İstanbul’da yenilenmesine karar verilen seçimler Pazar günü yapıldı ve Ekrem İmamoğlu AK Parti (Cumhur İttifakı) karşısında oluşan koalisyonla seçimi ciddi bir farkla kazandı.

CHP’nin adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun yanında HDP, İYİ Parti, SP ve bir çok küçük parti yer aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı dışında siyaseti olmayan İYİ Partililer örneğin halay çekerek kutladı.

HDP’liler Bozkurt işareti yapan MHP’nin eskisi İYİ Parti’nin yenileriyle kol kola kutladılar.

Milli görüşten gelen Saadet Partililer AK Parti’nin kaybetmesinden büyük mutluluk duydular.

Kimse kusura bakmasın Süleymancılar başta olmak üzere bir çok tarikat ve cemaat hem İmamoğlu’na oy verdi hem de seçimin sonucundan büyük mutluluk duydu.

Sonuç olarak bu kesimlerle birlikte İstanbul’da yaşayan vatandaşlar bir karar verdi ve vatandaşın kararı her şartta geçerli olandır.

Milletin iradesi sandığa yansıdı ve İmamoğlu yönünde tercihini kullandı İstanbul’lu.

Milletin kararını sorgulayacak değiliz. Milletimiz böyle uygun gördü…

Ancak bu koalisyonu oluşturan akıllar yani partilerin yönetimleri ve örgüt teşkilat adına ne derseniz deyin beklenti içinde olanlar açısından asıl sıkıntı bundan sonrası.

CHP 25 yıl sonra İstanbul belediyesini aldı. Tam 25 yıldır bunu bekleyen bir kitlesi var. İYİ Parti, HDP büyük beklenti içinde ki bunu HDP’liler özellikle zaten söylüyorlar.

Diğer koalisyona destek verenler de sabırsızlıkla kendilerine sağlanacak imtiyazları, verilecek ödünleri bekliyor.

Herkes İstanbul’un gözüne kestirdiği yerine, makamına, rantına vs ulaşmak için şu an hazırda bekliyor. İşte bundan sonra o beklentilerin karşılanıp karşılanmaması koalisyon için büyük önem taşıyor. O beklentileri karşılamak neredeyse imkânsız.

Peki, ne olacak? Beklentisi karşılanmayanlarla karşılananlar arasında bir çekişme bekleyebiliriz.

Dahası bu koalisyon içi büyük bir kavgaya dönüşebilir. Dahası olaylar çıkabilir.

Çok değil kısa bir süre içinde neler olacağını göreceğiz. Ancak ülkücüyüm deyip Bozkurt işareti yapanlarla HDP’lilerin, Müslümanım deyip ateistlerin aynı koalisyonu aynı ortamı paylaşmalarının aynı çıkarlar üzerinde buluşmalarının çok zor olduğunu biliyoruz.

Bu süreçte kimlerin kimlerle nasıl iş tutacağını da dikkatle izleyeceğiz.



 

Bunun adı ahlaksızlık değil mi?

Bursaspor belki tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Ekonomik olarak batma noktasına gelmiş, Süper Lig’den düşen ilk şampiyon apoletli takım olmuş. Kulübü düşüren yönetim parasını kurtarma derdine düşmüş, bu arada rutin ödenmesi gereken elektrik parasını bile ödememiş, tesislerin elektriği dahi kesilmiş. Personel maaşı hayal olmuş yasal olarak ödenmesi gereken futbolcu alacakları ödenememiş ve futbolcular serbest kalma hakkı kazanmış.

Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri olan Bursa’nın en önemli markalarından biri olan Bursaspor dara düşmüş zora düşmüş. Olağanüstü kongre ile yönetim seçilmiş ve yönetimin göreve başladığı gün Galatasaray Bursaspor’dan parasını alamadığı için serbest kalan Yusuf Erdoğan’a forma giydiriyor. Kanuni mi evet. Yasal mı evet. Ahlaklı mı asla.

Malum Galatasaray geleneklerini Galatasaray Lisesi’nden alıyor. Bugüne kadar Türk futbolunda bu tür fırıldak işleri de en çok Galatasaray yaptı ve yapıyor. Bu beyefendiler lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyorlar ancak icraatta her türlü kepazeliği yapmaktan geri durmuyorlar. Hemen hemen hepsi Kemalist olan Galatasaray’da bu çakallığı yapanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun çeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünü bir kez akıllarına getirmiyorlar.

Bursaspor zordayken üç kuruş için bu terbiyesizliği yapanlara diyecek çok söz var ama…

Galatasaray başta olmak üzere Türk futboluna bir temizlik şart. Temiz futbol temiz spor için bu kulüplerin hepsi tepeden tırnağa yenilenmeli. Başarı için her şeyi mübah sayan, kulüpleri çiftliğe çevirenlere bir dur denmeli.

Yoksa bu ahlaki erezyonla bu sporun ne ülkeye ne sporumuza ne de başka bir şeye faydası olmayacağı gibi nesillerimize zarar verecek!



 

 

.