Reis, konuşmamız lazım! 

Ak Parti demokratik ve politik açıdan Recep Tayyip Erdoğan hayatta olduğu sürece birinci parti olmayı koruyacaktır. Fakat biz buradan reise bir çağrı yapıyoruz: “Reis konuşmamız lazım. Çünkü “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker” i hatırlatan bizlere hayat hakkı tanımak istemeyen bazıları partimizin içinde vesayet kurmak istiyorlar! Biz seni marufu emr eden münkiri nehyeden bir mümin olarak hala seviyor ve güveniyoruz!... Reis korkarız ki sadece bu prensip değil demokratik ve politik açıdan da artık içimizde gelişen bir muhalefet büyüyor. Vaziyet et!...” 

 

 

İslam düşünce geleneğinde “muhalefet” ve “iktidar” arasında hakemlik veya denge unsuru “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker” prensibi ile sağlanmıştır. Bu prensibin kopmaz iki edinimle yaşatılabileceği açıktır:

1-)Maruf olanı (hak ve hikmeti esas alan geleneği) emr (asıl iş) bilmek;

2-) Münkiri ( nankör ve güç odaklı zulmü) nehy etmek (tedbirleriyle beraber engellemek.)

Bu prensip Kur’an’a göre ahlaki bir özellik olduğu gibi sağlıklı toplum için de bir ölçüdür. Nitekim Allah, maruf olanı hatırlatan ve münkir olanı reddedip, tedbir alan bir avuç insanın her zaman var olmasını emreder. Ancak insanoğlunun bir çok alanda olduğu gibi ilk fırsatta terk ettiği erdemlerden biri bu prensiptir. Ve çok ilginçtir ki bunu “şeytanca” yapmaktadır. Örneğin “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın!” ayetini öyle bir yorumlamaktadır ki, “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker” prensibi devre dışı bırakılmaktadır. Oysa Kur’an’da bir ayet diğer ayetle çelişmez ve bir birini yok etmez. Aksine iki ayet şunu vazeder: “prensiplerde ayrışmayın”.

Nitekim iktidarın asli görevlerinden biri “maruf” olanı iktidar kılmak ve “münkir” olan için tedbirler almaktır. Muhalefetin de asli görevlerinden biri iktidara marufu hatırlatmak ve münkir için tedbire davet etmektir. Peki siyaset/politika ile bu ahlaki ölçü, prensip arasındaki ilişki nasıldır? Örneğin “Parti Disiplini” gerekçesi ile marufun zarar görmesine münkirin yayılmasına göz yumula bilir mi? Veya hak ve hikmeti merkeze almak yerine güç ve imkanları merkeze alan örgütlenmelere göz yummak “davaya sadakat” adı altında meşrulaştırıla bilir mi? Son bir örnek olarak, iktidarı yıpratmak için marufa engel olmak veya muhalefetin önünü kesmek için münkiri yaymak “politik hamle” diye anlaşılır kılına bilir mi?. Tabi ki, hayır!. Marufun düşmanı insanlığın düşmanı, münkirin dostu cehennemin dostluğudur. O zaman bir Müslümanın bütün yapıp ettiklerindeki değişmez hakemi ve ölçüsü bu prensiptir. Bu prensip Müslümanın “muhalefet” ve “iktidar” felsefesidir. İktidarda iken de muhalefette iken de vazgeçilmezidir.

Şimdi şu soruyu devreye alalım: Ak Parti CHP’den MHP’den siyaseten alamadığı il ve ilçelerde muhalefetini bu prensibe göre yapıyor mu? Ak parti iktidar olduğunda bu prensibi işletiyor mu? En önemlisi Ak Parti içinde bu prensip kendine hayat hakkı bulabiliyor mu?

Örneğin Ak Parti’nin 2015 seçimi için ilan edilen vekil listesine yönelik; bazı vekillerin listeye alınmaması için yapılıp edilenleri gündeme getirecek  “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker” prensibini işletecek Kur’an’ın tavsiye ettiği o bir avuç insana kamuoyu ihtiyaç duyuyor mu; veya bu prensibi işleteceklere karşı tavrımız ne olacak? Dikkat edelim; şu kişi neden listede yok veya falan neden listede var noktasında tercihlere tepkiden bahsetmiyoruz. Biz Ak Parti koridorlarında rahatlıkla dolaşıp bazı aday adaylarının listeye girmemesi için yalan, iftira, tezvirat yapanlara karşı nehyi anil münkerin neden uygulanmadığını veya hak ve hikmeti ölçü alan yani marufu emreden ölçüye uygun düşen bir çok adayın Ankara Belediye başkanı tarafından açıkça isim verilerek iftiraya kurban seçilirken neden sessiz kalındığını hatırlatmak istiyoruz.

Paralel yapıyla mücadeleyi “nehy-i anil münker” ilan eden Recep Tayyip Erdoğan’a gerekli desteği vermeyen bazı Ak Partililer acaba paralel yapının aksine “marufu emr eden yapı” olarak mı görüyorlar?...

İşi ehline vermek, adil olanı sağlamak, kamu yararını gözetmek, yetimin hakkını gözetmek, çıkarcılıktan uzak durmak, ümmetin imkanını ümmete hizmetle sonuçlandırmak “maruf” kapsamındadır. Başkasının hakkını yemek, onura saldırmak, gerekçesiz görevden almak, itibarsızlaştırmak  münkir kapsamındadır.

Ak Parti’nin ilan ettiği listeyi iki ölçü ile değerlendire biliriz. Birincisi İslami bir prensip olan ““Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker”i işleterek değerlendirmek ve takip etmek. İkincisi de “demokratikleşme ve iktidarın devamı” noktasında politik güç noktasında analiz ederek eleştirmek. Örneğin bu ikinci yönteme ilişkin Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Ali Bayramoğlu’nun değerlendirmesindeki bu tespitler hem iyi bir örnek hem de özetleyicidir: “…Nitekim listeler, kamuoyuna yönelik, yenilenme, değişim ve geleceğe dair iddia vaadi üzerine oturmuyor.. Kendi koyduğu 2023 hedeflerine dair kendi başına kuvvetli bir ışık vermiyor. Ne var ki bu tablonun Türkiye'nin siyasetini başka açılardan etkileyeceği de ortadadır. Zira bu terkip, risk alma, siyaset önerme, ağırlık koyma açısından, istisnalar dışında “güçlü ve özerk aday grubunu değil, bağımlı, talimat izleyici ve uygulayıcı bir grubu” üretecektir…”.

Bunun gibi birçok analizi Bursa için de yapabiliriz: Oy kaybı yaşanacak; mevcut liste güçlü değil; yeni Türkiye –Yeni Vizyon noktasında daha güçlü profiller olabilirdi. Veya “liste  fena değil; yeni yüzler var ve şans verilmeli, acele hüküm vermemek gerekir…” gibi destekleyici yorumlar da gelebilir. Biz seçilen arkadaşlara düşman değiliz veya onların şahsına yönelik itibarsızlaştırıcı konuşmayı doğru bulmayız. Ancak Şehir Medya olarak biz Ali Bayramoğlu formatında demokratik analizden çok İslam’ın temel prensibi olan “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker”e uymayı hem iktidar hem de muhalefet anlayışı olarak bilmekte, inanmakta ve uygulamaktayız.

Nitekim gazetemiz aracılığıyla kamuoyunun dikkatine sunduğumuz uygunsuz ihale işleri, Ak Parti içinde vesayet kurmak isteyen ve tek adam olmak adına gizli-kapaklı çirkin ittifaklara yönelik girişimler, paralel yapıyla hala ittifakını sürdürme gayretleri, ümmetin umudunu bir ahbap-çavuş zenginliğine peşkeş çekme gayretleri, mazlum ve mağdurlar yerine elit-zengin tayfaya hizmet etme niyetlerini veya verimsiz, istişaresiz, değerlerimize yakışmayan temsil görüntülerini her zaman bu sütunlarda nehy-ianil münker gereği ifşa etmeye devam edeceğiz. Aynı şekilde maruf olanı destekleyeceğiz. Maruf olana destek için her yolu deneyeceğiz.

Ancak görülen o ki, bu liste demokratik ve politik strateji noktasında çok su götürür bir listedir; bunu kardeşlerimiz kendilerine yönelik bir eleştiri lütfen saymasınlar; bu liste üzerinden münkir hesaplar yapanlar varsa eğer, dileğimiz buna vekil olacaklar dikkat etsinler; maruftan yana olsunlar ve münkire karşı dursunlar; değilse, uyarmak ve deşifre etmek de bizim görevimiz. Herkese hayırlı olsun derken; muhalefetteki Ak partimiz içinse çok hayati bir hatırlatmada bulunmak isteriz: Ak Parti “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker”e izin vermeyecekse; bu iktidardan kimseye hayır gelmez; aynı şekilde siyaseten alamadığı yerlerde de aynı prensibi işletmeyecekse hayırdan kimse Ak Partiye gelmez. Değilse Ak Parti demokratik ve politik açıdan Recep Tayyip Erdoğan hayatta olduğu sürece birinci parti olmayı koruyacaktır. Fakat biz buradan reise bir çağrı yapıyoruz: “Reis konuşmamız lazım. Çünkü “Emr-i bil maruf Nehy-i Anil Münker” i hatırlatan bizlere hayat hakkı tanımak istemeyen bazıları partimizin içinde vesayet kurmak istiyorlar! Biz seni marufu emr eden münkiri nehyeden bir mümin olarak hala seviyor ve güveniyoruz!... Reis korkarız ki sadece bu prensip değil demokratik ve politik açıdan da artık içimizde gelişen bir muhalefet büyüyor. Vaziyet et!...”