SON DAKİKA
Hava Durumu

Rüzgar001 dosyasıyla Erdoğan'ı da fişlediler!

  Ergenekon sanıklarından Yüksel Dilsiz, Levent Ersöz Paşa’nın kendisini tanımadığı sözlerini mahkemede inkar ed

Haber Giriş Tarihi: 16.06.2014 17:27
Haber Güncellenme Tarihi: 16.06.2014 18:27
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Rüzgar001 dosyasıyla Erdoğan'ı da fişlediler!
 

Ergenekon sanıklarından Yüksel Dilsiz, Levent Ersöz Paşa’nın kendisini tanımadığı sözlerini mahkemede inkar ederek şu ifadeleri kullandı: “Ben Levent Paşanın savunmalarını okudum, yani Bursa’ya gelmediği, tek bir kez geldiği falan ama ben çok iyi hatırlıyorum Levent Paşa… Şey Eruygur Paşa Bursa’ya geldi ve o dosyayı elden aldı. Ondan sonra Levent Ersöz Paşa bana şunu söyledi; Eruygur Paşa alnından öpüyor seni.” Adı geçen Rüzgar001 kodlu dosya ile Yüksel Dilsiz’in ifadesine göre Başbakan dahil 70 milletvekili fişlendi.



Sanık Yüksel Dilsiz, Mahkememizde savunmasını yaptığı 13.03.2012 ve 15.03.2013 tarihli 166 ve 167. celseler ve diğer celselerdeki savunmasında özetle;  Ben 13 yaşındayken evimden ayrıldım, annemden, babamdan ayrılarak bir cemaatte yaşamaya başladım. Çokta güzel şeyler öğrendim fakat ilerleyen zamanaşımında cemaat içerisinde duyduğum bir takım yanlış şeylerden dolayı ayrıldım. Bir kişiden kaynaklanan bazı hatalarından dolayı yanlışlıkla bütün cemaate mahal ettim. Sanki onun yaptığı hata bütün cemaatin yaptığı hataymış gibi cemaate bir düşman tavır aldım. Ve yalnızdım, nereye müracaat edeceğimi bilmiyordum. Derken jandarmayla çalışmaya başladım biranda, Bursa’da o zaman Levent Ersöz Paşa Bursa Bölge Komutanıydı. Sivil arkadaşlar yanıma geldi, işte biraz konuştuktan sonra bazı şeyleri bahsettikten sonra olayın vahamet ve ciddiyeti göz önünde bulundurularak kısa bir zamanda Levent Paşayla tanıştırıldım. Levent Ersöz Paşayla tanıştıktan sonra artık istihbari çalışmalarımız başlamıştı. İşte şudur budur, yani iddianamede konu olan mevzular başta olmak üzere fakat ben yalnızca yani Levent Paşayla Bursa’da yaptığımız çalışma, yalnızca cemaat içerikliydi. Yani bir cemaat nasıl çökertilir, bir cemaatin aleyhinde nasıl bulunur, hep bunları yaptırdılar bana. Ben defaatle efendim işte şu adam şöyle yaptı, böyle yaptı bu adamdan öcümü almak istiyordum çünkü çok hırslıydım o zaman, birazda cahildim. Ama işte şu marketin sahibi cemaatle alakası nedir? Şu öğretmenin cemaatle alakası nedir? Şu polisin yani biz cemaate mensup bütün herkesin kimlik bilgileri, özel yaşamı hepsini fişledik ve Rüzgar001 adı altında bir dosya hazırlandı. Takriben 460 sayfa, 460 sayfa bir dosya hazırlandı, Rüzgar001, bu dosyanın içerisinde cemaatin şeması çıkartıldı. Cemaat içerisindeki yaşam koşulları işte mütevelli heyeti şunlardan oluşur, şu bundan oluşur, bundan oluşur. Levent Ersöz Bursa Bölge Komutanı olduğu için Çanakkale, Bilecik, Balıkesir, Kütahya bunlarda malumunuz Yalova, Bursa Bölge Komutanlığına bağlı şehirler. Bizim Bursa’daki faaliyetimiz yalnızca bu şehirlerle sınırlıydı ve bu dosya bitsin diye bayramda bile beni 24 saat çalıştırdılar…


ERSÖZ PAŞA, “BURAYA SENİN SAYENDE GELDİM” DEDİ   


Bu dosya hazırlandıktan sonra bana şu söylendi; Eruygur Paşa elden almaya gelecek bu dosyayı ve geldi de Bursa’ya. Ben Levent Paşanın savunmalarını okudum, yani Bursa’ya gelmediği, tek bir kez geldiği falan ama ben çok iyi hatırlıyorum Levent Paşa… Şey Eruygur Paşa Bursa’ya geldi ve o dosyayı elden aldı. Ondan sonra Levent Ersöz Paşa bana şunu söyledi; Eruygur Paşa alnından öpüyor seni ve o hazırladığımız Rüzgar001 dosyası bütün bölge komutanlıklarına dağıtıldı. Daha sonra Levent Ersöz Paşa kendi makamında beni, oğlum ben istihbarat daire başkanlığına atandım, ben Ankara’ya gideceğim, ben buraya senin sayende geldim. Senide yanıma alacağım dedi ve Ankara’ya tayin oldu. Aradan 1 hafta, 10 geçmeden beni aradılar Nail Başçavuş diye biri. Bu Nail Başçavuş Levent Ersöz’ün emir astsubayıdır. Levent Paşanın cep telefonunu da verdi bana, Bursa’daki cep telefonuyla orda ki cep telefonu başkaydı makam cep telefonu, Levent Ersöz Paşaya bağladı. Levent Ersöz Paşa beni Ankara’ya davet etti. Bende gittim yani günü birlik yani bir gün konuşup döneceğim diye gittim, yani hazırlıksız gittim. Makamına aldılar beni, çıktım makamına, bir buçuk saat kadar bir muhabbetimiz oldu, sohbetimiz oldu ve hiçbir kimseyi makamına kabul etmeyeceğini, telefon dahi bağlanmaması gerektiğini talimatını vererek biz koyu bir sohbete başladık. Bu sohbette işte tamamen Ankara’ya yerleşmemi, işte yarın öbür gün yok işte ben sıkıldım Bursa’ya dönmek istiyorum dediğinde, bunun mümkün olmayacağını, ciddi bir çalışmaya başlayacağımızı telkin ederek beni ikna etti. Ve bende oradan Ankara’da Güvercinlik’te İstihbarat Grup Komutanlığı vardır, Salih Albaydı Grup Komutanı. Grup komutanlığa gidip orda bir iki saat kadar bulundum, Salih Albayla tanıştım, orda ASAF Tim Komutanı Dursun Özkara Yüzbaşıydı o zaman, onla tanıştık.


LEVENT PAŞA’NIN SAVUNMASINI YÜKSEL DİLSİZ ÇÜRÜTTÜ


Bursa’daki bazı faaliyetlerden bahsetti bana işte çok güzel çalışmalar yapıldı, fakat şimdi biz direkt göbekten vuracağız. Yani Bursa’daki çalışma çok küçük kalmış gibi şeyler söyleyerek beni otogara götürüp otobüse bindirdiler, Bursa’ya gidip hazırlığımı yapacağım, eşyalarımı toplayacağım tekrar Ankara’ya geleceğim ve 2 gün sonra Ankara’ya döndüm. Direkt grup komutanlığında bana bir oda tahsis edilmişti, işte yatağım vardı, banyosudur, lavabosudur, her şeyi hazır dolabıdır ve orda kalmaya başladım. Şimdi Levent Ersöz Paşamın bazı ifadelerini ben okudum savunma tutanaklarını, müsaade ederseniz efendim, şimdi buradaki alınan savunmasında benle ilgili diyor ki; bizimle çok az bir zaman çalışmıştır. Yani bu savunma tutanaklarında da var efendim ve getirmiş olduğu bilgiler malumu ilam kabilinden olmadığı için, malumu ilam kabilinden olduğu için kendisiyle irtibatı kesmişizdir. Şimdi kendilerine soruyorum, yani Levent Paşaya şunun sorulmasını isterim. Keşke savunması alındığında bende burada olsaydım ama olmadık, kısmen değilmiş. Bursa’da 2002 yılında çalışmaya başlayan bir elemanın Levent Paşanın Bursa Bölge Komutanlığında görev süresi bitene kadar anlaşılmadı ve daha sonra istihbarat daire başkanlığına atandı, görev süresi bitine kadarda anlaşılmadı. Kendisi istihbarat daire başkanlığından Bilecik Tugay Komutanlığına atanıncaya kadarda devam etti bu irtibatımız. Ama daha sonra getirmiş olduğu bilgiler malumu ilam kabilinden olduğu anlaşıldı, ilişkisi kesildi derler. Peki efendim Türkiye Cumhuriyeti Devletinin şanlı ordusunun güzide bir paşası olan Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde çalışan grubun anlayışı bu kadar kıt mı? 3, 4 senede anca mı anlayabildiler bunların malumu ilam kabilinden olduğunu. İkincisi diyorlar ki… 3 sene, Levent Paşa derler ki, ben kendisiyle kesinlikle görüşmedim ve jandarma yönergesi ve kanununda da belirtilmiştir ki, şahsın atandığı gibi anlattığı gibi bir diyalog olmamıştır diyor Levent Paşa ve derki benim rütbemde buna müsaade etmez. İstihbarat Bölge Komutanı İsmail Albayında kendisiyle görüştüğünü sanmıyorum. Ben kendisine direkt bağlı olarak çalıştığımı ve istediğim zaman direkt kendisiyle görüşebildiğimi ispat edersem ki, edeceğim, o zaman daha vahim bir durum ortaya çıkar, şöyle ki, eğer Sayın Paşam Jandarma yönergesine ve kanuna muhalif olarak benimle görüşmüş, görüşüyor. Ve yine yönerge ve kanunlara muhalif olarak bana birim içerisinde hem çalışabileceğim büroda ve ikametim için bir yer tahsis ediliyorsa, buda gösteriyor ki, bu hadiseler ve bu olanaklar sadece Levent Paşanın istediği ve doğrultusunda olması mümkün değil. Yani, eğer Levent Paşanın efendim benle görüşmesi, konuşması orda bir oda tahsis edilmesi jandarma kanunlarında yoksa yalnızca bunu Levent Paşa çizmemiş, ezmemiş bu kanunu, yani kanun haricinde çalışması mümkün değil. Aldığı emirle bunu yapabilir yalnızca yani o zamanın dönem komutanı kim? Jandarma Genel Komutanı? Şey Eruygur Paşa. Onun talimatıyla yapmıştır, o zaman, eğer yani yasaya aykırı bir şey yapmadıysa yani gizli bir şey yapmadıysa, kanunda da böyle bir şey yoksa bu yalnızca bu suç Levent Paşanın suçu değil, çünkü Eruygur Paşadan her zaman bana selam getiriyorlardı, alnından öper, tebrik etti. Bizim günlük yaptığımız çalışmalar efendim, 3, 5 sayfa artık yani genelde Cumartesi günleri bilgi notları hazırlanırdı ve arza çıkardı Levent Ersöz’e, Levent Ersöz’de bunu genel komutana götürüyordu. İşte bugün şu oldu, bu oldu ve hepsinden bana tebrik geliyordu. Yani şimdi Levent Ersöz Paşa beni oraya koydu da, genel komutanın haberi mi yoktu? E yoksa o zaman zaten Levent Paşa suç işlemiş…


Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Cemil Çiçek, Abdulkadir Aksu’YU KAMERAYLA ÇEKTİK


Eruygur Paşayla hiç görüşmedim.. Yani Eruygur Paşayla bizzat karşılıklı olarak görüşmem vaki değildir. Ama çok selamı geldi, yani alnından öpüyor, işte tebrik ediyor, her arza çıktığımda Ersöz Paşanın makamına çıktığımda işte benden önce zaten arzdaydı, her gittiğimde Levent Paşayı bekledim. Nail Başçavuşun yanında oturuyordum, işte komutanım arzda kendisi şimdi gelecek diye geldikten sonra beni odaya alırdı ve hiç kimseyle görüşmezdi. Bende günü birlik çalışmaları işte şu oldu bu oldu diye şey yaparım. Ayrıca derler ki, tüm milletvekillerinin evlerine kamera vesaire koymak maddeten mümkün değildir, bu doğru. Yani 550 tane milletvekili var bunun işte 300 küsuru Ak Parti Milletvekili, bunların hepsinin evinin karşısına bir kamera koymak gerçekten maddi olarak da mümkün değil, ama atladığı şu var. Biz hepsini biranda yapmadık ki, Sayın Başkanım. Bugün mesela Tevfik Ziyaeddin Akbulut o dönemin İçişleri Komisyon Başkanıydı, milletvekili. Biz bunun Kara kusunlardaki Zümrüt apartmandaki, Zümrüt apartmanının karşısında Birlik apartmanı var. Birlik apartmanını dikizledik, çektik, giriş çıkışları çektik. Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Cemil Çiçek, Abdulkadir Aksu hepsi orda oturuyor. Yani 9, 10 tane siyasetçinin kaldığı bir bina, Birlik apartmanı. Tam bunun karşısında, Zümrüt apartmanı diye bir yer var, arasında bir şey yok Birlik apartmanı, Zümrüt apartmanı. Bu Zümrüt apartmanı 1. katı, bir daire Nur cemaatine ait, Ankara sorumlusu Feyzi Allahverdi o dönemde orada kalıyordu. Bu Feyzi Allahverdi daha önce başka yerde kalıyordu. O AkParti hükümetinden önce, başka yerde kalıyordu, merkezde bir yerde kalıyordu. Daha sonra Zümrüt apartmanı açılınca o Kahvaltı Sarayı diye bir şirket var efendim Ankara’da, Kahvaltı Sarayı o bina onlarındır, kendiside cemaat mensubudur. Hibe etmiş bir dairesini, orda işte dini sohbetlerin yapıldığı, Risale-i Nur dediğimiz eserlerin okunduğu bir yer, orda ikamet ediyor, biz oraya çok girdik. Bir başçavuşu biriyle tanıştırdım ben cemaat mensubu biriyle, başka bir sıfatla o başçavuş onunla beraber 50’nin üzerinde girdi, çıktı ve çok milletvekilini biz görüntüledik. Ondan sonra Ali Yüksel Kavuşlu, bu da Ak Parti milletvekiliydi. Bununda özel yaşamına varıncaya kadar, hanımının yaşam tarzına varıncaya hepsini biz fişledik. Ne yapar? Ne eder, hanımı kimlerle oturur kalkar? Ali Yüksel Kavuşlu o zaman Ankara Kültür ve Eğitim Vakfının da başkanıdır ayrıca, kereste tüccarıdır, Ali Yüksel Kavuşlu. Biz bunları uzun bir zaman teker teker ayrı ayrı yaptık bunları, kiminin evine işte doğal gazını işte kontrol edeceğiz, kombinizi kontrol edeceğiz diye girdiler, ben girmedim, bunları yapan ben değilim. Yani grup komutanlığında ASAF tim komutanlığında çalışan personelin yaptığı taktikler bunlar, girdiler içeriye yok işte şunu yerleştirdik, bunu yerleştirdik bu faaliyetlerin çoğunu da ben görmedim. Yani bu teknik olarak yapılan şeylerden beni uzak tutuyorlardı, yani burada samimiyetimle itiraf ediyorum.


BAŞBAKAN ERDOĞAN BAŞTA OLMAK ÜZERE 70 VEKİLİ FİŞLEDİK    (  8- Erdoğan   )


Biri bütün kimlik bilgilerine varıncaya kadar, TC numaralarına varıncaya kadar almış getirdi bana, ben o zaman Recep Tayyip Erdoğan’ın ismine baktım, telefon numarasına baktım, aldım. Gizli Recep Tayyip Erdoğan’ın iki hattının numarasını da aldım, daha sonra dönemin İçişleri bakanı Abdülkadir Aksu, onun telefon numarasını aldım. Benim yalnızca görevim, cemaat içerisindeki faaliyetler, yani 13 yaşımdan beri cemaatte olduğum için bütün herkesi tanıdığım, bildiğim için rahatlıkla girip çıkabiliyordum, yani ben bir cemaat mensubuydum… ilk Levent Ersöz Paşa Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığına atandığında teknik cihaz bir tane valizdi efendim, James Bond çantası, bunla biz çalışamayız dedim. Yani MİT’te şu var, bu var diye o zaman işte toplu iğnedir falan filan Levent Ersöz zamanında çok cihaz alındı. Ben bunu biliyorum, çok iyi biliyorum işte cep telefonudur, işte sigara paketidir, kalemdir, anahtarlıktır, bunların hepsi Levent Ersöz Paşa zamanında alınmıştır. Levent Ersöz Paşa zamanından önce bu tür cihazların hiç biri Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığında yoktur efendim. Hiçbiri yoktur, yani orda ki personelin İstihbarat Grup Komutanlığındaki personelin bana söyledikleri şey. Daha önce bunlar yoktu sen geldin de böyle oldu, yani el üstünde beni tutuyorlardı ve biz bunların takriben 65 ve 70’e yakın milletvekili ve bakanların hepsini fişledik. Buna işte isim olarak vermek gerekirse, Bülent Arınç başta olmak üzere, Abdulkadir Aksu başta olmak üzere, Cemil Çiçek’tir yani kritik görevlerde görev yapan bakanlar, bilhassa Birlik apartmanında oturanlar, hepsinin özel yaşamına varıncaya kadar. Ayrıca derler ki, haber elemanları hiçbir zaman birlik içerisine girmezler. Ersöz Paşanın savunma tutanakları, birlik içerisinde girmezler, yani haber elemanları hiçbir zaman birlik içerisine girmezler, başka yerlerde dolaşamazlar. Yani birlik içerisine girdikleri zaman yalnızca kendilerine tahsis edilen haber elemanları odasında istihbarat elamanlarıyla görüşürler ve giderler vesaire, ama kendileri de derki, muvazzaf askerim olan Murat Kaya ile grup komutanlığında görüşmüş olabilirler. Şimdi peki soruyorum efendim, birliğe ancak nezaret altında girebilen ve kendileri için tahsis edilmiş haber elemanı bilgi alma odasında kendisiyle görüşüldükten sonra, birim dışına yine nezaretle çıkartılan bir şahıs, nasıl oluyor da istihbarat daire başkanı bir tuğgeneralin denetimi sırasında generalin muhafızlığını yapan bir askerle rahat bir şekilde konuşup, tanışabiliyor, bu mümkün olmaması lazım. Ve bu askerin alınan ifadesinde Bursa’da alınan ifadesinde, bu iddianamede de var efendim, Yüksel Dilsiz’i ben yüzbaşı olarak tanıyordum diyor. Levent Ersöz Paşanın makamına sık sık gelirdi, girerdi, yüzbaşı kimliğiyle girer görüşür çıkar giderdi diyor.


“MUSTAFA YÜZBAŞI’YIM” DER, ERSÖZ PAŞA’YA ÇIKARDIM


Şimdi bunun yani bir emir… bir Generalin emir astsubayı ve emir eri Levent Ersöz’ün veya bir generalin herhangi bir generalin ziyaretine gelen kim olursa olsun açık kimliğini bilmek zorundadır efendim, bilir de, çok istisnai durumlarda bir istihbarat daire başkanı gidin şuradan bekleyin, şu işte kod adlı biri var, alın getirin der. Onun kimliğini sormazlar çünkü generalin emridir. Ne emir astsubayı sorar ama onun haricinde efendim ben genel komutanlığa giriyorum. Jandarma Genel Komutanlığının nizamiyesi var, yanielini kolunu sallayarak bırakın girmeyi, randevunuz dahi olsa didik didik kimliğiniz alıyor sizin.. bana istihbarat daire başkanlığı tarafından yüzbaşı kimliği verilmiş. Ben bunun haricinde benim grup komutanlığına, grup komutanlığından çıkıp genel komutanlığına girip ben işte Mustafa Yüzbaşı, Levent Ersöz’le görüşmek istiyorum dediğimde beni çıkarıyorlarsa hepsi biliyor demektir. Onun haricinde şimdi efendim soruyorum size, bir insan çıkıp da bir kahvede kendisinin polis olduğunu söyleyebilir. Bu günümüz Türkiye’sinde çok rastlanılan şey, işte kendini polis olarak gösterip sağı solu dolandıran, yüzlerce hadiseye şahit olmuşuzdur. Ama o kişi hiçbir zaman Emniyet Müdürlüğüne girip polis kimliğiyle Emniyet Müdürünün odasına girip müdürle görüşmez. Yani sekreterine işte polis memuru Ahmet geldi deyip giremez, ben bunu yapabiliyorsam, yaptıysam, buna emir askeri şahadet ediyorsa, evet Yüksel Dilsiz’i gazeteden öğrendim işte yüzbaşı olmadığını. İfadesi var efendim, ben bunu Levent Ersöz Paşanın yanında yüzbaşı olarak biliyordum diyorsa, ayrıca Bilecik’e hiç gelmedi diyor Levent Paşa, şimdi benim cep telefonumda 50’nin üzerinde mesaj var efendim, bu cep telefonlarım şu anda cezaevinin şeyinde deposunda. 100’e yakın mesaj var bu 100’e yakın mesajlar arasında yani kritik diye adlandırdığım mesajlar, Levent Paşanın bana çekmiş olduğu 20’nin üzerinde mesaj var efendim.. Kendi ismiyle, kendi hattı. Yani kendi hattından çektiği mesajlar var. Hala kayıtlı bende, Bilecik’te Tugay Komutanlığı yaptığı dönemde emir astsubay var, Hasan Şenol Astsubaydır. Bunun bana çektiği bir sürü mesaj var, komutanım nasılsınız? Komutanım şöyle şöyle, komutanım böyle böyle, yani defaatle konuştuk. Ama konuşmalar kaydı yok, bende hiçbiri yok, ama mesajlar var. Emir astsubayı bana komutanım diye mesaj çekiyorsa yani ben gidip de Levent Paşanın haberi olmadan astsubayın kulağına ya gidip de ya ben yüzbaşıyım ha ona göre ha demek gibi bir lüksüm olamaz zaten. Nizamiyede kaydım yok benim, nizamiye giriş yaptığımda doğrudur, Levent Paşanın ifadesinde işte deftere de bakın, böyle biri ziyaretime gelmemiş. Ya Yüksel Dilsiz vatandaş olarak senin ziyaretine gelmedi ki, nizamiyede kaydı olsun. Araçla aldınız bunu, bir personel olarak aldınız, direkt makama çıkarttınız. 3 kez veya 2 kez gitmişim ben Bilecik’e ve bunun Hasan Şenol’un mesajları en büyük kanıttır. O zamanki sekreteri ona da sorulabilir, gerçi bu ifadeden sonra onlara talimat verilmiştir tanımıyoruz, etmiyoruz ama inkar edemezler. Bir sürü mesajları var bende, yani emir astsubayının mesajları var.


BURSA’DA CEMAATE AİT 1050 YER TESPİT ETTİK


Benim hiçbir zaman cemaate zarar vermek gibi bir emel beslemedim, defaatle de Levent paşayla bunu konuştum. Komutanım, ben bu şahısla ilgili geldim ilk, ama bu şahıs hala buranın başında, bunu halledelim, bunu ortadan kaldıralım, cemaatten irtibatını keselim, alalım bunu konuşalım, diyelim ki bak şu şu halini biliyoruz, yürü git evine. Ben bunu yapmak istiyordum, ama bir gün geldi, Bursa’da o zaman Mesut Üsteğmen vardı, bilgisayarının ekranını çevirdi bana, o zaman daha ilk çalışmaya başladığımız zamanlar, o zamandan beri ben rahatsızım, yani cemaate verilen zarardan dolayı rahatsızım. Ekranı bir çevirdi, işte jandarma genel komutanlığı içerisinde girişlerim, çıkışlarım, oturmalarım, konuşmalarım hepsini bana gösterdi. Hadi dedi istersen yürü git, cemaat seni yok eder oğlum. Bu tehditte de bulundum, ama şimdi benim cemaat içerisindeki yapmak istediğim şey bu tür şeylere mani olmak. Bir ara çok kızdım, her şeyi yakıp yıkayım istedim, bütün cemaat ortadan yok olsun dedim. O seviyeye gelmiştim bir ara, ama vicdanımın sesini dinlediğimde milyonlarca masum kişinin zarar göreceğine karar verdim. Bunu yapmak istemedim hiçbir zaman, çoğu zaman isteksiz olarak çalıştım. Ben bir cemaat mensubu evin görüntüsünü almaya giderken o masum talebelerin resimlerini alırken, konuşmalarını alıp kimlik bilgilerini alırken vicdani azapla aldım, ama bir çalışmaya girmiştik artık, bir çalışmaya girmiştik. Bursa’daki çalışmamız yalnızca buydu. Cemaat işte o zaman işte 40’a yakın yer tespit etmiştik, Fethullah Hoca grubunun çoktu, şu anki rakam 1050, yalnızca Bursa’daki yer, 1050, o zaman çok daha azdı. Bunları biz hepsini teker teker işte belletmen kimdir, o evin sorumlusu kimdir, bu, buranın sorumlusu kimdir, maddi kaynağı kimler verir, desteği veren kimdir, bunları yaptık biz, dediğim gibi yalnızca beş ilden ibaretti.


ŞAHABETTİN HARPUT’UN CEMAATE YAPTIĞI HİZMETLERİN HEPSİNİ ÇEKTİK       (  8-HARPUT  )


Yalnızca Bursa bölge komutanlığıyla, ben Ankara’ya gittiğimde yine anlattım, biraz önce de arz ettim size, birçok milletvekilleriyle oturup kalktım ben, yalnızca iddianamede geçen işte Ali Yüksel Kavuşlu ve Tevfik Ziyaeddin Akbulut değil, şu anda Bursa valisi olan Şahabettin Harput’un çok görüntülerini çektik biz. O da o zaman birlik sitesinde oturuyordu. İçişleri başkanı müsteşarıydı, vekaleten bakıyordu, sonra Bursa valiliğine tayin oldu. Onun çok görüntüleri var, hatta onun çok eski görüntülerine dahi ulaşmıştım ben. Urfa’da çalıştığı dönemde valiyken, Urfa’ya, cemaate yaptığı hizmetlere varıncaya kadar, hepsine varıncaya kadar şey haline getirdik, doküman haline getirdik, bunların hepsi Jandarma istihbarat daire başkanlığında olan şeylerdir.. bu tür faaliyetlerimiz çok oldu, evet bunlar suçtur, kişisel verileri kaydetme suçundan yargılanıyorum ben şu anda, yani savcı, iddia makamının suçladığı maddelerden biri de kişisel verileri kaydetme suçudur. Ben bunları inkar etmiyorum, yaptım, birçok şeyi yaptım, şu anda size anlattığım binde biri, ama ben bunu kendi imkanımla yapmadım ki .. biz bunu yapmayalım demek gibi bir lüksüm yok.



HAFTAYA: ERGENEKON’UN MÜSLÜM GÜNDÜZ HAKKINDA PLANLARI

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.