SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih bilinciyle Azerbaycan

Yazının Giriş Tarihi: 13.05.2020 19:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.05.2020 19:03

Tarih bize sorunlarımızı çözecek imkanları, fırsatları verirse önemli olur. Aksine tarihi, sorunları kalıcılaştırmanın, büyütmenin yeni sorunlar icat etmenin bir aracı haline getirenler, toplum için bir iyilik yapmış olmazlar. Tarih insanları aldatmanın, dayanışma içinde olması gerekenlerin kin ve nefretle doldurulmalarının bir aracı, bir alanı haline getirilmemelidir. Böyle yapıldığında ortaya çıkan hasılanın, kimlerin faydasına, kimlerin zararına olduğunu düşünmek icap etmez mi?

Elbette tarihte olup bitenler, her zaman toplumun hayrına işler olmamıştır. İşte onları bulup yeniden tekrarlamanın, tedavüle sürmenin hangi tarafa ne tür faydalar, zararlar getirdiğini hesaba katmayanların, tarih bilinci olmadığı, tarih bilincinin önünde bir engel oluşturdukları da teslim edilmelidir. Tarih toplum için her şeyden önce, bir bilinç inşa etme alanı olmalıdır. O bilinçle, toplum daha donanımlı, zorluklara karşı daha hazırlıklı olacaktır. Toplumu böyle bir bilinçten, hazırlıktan yoksun bırakanlar aslında tarihte kalmış, birer kişiliğin günümüzdeki yansımalarından başka bir şey değildirler.

Tarihle meşgul olanların "Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferinden sonra İran'a yürümek istedi" diye yazması hakikate uyar mı? O tarihte İran mı vardı? Safavilerin üzerine yürüyüp onlarla ceng etmek, İran'a yürümek değildir. Evet İran, Safaviliğin siyasi mirası üzerinde meydana gelmiş ise de Safavilik, İran değildir. Safavilik mirası üzerine kurulan İran'da fars hegemonyası ve bağnazlığı vardır. Safavilikte ise Şiilik bağnazlığı ve hegemonyası vardı. İkisi arasındaki farkı tarihle meşgul olanların teslim etmeleri gerekir iken nasıl yok sayabilirler? İran'da hiçbir yerde Safavilik adı görünür değildir. Safaviliğin Şiilik taassubu ön planda iken, İran’ın Fars taassubu ve yayılmacılığı ön plandadır.

Safavilik ile İran benzerliği ikisini bir ve aynı etmez. MS 2020'de dünyayı Yavuz Sultan Selim ya da Şah İsmail'in penceresinden görme çabasının, bir anlamı ya da karşılığı var mıdır? Muhtemelen yoktur. Safavilik eleştirilerini getirip İran'a bağlamak, işgal altındaki Güney Azerbaycan'da, işgale, Fars hegemonyasına karşı oluşan nefreti görmemek demektir. Buna mecbur musunuz? Onu görmemek en çok Fars hegemonyasının işini kolaylaştırmaz mı?

Mezhep bağlılığını verili bir durum sayarak, onun ile birlikte dayanışma yolunun çaresini, bir yolunu aramak yerine bu bağlılığı, dayanışma yolu ve çaresinin önüne bir engel gibi görmek, Şii mezhebi üzerinde Fars tekelini tahkim etmeye çalışan İran resmi makamlarının işini kolaylaştırmak değil midir? Böyle bir kolaylığı altın tepsi içinde İran resmi makamlarına sunmuş olanlar iflah olmaz bir bilinç körlüğü içinde olmalıdırlar.

Binlerce yıl öncesine kadar uzanan mezhep tartışmalarını günümüzde sonlandıracak, tarafları tek bir anlayışta ittifak ettirecek sihirli bilgiye ya da kuvvete kimse sahip değildir. Binlerce yıldır denenen ama bir türlü hayırlı bir sonuç getirmediği görülen böyle çabaların tekrarlanmasının nasıl yıkımlara, felaketlere yol açtığını görmek için nasıl kuvvetli bir uyarıya ihtiyaç vardır?

Günümüzde ki siyasi bloklaşma, her yerde, her zaman mezhep temeli üzerinde olsaydı, Fars İran'ın Şii Kuzey Azerbaycan ile birlikte ve Ermenistan'a karşı olması icap etmez miydi? Oysa İran Hıristiyan Ermenistan ile Şii Kuzey Azerbaycan'a karşı ittifak halindedir. Bunu niye görmüyorsunuz? Fars hükümeti için Şiilik mezhebi, bazı bölgelerde dış siyaseti için yalnızca kullanışlı bir araçtır. Bütün dış siyasetinin bu araç ile tespit edildiğini iddia etmek önemli bir bilgisizliğe ve olup bitenleri görmeye dayalı olmalıdır.

Bu durum sadece İran’ın Ermenistan Devleti ile sınırlı değildir. İran’da nüfusun yarıya yakını Türklerden oluştuğu halde ve ancak 85.000 kadarı da Ermenilerden meydana gelmiş iken, İran’da Ermenilerin sahip olduğu hakların zırnığına bile Türkler, Araplar, Kürtler, Beluçlar sahip değildir. Üstelik Türklerin ezici çoğunluğu Şii olduğundan normalde onların İran’da Araplar, Beluçlar ve Kürtlere göre çok daha iyi durumda, kültürel haklarını kullanır durumda olması beklenirken fiili durum bunun tam aksinedir.

İran’da Şii Türkler, Farslar tarafından daima tarassut altında tutulan, kültürel hakları da yok sayılan bir topluluktur. İran’da Ermeninin adı, kültürel hakları ile kurumları ile vardır ama Türk’ün adı, kültürel hakları ile kurumları ile yoktur. Bunun doğal bir sonucu olarak Türklerin Farslara karşı muhalefeti giderek nefrete dönüşmüştür. Ancak her nedense Türkiye’de bazı çevreler olup biteni görüp analiz etmek yerine, olaylara hala kaldıkları yerden, 16. Yüzyıldan bakmaya devam etmektedirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.