Hz. İsa havarilerinden Petrus’a, "Bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.
İnsanlar Tanrı'ya hizmet ettiğini sanacak" (Matta: 30)

Bizim muhitte de ‘Allah’a / Allah’ın yoluna hizmet ettiğini, İman kurtarma mücadelesi verdiğini, İslami faaliyet yaptığını sanarak, insanların efsunlanmış bir mürid/ şakird gibi ittiba ettikleri çokça ‘Trol Mehdi’ türedi son zamanlarda. Daha önceki bir yazımda bunun, devleti kuran üst aklın, Diyanet teşkilatını düşük profilli bir teşkilat olarak kurgulayıp, kalan boşluğu, akredite ettiği merdiven altı cemaat ve tarikatlar marifetiyle doldurmasından kaynaklandığını söylemiştim. Böylece dindar ahaliyi, asla bir araya gelemez bir hale getirmeyi ve parçalamayı murad etmiştir. Ümmet bilincini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bunda da epeyi başarılı olmuştur.

Bunlardan biri ‘İman mücadelesi’ vereceğim, ‘ittihad-ı islam’ hayalim var diyerek yola çıkmış ve 100 senede, ‘Kur’an hakikatlerini en iyi anladığı ebceden ve cifren (ki onu da dürüstçe hesaplamıyor) sabit olduğu kendinden ve efsunlu şakirdlerinden menkul kitaplarını paralel bir din olarak oluşturmuş, tarihin en büyük ve en hain fitne fücur teşkilatına öncülük/ mekteplik etmiştir. Yazıp çizdiklerine ‘bana yazdırıldı’ ‘bana ihtar edildi’ diyerek kendine ilahi referans uydurarak bir kurtarıcı (Mehdi) olduğunu sinsice ima etmiştir. Bu eserleri ilk okuduğumda şunu düşünmüştüm:

“Bana yazdırıldı, derken ‘Allah yazdırdı’ demiyor. Başkası da yazdırmış olabilir. Gizli servis elemanları ya da ‘Küresel efendiler ya da Üst aklı yazdırmış olabilir. Yazdıklarına ve yazdıklarının kime hizmet ettiğine bakarsak kimin yazdırdığını tahmin etmekte zorlanmayız. Sultan Abdülhamid’e karşı yapılan Darbeyi sunuş biçimine bakalım:

“Sual: Ey Seyda! İstanbul’a gittin. Bu inkılâb-ı azîmi (darbe) gördün. Mühim işler içine girdin. Bize ne getirdin?
Cevap: Müjde getirdim.
Sual: Müjde ne demek? Bazılar bize “Sizin için fenalık var” diyorlar.
Cevap: Nurdan zarar gelmez; gelirse, huffâşa (Yarasa) gelir, murdar şeylere gelir. Size, cemî kuvvetimle, yalnız Kürdistan’a değil, belki âleme işittirecek tarzda bağırarak müjde veriyorum ki; umum İslâmın, lâsiyyemâ Osmânîlerin, bâhusus Ekradın (Kürdlerin) saadetinin fecr-i sâdıkının geldiğini, hatta Bâşid başında görüyorum.
Faraza, şu devletin yarı milleti, pahasında verilse idi gene erzân ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz!” (Münazarat: 20)

 

Yakın zamanda yaptığı soytarılıkları ve saçmaladıklarını ‘Sevk-i İlahi ile yönlendirilmesine’ bağlayan, sözde Allah’a / Dine hizmet eden bir ‘Trol Mehdi’ çıktı. Sosyal ve asosyal medyanın maymunu olan bu sözde hoca, söyledikleri ve yaptıkları ile tüm ateist- deist ve agnostik sayfaların yıldızı olmuştur. Şeytan bu hocayı insanları deist ve ateist yapmak için var gücüyle şişirmektedir. Birçok ateist ile bu sözde hocanın söylediklerini tartışmak zorunda kaldım. ‘Din bu hocanın dedikleridir ve saçmadır.’ diyordu. Dinin deli saçması bir şey olduğunu, Hz. Peygamberin insanlara sümüğünü, çişini, abdest suyunu içirmesinin normal olduğunu, Dinde asla mantık ve fayda aranmayacağını’ söylüyordu.

Bu hocanın ‘Sevk-i İlahi’ ile yönlenmesini duyunca da şu soruyu sormadan edemedim: ‘Hangi İlahın sevki ile yönleniyor bu soytarı. Bunun ipleri hangi ilahın elinde. Acaba kimin kuludur?

Bu hoca ve bunun gibilerin kulluk ettikleri ilahlar ‘İslamofobi’ projesini kurgulayan ve yönlendiren ilahlardır. Müslümanları barbar ve ilkel bir kavim olarak göstermek için bu hocaları içerden tedarikçi olarak kullanıyorlar. Anlayacağınız, yukarıdaki hocaya kimler yazdırmışsa, bu hocayı da onlar sevk ediyorlar.

Bu hocalarımız zımnen şunu söylüyorlar:

Biz açıkça söyleyemiyoruz. Kuyruğumuzu küresel efendilerin gizli servislerine kaptırdık. Bize yazdırıp, ihtar edip, konuşturup yönlendiriyorlar.

Sözlerimize itibar etmeyin.

Bu da bana ihtar edildi.