SON DAKİKA
Hava Durumu

Başbakan Erdoğan: Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler

Başbakan Erdoğan, 'Muhalefet liderlerinin adını ağzıma anmayacağım. Onları yardımcılarıma havale ediyorum' dedi.

Haber Giriş Tarihi: 08.10.2013 17:46
Haber Güncellenme Tarihi: 08.10.2013 18:46
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Başbakan Erdoğan: Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler


Başbakan Erdoğan, 'Muhalefet liderlerinin adını ağzıma anmayacağım. Onları yardımcılarıma havale ediyorum' dedi.





 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "2014 Mart seçimlerine kadar kutuplaştırmayı artırmak, buradan nemalanmak isteyen muhalefete bu kozu vermeyeceğiz. AK Parti 76 milyonun tamamını muhatap alan, aynı gönül birliği ile konuşan, Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir" dedi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti'nin Meclis'te çoğunluğu sağlamasıyla birlikte 11 yıl boyunca çok önemli yasama faaliyetlerini gerçekleştirdiğini belirterek, "Bu parlamento çatısı altında kesintisiz, istikrarlı, kararlı ve sarsılmayan bir istikamet doğrultusunda Türkiye'yi çözümlerle buluşturduk, çok önemli reformlar gerçekleştirdik, Türkiye'nin ufkunu genişlettik, vizyonunu genişlettik. Öncelikle grubumuzdaki tüm milletvekillerimize, yaptığınız çalışmalardan dolayı ülkem, milletim Ak Parti teşkilatı ve şahsım adına en kalbi şükranlarımı iletiyorum" dedi. 14 Ağustos 2011'den bu yana Ak Parti grubunun ilçeleri istikametinde hizmet üretmiş, bugün de farklı kademelerde AK Parti çatısı altında hizmetlerini sürdüren tüm milletvekillerine de teşekkür ettiğini söyleyen Erdoğan, "4. yasama yılının bu ilk grup toplantısında özellikle şunu ifade etmek istiyorum. Bugün yeni bir gün ve başlangıçtır. Hz. Mevlana'nın ifade ettiği gibi 'Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım'. Evet, dün dünde kaldı. Elbette geçmişten dersler çıkaracağız. Ancak dünün bize verdiği tecrübeyi kendimize azık edecek, her zaman olduğu gibi gözümüzü, istikbale, ufuklara dikecek ve gelecek için çalışmaya devam edeceğiz. Geride bıraktığımız 11 yıl, kuşkusuz bizim için gurur tablosudur. Ne mutlu bize ki 11 yıl boyunca ülkemiz, milletimiz için bütün yaptığımız hizmetleri artık bir çırpıda sayıp dökemiyoruz. Ekonomiden, demokrasiden, iç politikadan, dış politikaya, ulaştırmadan, şehirleşmeye, enerjiden tarıma kadar ülkemizi milletimizi ilgilendiren her alanda çok önemli hizmetler verdik" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin 81 vilayetinde, köylerde, yaylalarda, mezralarda eserlerin olduğunu, 10 yıllardır çözülemeyen tüm sorunlara ortak çözümler ürettiklerini anlatan Erdoğan, nice meseleyi Türkiye'nin gündemine taşıyıp kararlı şekilde çözdüklerini ve çözmeye devam ettiklerini ifade etti. Hayalleri hedef haline getirdiklerini ve hedefleri tek tek tutturduklarını belirten Erdoğan, "Türkiye ekonomisini 11 yılda 3 kattan fazla büyüttük. Demokrasimizi ağırlıklarından, zincirlerinden kurtardık ve en ileri demokratik standartları ülkemizle buluşturduk, buluşturuyoruz. Edilgen, izleyici, sadece takipçi konumundaki dış politikamızı etkin ve belirleyici konuma yükselttik. Gelişmiş ülkelerde ne varsa aynısını hatta daha fazlasını milletimize sunmanın, milletimizi hak ettiği seviyeye ulaştırmanın kararlı ve samimi mücadelesini verdik. Geçmişi elbette hatırlayacağız. Son 11 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetleri milletimize hatırlatacağız. Biz, geçmişe bakıp avunanlardan geçmişin gururuyla yetinenlerden, yaptıklarını yeterli görüp mevcuda razı gelenlerden asla olmayacağız. Her zaman ileriye baktık, bugün de ileriye bakıyoruz. Her yeni günü yeni bir başlangıç olarak görüyoruz. Taze hedeflere taze enerjiyle yol alıyoruz" dedi.
Önceki hafta Kırşehir'de Ahilik Haftası dolayısıyla düzenlenen törenlerle birlikte son derece anlamlı bir anma merasiminin gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, "21. yüzyılın bir Yunus Emre'si olan değerli ozanımız Neşet Ertaş'ı vefatının birinci yılı dolayısıyla hem kabri başında hem anma merasiminde hayırla yad ettik. Merhum Neşet Ertaş bir röportajında babası merhum Muharrem Ertaş'ın bir tavsiyesini aktarmıştı. Bu tavsiye gerçekten çok manidar. Şöyle diyor Muharrem Ertaş, 'Aşk ile çalışan yorulmaz'. Neşet Ertaş bunu hatırladı. Aşk ile çalışan yorulmaz, davası olanın davası olana ben yoruldum deme gibi bir lüksü olamaz. Biz, onun için aşk ile çalışmaya, bu millet ve ülke için devam edeceğiz. Ülke, millet, insanlık aşkıyla eser ve eser ve hizmet üretmeye devam edeceğiz. Nasıl ki her yeni günü yeni bir başlangıç olarak görüyorsak, ulaştığımız her hedefi de yeni bir başlangıç olarak kabul edecek, hedeflerimizi sürekli yükselterek, kendi kendimizle yarışmaya devem edeceğiz. 10 yıllardır ülkemize aşkla hizmet üretmek için yollarda, meydanlardayız" diye konuştu.
"Bizi 10 yıllardır takip eden ama hala bizi anlamakta, analiz etmekte, bizi çözümlemekte zorlananlar var" diyen Erdoğan, "Bizi öylesine bir hareket olarak görüp dar kalıplar içinde tarif edip sürekli yanılanlar var. Bu davayı başka davalarla karıştırıp farklı beklentiler içine giren, sürekli hayal kırıklığına uğrayan, sürekli yanıldığı halde parametrelerini değiştirmeyenler var. Biz, önce milletin sonra vicdanının sesine kulak verip öyle yürüyen, öyle hareket eden bir kadroyuz. Bizi bir araya getiren çıkar birlikteliği, ortak ihtiraslar değildir. Biz tesadüfen bir araya gelmiş öylesine toplanmış bir topluluk da değiliz. Biz ortak idealleri olan, ülke ve millet için aynı ortak sızıyı yüreğinde hisseden, adeta feleğin çemberinden geçerek aynı acıları, dertleri yaşayarak bugünlere ulaşmış yani kader ortaklığı yapmış bir kadroyuz. Böyle bir kadro, kader ortaklığında dava arkadaşlığında buluşmuş bir kadro içinde birbirine çelme takmak, kuyusunu kazmak, birbirinin başarısızlığından medet ummak asla olamaz. Biz, en başından beri biriz ve beraberiz. Bir ve beraber Türkiye içinde bugüne olduğu gibi bundan sonra da omuz omuza, dayanışma içinde istikbale yürüyeceğiz. Dedikodulara, sanal tartışmalara, hakaretlere, iftiralara değil, önce milletin sonra vicdanımızın sesine kulak vereceğiz. Onun için hep ne diyoruz, 'bu kadronun içinde ben olamaz', bu kadronun içinde 'biz' var" şeklinde konuştu.
Bugüne kadar kendi gündemlerini hep kendilerinin belirlediklerini anlatan Erdoğan, "Bize dışarıdan gündem dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Bizi hizmetten alıkoyacak, millet ve ülke için çalışma azminden alıkoyacak hiçbir girişime mahal vermeyeceğiz. Ne yaptığımızdan ziyade ne yapacağımız önemlidir. Şunu unutmayın ki bugünlere ne yaptığımızı anlatarak değil daha çok ne yapacağımızı anlatarak geldik. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıydı. Sözümüzde durduğumuz için, vaatlerimizi takip ettiğimiz, söz verip sözümüzü yerine getirdiğimiz için buradayız. Daha büyük hedefler belirlediğimiz, ülke ve millet için daha çok büyük hedefler belirleyip o hedeflere koşturduğumuz için buradayız. Bizi millete ve ülkeye aşkımızdan uzaklaştıracak her girişimden, her sinsi senaryodan uzak duracağız. Bizi yorgunluğa sevk edecek, aşkımızı sevdamızı törpüleyecek her girişimin karşısında uyanık olacağız. Ümitsizliğe asla prim vermeyeceğiz. Biz, öyle bir davanın mensuplarıyız ki bu dava adeta iğneyle kuyu kazılarak bugünlere ulaşmıştır" ifadelerine yer verdi.
Herkesin sustuğu, susturulduğu dönemlerde bulabildiği en küçük hareket alanını değerlendiren susmadan, sinmeden, başını öne eğmeden davasını mücadelesini veren insanların bu davayı bugünlere taşıdığını anlatan Erdoğan, "Hesabını sadece ve sadece Allah'a ve millete verecek olanlar hiçbir şeyden korkmazlar. Taşıdığı canın Allah'tan bir emanet olduğunu düşünenler ölümden baskıdan asla geri adım atmazlar. Siz iyi olduğunuz sürece mutlaka kötüler olmuştur, mutlaka kötüler sizi engellemeye çalışacaklardır. Diklenmeyecek ama dik duracaksınız. Başınızı asla öne eğmeyecek, dava taşını gediğine koyana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Onların bir tuzağı varsa Allah'ın da bir tuzağı, milletin de bir tuzağı var. Siz iyi olursanız, o tuzaklar altüst olacak. O tezgahların hepsi yerle yeksan olup gidecektir. Böyle bir kardeşlikle azimle, kararlılıkla yolumuzda ilerlemeye devam edeceğiz. Millet için çok iş yaptık, milletimize çok önemli başarılar yaşattık ama göreceğimiz daha güzel günler var. Bu ülke ve millet hak ettiği seviyelere ulaşıncaya kadar çalışmaya, üretmeye ve hizmet etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Gönül ister ki bizim için, Türkiye için aziz milletimiz için şu aşkı muhalefet de paylaşıyor olsaydı. 11 yılda, siyaseti ve siyaset yapma şeklini çok değiştirdik. Siyasetin anlamına anlam kattık. Siyaseti gerçek anlamıyla buluşturduk. Ancak bir kez daha ifade etmeliyim ki bu süreçte muhalefet kendini değiştirmeyi, maalesef başaramadı. Muhalefet, küçük meselelere takılıp kalmayı, yerel kalmayı, azla yetinmeyi, statüko kalesine sımsıkı sarılmayı tercih etti. Türkiye, 11 yıllık süreçte koalisyonlar, istikrar ve güven sorununu aşarken ne yazık ki muhalefet sorununu aşamadı. 11 yıl boyunca söylemlerini, dillerini, üsluplarını dahi değiştirme gereği duymadılar. Defalarca yenilmelerine, kaybetmelerine rağmen ithamları, iftiraları defalarca yüzlerine vurulmasına rağmen muhalefet kendisini yenileme, yeni şartlara uyum sağlama büyük Türkiye vizyonuna ayak uydurma gereğini hiçbir zaman hissetmedi. Dedim ya bir televizyon programında, bundan sonra muhalefet Genel başkanlarının adını dahi ağzıma almayacağım. Bizim meselemiz zihniyetlerdir. Biz zihniyetleri konuşacağız. 11 yıl boyunca Ak Parti'ye hangi çamuru atmak istedilerse hep ellerine yüzlerine bulaştırdılar. AK Parti'ye hangi iftirayı attılarsa o iftira döndü onları buldu. Millete söyledikleri tüm yalanlar millet tarafından reddedildi. Muhalefet yaşadıklarından, özellikle de hatalarından ders çıkarmak yerine yanlışta ısrara devam etti. Hiç kuşkusuz böyle bir muhalefet AK Parti için talih olsa da Türkiye için, demokrasi için bir talihsizliktir."

"MUHALEFETİN EN BÜYÜK SORUNU 'VESAYET SORUNUDUR"
Muhalefetin en büyük sorununun 'vesayet sorunu' olduğunu anlatan Erdoğan, "Demokrasimiz vesayetten kurtulurken, muhalefet kendisini bağımlı hale getiren, üzerinde adeta gölge gibi duran vesayetten kurtulamamış, vesayet zincirlerini koparıp atamamıştır. Vesayetin gölgesinde siyaset yapılamaz. Siyaset sandığa ve sandık sonuçlarına saygı duymakla, milli iradeye tabi olmakla yapılır. Çetelerin, terör örgütlerinin, Türkiye düşmanı kimi odakların vesayetinde sağlıklı bir siyaset yapılamaz. Değişime direne, vesayet altında bir muhalefet Türkiye'nin bir talihsizliği olsa da biz bu talihsizliği aşarak Türkiye'yi hızla büyütmeye devam edeceğiz. Seçimler öncesinde başta TBMM olmak üzere her ortamda, gerilim siyasetine başvuracak muhalefet karşısında her zaman olduğu gibi sağduyulu ve sorumlu davranacağız. Tahriklere boyun eğmeyeceğiz. Gerilim siyaseti tuzağına düşmeyeceğiz. Özellikle muhalefete, muhalefetin kendi dil ve üslubuyla cevap vermeyecek o seviyeye düşmeyeceğiz. 2014 Mart seçimlerine kadar kutuplaştırmayı artırmak, buradan nemalanmak isteyen muhalefete bu kozu vermeyeceğiz. AK Parti 76 milyonun tamamını muhatap olan, aynı gönül birliği ile konuşan, Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir" dedi.

“HİÇ KİMSE KUSURA BAKMASIN BU CUMHURİYET 28 ŞUBAT’TA, 12 EYLÜL’DE, 27 MAYIS’TA KURULAN BİR CUMHURİYET DEĞİLDİR”

Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketinin açıklanmasının ardından muhalefetin kutuplaştırma ve kamplaştırma siyasetine karşı kendilerinin kucaklayıcı olmayı sürdüreceklerini söyledi. Bu güne kadar yaptıklarının Türkiye için olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, “Hangi adımı attıysak Türkiye’nin normalleşmesi için attık. Yaptığımız reformlar belli kesimlere imtiyaz sağlayan değil tam tersine belli kesimlerdeki imtiyazları alan 76 milyonu birleştiren Türkiye’yi normalleştiren reformlardır. Ellerinden imtiyazları giderler on bir yıl boyunca itiraz ettikleri gibi bugünde itiraz ediyorlar. Biliniz ki yarında itiraz edecekler. Hukuk karşısında bugüne kadar yaptıklarıyla biz bunların elde ettiklerini bundan sonraki süreçte asla hukuk karşısında imtiyaz kabul etmiyoruz” diye konuştu.

“SEMAYA AÇMIŞ DUA EDENLERİ GÖSTEREN FOTOĞRAF BİR TÜRKİYE FOTOĞRAFIDIR”
Devletin karşısında, devletin karşısında imtiyaz kabul etmediklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, devletin vatandaşına bakışında imtiyazı asla kabul etmediklerini kaydetti. Hukuk önünde devlet nazarında, devletin hizmetleri hususunda her vatandaşın bir, eşit ve bütünüyle aynı haklara sahip olduğun ifade eden Erdoğan, “Devlet vatandaşına yaşam tarzı dayatamaz. Devlet vatandaşına inanç, mezhep, değer dayatamaz. Devlet vatandaşına çocukluktan başlayarak format atamaz. Tek tip standart vatandaş yetiştirmek için vatandaşına zulmedemez. Şunu burada yine burada altını çizerek özellikle ifade etmek istiyorum; bizim devletimiz yani cumhuriyetimiz 29 Ekim 1923, 23 Nisan 1920 ruhu üzerine inşa edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal’in ifadesiyle Misak-i Milli sınırları içindeki herkes özellikle de Müslüman unsurlar kendi ifadesiyle yani ‘Anasır-ı İslam’ bu cumhuriyetin ayrımsız ve imtiyazsız vatandaşları olarak kabul edilmiş, Cumhuriyette zaten onlar tarafından inşa edilmiştir. 23 Nisan 1920’de Ankara Ulus’ta Büyük Millet Meclis’i önündeki fotoğraf bizim Cumhuriyetimizin özünü, ruhunu, felsefesini en net ve en anlamlı şekilde yansıtan fotoğraftır. Meclis önünde Gazi Mustafa kemal’in etrafında elleri semaya açmış dua edenleri gösteren fotoğraf bir Türkiye fotoğrafıdır, bir cumhuriyet fotoğrafıdır ve gönderdikleri valiliklere olan genelgeyle hatmi şeriflerin indirilmesi, salatı terficiyelerin getirilmesi bütün bunlar bizim ilk Meclis’in açılışındaki sırdır, aslı olan budur” şeklinde konuştu.

“BU CUMHURİYET; 28 ŞUBAT’TA, 12 EYLÜL’DE, 27 MAYIS’TA KURULAN BİR CUMHURİYET DEĞİLDİR”

Erdoğan, ilk Meclis’te Türk’ü, Kürdü, Arap’ı, Çerkez’i, Laz’ı, Roman’ı, Boşnak’ı ve diğer tüm etnik unsurların bulunduğuna dikkat çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Orada farklı elbiseler içinde, birbirlerinin kıyafetine ve yaşam tarzına hoş görü gösteren, saygı duyan bir anlayış var. Cumhuriyet bu topraklar üzerindeki tüm farklılıkları bir zenginlik olarak, farklıkları aynı idealler altında toplayan, farklılıkları birleştiren bir ruh böyle bir felsefe, böyle bir anlayış üzerine inşa edilmiştir. Bugün attığımız her adımı, yaptığımız her reformu Cumhuriyete karşı gibi göstermeye çalışan cahiller ve istismarcılar var. Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli bir yasaya dayandırılmıştır. Milletimizin şunu özellikle duymasını istiyorum; 27 Nisan 1960 darbesinin hemen sonrasında sadece 4 ay içerisinde Türkiye’de 10bin civarında yerleşim merkezinin ismi değişmiştir. 27 Mayıs 1960’dan 1965’e kadar 16 binden fazla yer adı değiştirilmiştir. Aynı şekilde yer adları 12 Eylül 1980 müdahalesinin ardından yine gündeme gelmiş, binlerce yer adı da bu müdahalenin ardından değişmiştir. Örneğin; Tillo ismi Siirt Tillo bundan sadece 23 yıl önce 1990 yılında aydınlar olarak değiştirilmiştir. Eniştesi olduğum için ben orayı örnek veriyorum. Allah aşkına bunun Cumhuriyetle, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesiyle nasıl bir ilgisi, nasıl bir alakası olabilir. Her sabah öğrencilere okutulan Ant 1933 yılında başlayan bugüne kadar da defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart’ta 12 Eylül’de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Bunun Cumhuriyetle ilgili olduğunu iddia etmek nasıl bir cahilliktir. Türkiye’de kılık kıyafet üzerinden ayrımcılık cumhuriyetin kurulmasından çok sonra uygulanmış 1940’lar da adeta zulmü dönüşmüş 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde bu zulüm doruk noktasına ulaşmıştır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyetle ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir, nasıl bir istismarlıktır. Hiç kimse kusura bakmasın bu Cumhuriyet 28 Şubat’ta, 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta kurulan bir Cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet 23 Nisan 1920’de temeli atılan, 29 Ekim 1923’de kuruluşu ilan edilen bir Cumhuriyettir. 11 yıldır attığımız her adım, yaptığımız her reform özünden uzaklaşan Türkiye’yi özüne döndürmüştür. Yaptığımız her reform kuruluş felsefesinden uzaklaştırılan Türkiye’yi yeniden kuruluş felsefesine yaklaştırmıştır. Her reform, attığımız her adım Cumhuriyetimizi daha da güçlendirmiş, bir arada yaşama zeminimizi daha da sağlam hale getirmiştir.”

“BAŞI AÇIK OLAN BU CUMHURİYETİN NE KADAR SAHİBİYSE BAŞI ÖRTÜLÜ OLANDA BU CUMHURİYETİN İŞTE O KADAR SAHİBİYDİ”
Hükümetin Cumhuriyeti yeniden özüyle buluşturduğunu ve cumhur ile cumhuriyeti yeniden kucaklaştırdıklarını belirten Başbakan Erdoğan, kendilerinin yaptığının Türkiye’yi normalleştirmek olduğunu, derin yaraları tedavi etmek olduğunu, derin acıları dindirmek olduğunu ifade ettik.
Kendileri için tarihin birileri gibi 27 Mayıs 1960’da, 12 Eylül 1980’de başlamadığının altını çizenBaşbakan Erdoğan, “Biz bin yılların içinden çözülerek bugünlere ulaştık. Bin yıllar boyunca tek bir millet olarak, bir olarak, beraber olarak bugünlere ulaştık. 23 Nisan’da Meclis’i birlikte açtık, İstikla Savaşı’nı birlikte verdik. 29 Ekim’de bu Cumhuriyeti birlikte kurduk. Hiç kimse ama hiç kimse kendisini Cumhuriyetin yegane temsilcisi olarak görmez. 76 milyonun fertlerine tepeden kibirle bakıp dayatmalarda bulunamaz. Cumhuriyet 76 milyonun cumhuriyetidir. Başı açık olan bu cumhuriyetin ne kadar sahibiyse başı örtülü olanda bu cumhuriyetin işte o kadar sahibidir. İstanbul’daki ne kadar bu cumhuriyetin sahibiyse Ankara’daki ne kadar bu cumhuriyetin sahibiyse Edirne’deki, Trabzon’daki, Diyarbakır’daki, Van’daki işte o kadar bu cumhuriyetin sahibidir.

Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler. Anadili Kürtçe, Arapça, Lazca,Çerkezce olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Aleviler, Sünniler bu ülkeye dışarıdan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere girince ‘Selamün aleyküm’ diyenler bu ülkeye başka bir ülkeden gelmediler. Bakıyorsun birileri çıkıyor gitsinler Arabistan’da okusunlar diyor, birileri çıkıyor çölde yaşasınlar diyor, birleri çıkıyor ‘ya seveceksin ya terk edeceksin’ diyor. Ya siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz. Burası bizim toprağımız, burası bizim vatanımız. Hiçbir yere gitmiyor, gitmeyeceğiz. Biz burada yaşıyor ve burada öleceğiz. 76 milyon içinde bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bile kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında payda olarak hissetmesini kabul etmeyiz ve buna rıza göstermeyiz” diye konuştu.

“BİZİM BAYRAK SORUNUMUZ YOK DİYENLER BAKIYORSUNUZ FARKLI BAYRAKLARLA KENDİLERİNE ÖZEL MEZARLAR İHDAS EDİYORLAR”
Bu topraklar üzerinde bayrağın gölgesi altında 76 milyonun bir ve beraber olacağını, bir ve beraber yaşayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, kimsenin kimseye yaşam tarzı dayatmayacağını söyledi. Erdoğan, “Kimse kimsenin yaşam tarzına karışmayacak. Hiç kimse özgürlük alanına müdahale etmeyecek. Cumhuriyeti işte biz böyle düzenledik, böyle yaşatacak ve böyle geleceğe taşıyacağız. Birbirimize saygı duyarak, bir birimize hoş görü ile davranarak, birbirimizi anlamaya çalışarak geleceğe yürüyeceğiz. Silahla değil, terörle değil, molotofla, taşla, sapanla, demir bilye ile değil konuşarak, birbirimizi dinleyerek anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Ötekileştirmeden, ayırmadan, öfkelenmeden, şiddete asla başvurmadan, demokrasi zemininde, siyaset zemininde sorunlarımızı çözeceğiz. Bizim bayrak sorunumuz yok diyenler bakıyorsunuz farklı bayraklarla kendilerine özel mezarlar ihdas ediyorlar. Nereden çıkı. Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır. Bu nasıl ülkenin bütünlüğüne katkıda bulunma anlayışıdır. Bir taraftan bunu söyleyeceksin öbür taraftan bu adımları atacaksın. İşte ta kendisidir. 30 Eylül’de demokratikleşme paketimizi biz birliğimizin ve beraberliğimizin nişanesi olarak böyle bir halkası olarak kamuoyuna açıkladık. Yapacağımız reformlarla Türkiye’de demokrasiyi daha da güçlendiriyor, ekonomiye ivme kazandırıyor, Cumhuriyetimizi daha fazla cumhurla buluşturuyor, kardeşliğimize daha fazla güç katıyoruz. Siyasetin alanını genişletiyor, katılımcığı arttırıyor, siyasetin kendisini de yasak ve sınırlandırmalardan kurtarıyoruz” şeklinde konuştu.


Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.