SON DAKİKA
Hava Durumu

Sri Lanka modeli ya da Sur'dan Suriye çıkarmak

Yazının Giriş Tarihi: 21.12.2015 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.12.2015 06:00
 
1978’den beri silahlı mücadele veren PKK neden bitirilememiştir? Bu sorunun cevabı elbette çok uzundur. Türkiye’de ki siyasi iktidarların  bu konu için çok farklı siyaset takip etmeleri ve Türkiye’nin yakın çevresinde olup bitenler sorunu büyüttü, uzattı. Yüz yılı aşkın bir süreden beri var olan Kürt Sorunu üzerine PKK bir çeşit tekel oluşturmuştur. Baba Esat’ın PKK’ya on yıl ev sahipliği yapması, önce İran/Irak Savaşı ardından birici ve ikinci körfez savaşları PKK’nın ömrünü uzatan nedenler arasında ilk akla gelenlerdir.
Benzer sorunlara sahip olan İspanya (ETA) ve İngiltere (İRA) gibi ülkelerde silahlı mücadele veren gruplara siyaset yolunun açılması, zaman içinde silahlı mücadelenin şiddetini azaltmıştır. Türkiye’de benzeri bir yöntemin takip edilmesi halinde PKK’lıların silahlı mücadeleye ihtiyaç duymayacakları, demokratik temsillerinin sağlanmasının silahlı mücadeleyi etkisiz kılacağı görüşü epeyce taraftar toplamıştır. Bunun bir sonucu olarak 1991 genel seçimlerinden başlayarak PKK’lılar çeşitli adlar altında genel ve yerel seçimlere hatta 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bile katılmıştır.
Türkiye’nin şartları İspanya ve İngiltere gibi ülkelerden çok farklı olduğu gibi PKK’ya siyasi alanın açılmasından ortaya çıkan sonuçta çok farklı olmuştur. Bu gün 100’den fazla ilçe ve ilin belediyesi PKK’nın elindedir. 1 kasım genel seçimlerde % 11 civarında oy almışlardır. Ancak bu seçim sonuçları ne PKK’nın terör faaliyetlerinde ne de ona katılanların sayısında bir azalmaya neden olmamıştır. 1991’e göre hemen her alanda PKK daha etkili daha güçlü bir durumdadır. Suriye iç savaşı da PKK’ya yeni fırsatlar çıkardı. Türkiye’nin  PKK’ya karşı uyguladığı temel siyasetlerin işe yaramadığı görülmüştür. Ak Parti iktidarı da muhtemelen bu sonuçtan yola çıkarak “herkesi ilgilendiren hak ve özgürlüklerin önünün açılması, demokrasi üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması halinde PKK’nın etki alanının azalacağı, terörü, şiddeti bırakacağından”  hareketle “bir çözüm süreci” başlatmıştır. Bu süreç içinde Öcalan, olağan meşru bir siyasi lider durumuna gelmiştir; sözleri resimleri bilbordlarda görünür olmuştur. Mektupları şehir meydanlarında on binlerin önünde okundu, PKK’lı milletvekilleri her hafta Öcalan ile haftalık olağan görüşme yapar olmuştur. Medyada Öcalan’ın görüşleri olağan meşru siyasi liderlerin görüşlerinden daha çok konuşuldu tartışıldı. Öcalan ve PKK’nın Kandil’deki yöneticileri ile varılan mutabakata göre PKK’nın silahlı unsurları Mayıs 2003’te Türkiye’yi terk etmiş olacaktı. Ne var ki PKK tarafı bu mutabakata uymadığı gibi 2003/2004 yıllarını daha büyük bir savaş  için hazırlık yaparak silah ve mühimmat yığarak geçirmiştir.
PKK  kan dökmeyi kutsal bilen, başta İran olmak üzere pek çok ülkenin istihbaratı ile gizli açık ilişkileri olan bir örgütle yapılacak mutabakatın hiçbir işe yaramayacağını zaman göstermiştir. PKK’yı ETA veya İRA gibi bir örgüt sanmak, demokrasiye evrileceğini beklemek büyük bir yanlıştı. Bu yanlış 2015’e kadar çeşitli biçimlerde tekrarlandı. Benzeri yanlışların tekrarı da bir sonuç getirmeyecektir. Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi PKK terörünü ortadan kaldırmadığı gibi, “bu hak ve özgürlükler PKK mücadelesiyle oldu” gibi bir propagandanın da zemini olmuştur.
30 yılı aşan bir sürede kırsalda PKK ile yapılan çatışmalar bu günlerde Sur, Cizre, Nusaybin, Silopi gibi ilçelerle artık şehirlere taşınmıştır. PKK çevreleri şehirlerdeki çatışmaları büyük bir müjde gibi “iç savaş” diye adlandırmaktadır. Bunun iç savaş olmadığı açıktır ki mağdur olan Kürt nüfusu, Türklerin çoğunlukta olduğu il ve ilçelere doğru göç etmektedir. Oysa Bosna Hersek’te Boşnaklar ve Sırplar arasındaki iç savaşta bu durum hayal edilemezdi, Boşnaklar veya Sırplar diğer tarafın çoğunlukta olduğu yerlere asla göç edemezdi. PKK terörüne karşı yapılan mücadele sırf bu yüzden dahi iç savaş özelliği taşımıyor. Her ne kadar Cengiz Çandar benzeri kimseler tahayyül ettikleri “Esedüllah” adlı bir örgütün iç savaşı hazırladığını iddia etseler bile bu iddia daha çok onların isteği durumundadır.
1983/2009 arasında Sri Lanka’da silahlı mücadele veren Tamil Kaplanları yöneticileri ile birlikte binlercesi ordu tarafından öldürülerek yok edilmiş, terörle mücadele konusunda ortaya ayrı bir örnek çıkmıştır. Sri Lanka ile Türkiye’nin şartları elbette farklıdır. PKK’ya her türlü desteği veren ülkelere karşı Türkiye’nin işlerini kolaylaştıracak benzeri imkanları fazlası ile vardır. Sur’da ki çatışmalardan bir Suriye örneği çıkmaz ama Sri Lanka örneği çıkabilir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.