SON DAKİKA
Hava Durumu

Sivas'ın dağları

Yazının Giriş Tarihi: 07.09.2020 19:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.09.2020 19:17

Muharrem İnce “memleket hareketi” adını verdiği, boşta gezerliği hatırlatan siyasi tutumu için gittiği Sivas’ta “Partimizin ilk kongresini burada Sivas Kongresi olarak yapmıştık” diye açıklama yaptı. İlk kongremiz dediği ise 4-11 Eylül 1919’da Sivas’ta yapılmıştı. Partimiz dediği CHP ise 9 Eylül 1923’de kurulmuştu. Sivas Kongresini, CHP’nin ilk kongresi sayan görüş aslında Nutuk’ta yer almıştı.

Elbette bunun öncesi de vardı. Erzurum Kongresi Vilayeyi Şarkıyye Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin çabası ile 23 Temmuz-7 Ağustos 1919’da toplanmış. Kongre Temsil Heyetine seçilen beş kişi Sivas’a gelip buradaki kongrede Erzurum’daki cemiyetin adını Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti (A-RMHC) olarak değiştirmişlerdi. Sivas Kongresinin ilk farkı budur. Kemal Paşa sonradan 1927’de işte bu cemiyeti, CHP’nin başlangıcı saymıştı. İkinci olarak Erzurum Kongresine katılan delegelerin ancak yarısı kadarı Sivas Kongresi’ne katılmış ama Kemal Paşa, “Erzurum Kongresi mahalli (bölgesel), Sivas Kongresi millidir(ulusal)” dediği için yüz yıldan beri böylece tekrarlanmaktadır. Türkiye akademisi de “Paşanın sözü üzerine söz olmaz” diye bu cümleyi tekrarlamaktadır.

Kemal Paşa, hem Erzurum hem de Sivas Kongresi’nde “Padişaha bağlılığını arz etmiş, İslam yolunda yürüyeceğini” ilan etmişti. O dönemde hayatta olan padişaha bağlılık geçerliydi. Muharrem İnce, ölü padişaha bağlılığın modalaştığı dönemde yaşadığı için ölü bir padişaha bağlılığını sundu. Bunu “samimi Atatürkçülük” diye adlandırdı. Elbette bu bağlılık bir gönül meselesidir öyle fazla tartışılır bir tarafı yoktur.

Sivas Kongresi için çok sonraları “cumhuriyeti burada kurduk” vecizesi icat edildi. Sivas’a gidenler bilirler, orada pek çok duvarda bu vecize yazılıdır. Kongre tutanaklarında, kongre kararı diye açıklanan sonuç bildirisinde bırakın cumhuriyet kavramını onun iması bile yoktur. O halde bu cumhuriyet Sivas’ta nasıl kurulmuştur? Bu hikayenin bileni yoktur ama inananı çoktur. İnce’de hikayeye olan inancını Sivas yollarında tekrarladı. Padişaha, İslam’a bağlılığın karar olarak ilan edildiği bir kongrede nasıl olup da cumhuriyetin kurulmuş olabileceğinin yeterli açıklamasını kimse İnce’den beklememelidir. Bu ağır sorumluluk İnce bir adam için fazladır.

Sivas Kongresi’nin asıl ayırt edici tarafı iki gün neredeyse aralıksız ABD Mandasının tartışılmasıdır. (Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK Ankara 1999) Delegelerin bir kısmı heyecanlı bir şekilde “ABD Mandasını istediğimizi ilan edelim” diye ısrar etmişti. Diğer kısım ise “Yapmayın ABD bu isteğimizi kabul etmez ise dünya aleme karşı mahcup oluruz” diye itiraz etmişti. Yani orada manda’ya itiraz edilmemişti. ABD’nin reddetme ihtimalinin yol açacağı mahcubiyetin derecesi hatırlatılmıştı. Gün görmüş paşalar bu mahcubiyetin siyasi sonuçlarını elbette bilecek tecrübeye sahiptiler.

ABD’ye Manda için bir dilekçe Kemal Paşa, Rauf Orbay ve İsmail Fazıl Paşa imzası ile gönderildi. Ama ABD tarafı bu istekle hiç ilgilenmedi. Cevap bile vermedi. Böylece mahcup oluruz seçeneğinde ısrarlı olan paşaların tecrübelerinin kıymeti ortaya çıkmış oldu. Sonradan Sivas Kongresi’nde her çeşit mandanın reddedildiği görüşü de bir vecize olarak kulaktan kulağa, sayfadan sayfaya aktarıldı. Sivas’taki manda isteğinin örtülmesi için tarihin, iktidar sahiplerinin şanını artıracak şekilde kurgulanması için buna ihtiyaç olduğu teslim edilmelidir.

Sivas Kongresi devam ederken Elazığ Valisi Ali Galip’i, Damat Ferit Paşa’nın Sivas’a gönderdiği, kongrenin basılarak Kemal Paşa ve Rauf Orbay’ın tutuklanacağı haberleri üzerine Anadolu’daki paşalar örtülü bir askeri darbeyle Anadolu’nun yönetimini ele geçirdiler. Anadolu’daki paşalar, yönetim haklarını, yetkilerini adı geçen A-RMHC yönetim kuruluna yani Temsil Heyetine bıraktılar. Temsil Heyeti adına Kemal Paşa 11 Eylül 1919’dan itibaren fiilen, resmen Anadolu’nun yöneticisi oldu. Milli Mücadele ile bu askeri darbe örtüldüğü gibi ABD Mandası da örtülmüş oldu.

İnce (muhtemelen) bütün bunlardan habersiz olarak Sivas’a giderek kongre yıl dönümünde memleket hareketi başlatıyor. Ama kongrenin aslına sadık kalmıyor. Padişah Vahdettin’e İslam’a bağlılığını sunmuyor. Cumhuriyetin ille de Sivas’ta kurulduğunu söylüyor. Bunun için Sivas’ı kıskanmaya gerek yoktur. Bir şey de Sivas’ta kurulmuş olsun. Hiçbir zararı yoktur. Ama dedelik çağını yaşayan İnce’nin gerçeklerden bu kadar kopması, masalın çekim dünyasında bir yaprak gibi Sivas’a kadar savrulması Türkiye’de siyaset kurumu için hüzün vericidir.

Oysa İnce bir masalın cazibesine kapılarak Sivas’ın yollarına kendini vurmaktansa Sivas’ın dağlarına çıksaydı daha gerçekçi olabilirdi. O dağlarda Pir Sultan’ın sesini arasaydı daha gerçekçi olabilirdi. Evet Pir Sultan’ın Şah İsmail’e ayarlı sesi Anadolu’ya huzur ve iyilik getirmemişti ama hiç olmazsa samimiydi. Riyadan uzaktı. Pir Sultan’ın Alevi ve Sünni kesimde bu kadar çok rağbet görmesi bu yüzden olmalıdır. İnce Sivas’tan bir nasip almadan ama hevesini almış olarak geri dönmüş oldu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.