“İnsanlar artık aya güneşe, Lat ve Menat putuna tapmıyor. Ama devlet adamlarına, piyasaya, makinalara, teşkilatlara, teorilere tapıyorlar. Yani putları mukaddes kılabilmek için kitaplı dinleri terk ediyorlar” demiş İsmet Özel.
Bu köşede Şirk üzerine yayınladığım iki yazımı (http://sehirmedya.com/yazarlar/nutelladan-duvarlar-ve-sirk/ , http://sehirmedya.com/yazarlar/ottuung-sirk-gaktiing-sirk/ ) okuyan bir okurumdan bir mesaj aldım. Okurum mesajında şunları söylüyordu: “Sevgili hocam, madem put konusunu yazıyorsunuz, lütfen şu marka putu hakkında da bir şeyler yazın. Hiç görmedikleri ülkelerde, adını bile bilmedikleri fakirlerin emeklerini sömürerek yaptırdıkları ürünleri burada büro bile açmadan yarım asgari ücret karşılığında bize kakalayan, sonra da kendilerini ulaşılamaz tapınaklarına çeken(istiva), 2 yıl garantili diye aldığınız bir ürünü 40. gününde değiştirmeye gittiğinizde de ‘Kullanıcı hatasından kaynaklanıyor’ ayetini okuyan, bu ayet karşısında da sizin işittik ve itaat ettik demesini bekleyen küresel marka tanrılarını da yazın lütfen. Kendi ülkelerindeki insanlara asla yapamayacakları muameleyi bize reva göstermelerinin sebeplerini yazın hocam... 1500 sene önceki putları taşlamak kolaydır. Marifet bugünün putlarını taşlamaktadır. Bu açıdan yazılarınızı faydalı görüyor, teşekkür ediyorum.”

İsmet Özel’in eklemediği ‘markalar’ı (Maraik- kendi uygurduğum bir Arapça çoğul kalıbıdır) put listesine eklememek için hiçbir sebep yoktur. Geçenlerde Facebook’ta İsmet Özel’in yukarıdaki sözlerini paylaşan bir arkadaşımın paylaşımının altına 7. yüzyıl Araplarının Lat, Menat, Uzza, Hubel putlarının yerine bugünün bazı örgüt isimlerini ve markalarını de saymak gerektiğini yazmıştı bir arkadaşımız. Nato putu. BM putu. AB, Adidas, Nike, Lacoste, Puma, Iphone, Cia, Mossad, Greenpeace, Unicef, Unesco, Secularizm, Demokrasi, Uygarlık, Bilimsellik, Dolar, Euro.. ve daha nice putlar. Bütün bu süslü içeriklerle ifade edilen ve her söyledikleri/ yaptıkları mutlak sayılan terimler insanın tepesinde birer balyoz gibi durmaktadırlar.

Mekke’li putçuların yaptığı gibi bizler de bu putlara/ ilahlara, bizi Allah’a (Küresel Tanrılara) yaklaştırsınlar, modernleşelim, gelişelim, muasır medeniyet seviyesine (Çağdaş uygarlık düzeyi) ulaşalım diye kulluk ediyoruz. Bu markaları ne kadar çok tüketirsek ‘gelişme’ tanrısı bizden o kadar razı olur. Biz de ‘Radıyeten Mardıyyeh’ olarak ‘Nefs-i Mutmainne’ derecesine ilerlemiş oluruz.
İsmet Özel’in de kısaca altını çizdiği gibi genelde dinler ve özelde İlahi kitapların hiçbirisi insanı araçsallaştıran, insana fayda sağlamak veya zarardan korumak gibi bir amacı olmayan bu insan yapımı dogma/ dayatma/ kutsalları onaylamadığı gibi, bunları takdis etmeyi affedilmeyecek yegane günah saymıştır. Teknolojik gelişme ve zenginleşmeyi tek cennet gören Modernizm/ Sekülarizm dininin kadim dinleri etkisiz hale getirmek için savaşım vermesinin sebebi budur. Etkisiz hale getiremedikleri ve bu gidişle de getiremeyecekleri İslamla ilgili bütün fobileri bundandır. Tüm operasyonlara rağmen hala bu coğrafyada mensuplarının tüm zaaflarına rağmen İslam dininin dinamizmini sürdürmesi uykularını kaçırmaktadır.

Bundan dolayı okuyucumun da söylediği gibi geçmişin artık hayatta olmayan putlarını taşlamak abesle iştigaldir. Bizim işimiz bugünün putlarını taşlamak ve bu putların araçsallaştırdığı kullardan olmaktan imtina etmek ve tevhide sarılmaktır. Bu tevhid evrende insanın üzerinde hiçbir mutlak beşeri güç tanımamak, hiçbir küresel gücün/ sermayenin manipülasyonuna/ reklamına papuç/ para kaptırmamaktır. Allah’ın sünnetine güvenmek (İman) ve O’nun sistemi ile uyumlu (İslam) yaşamaktır. Bu özgürlüktür.
Sözlerimi Allah’ın sevgili elçisi Hz. İsa’nın sözleri ile bitiriyorum:
“Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Siz hem tanrıya, hem de paraya kulluk edemezsiniz” (Matta: 6/24)