kıyamet günü hesaplaşacağım”

Onlardan bir yaşlı amcanın beni evine yemeğe davet ederek aracılık yapmamı isterken nasıl ağladığını hatırlarım.

Celalettin hoca, o olaydan sonra 6 ay yaşamadı. Kalp krizi geçirip vefat etti. 45- 50 arasında sapasağlam bir adamdı. Nur içinde yatsın.

O günden bugüne sevdiğim ve sevmediğim insanlar ile ilgili olarak dillendirilen bu tür haberlerin/ dedikoduların/ bilgilerin hiçbirine itibar etmediğim gibi bunları rahatça konuşan her insandan da bir şekilde korktum ve uzak durdum.

Okulların tuvaletlerinde cenin bulunduğunu vaaz eden meşhur vaizleri, Filanca hocaefendinin çocuk istismarı yaptığı haberlerini yayanları, matematik köyünde taciz haberlerini hoyratça paylaşanları, Vatikan papazlarının çocuk tacizi yaptıkları gibi haberleri dillendirenleri… vs her zaman tacizcilerden daha ahlaksız saydım.

Hala da öyle sayıyorum.

Ve Kur’an’ın emrettiği şekilde ‘onların şehadetlerini de ebediyen kabul etmiyorum.’

Son Karaman olayındaki tavrım da aynıdır. Bu konuda Ensar vakfı ve vakfın hizmetleri/itibarı, kaç tane çocuğa taciz edilmiş olduğu/ olmadığı konusundan önce bu olayın yaptığı iddia edilen kişi açısından gerçekliğini sorgulamadan konuşanların durumunu da aynı çerçevede değerlendiriyorum.

Bizzat tanık olmadığımız veya kesin delilimizin olmadığı bu tür haberlerde Kur’an’ın önerdiği tepki: “Bizim bu konuda konuşmamız doğru olmaz” tepkisidir.

TBMM illa bir araştırma komisyonu kuracaksa, seri katil sürüsü medya teröristlerinin bu tür haberlerle geriye doğru kaç ocağı söndürdüklerini araştırsınlar.

Bu teröristlerinin günah dökümünü çıkarsınlar.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.