SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkiye'nin çimentosu…

Yazının Giriş Tarihi: 25.06.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.06.2018 21:00
Önceki gün seçim yaptık. Türkiye halkı Cumhurbaşkanını seçti. Recep Tayyip Erdoğan yeni dönemin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Hayırlı uğurlu olsun.

Yaklaşık iki aylık bir propaganda süreci yaşadık. Bu süreçte daha önce görmediğimiz ve asla hayal edemeyeceğimiz birçok olayla, ittifakla ve söylemle karşılaştık. Bu haftaki yazımda bu ittifak ve söylemleri değerlendirmek niyetindeyim.

Kanaatime göre seçim sürecinin en önemli kazanımı Kemalist- Ulusalcı CHP’nin, Kürtçü HDP ile ittifakıdır.  Daha üç beş sene önce ‘Kürt açılımı’nı, ‘Barış süreci’ni ‘ihanet’ olarak nitelendirip, sabote etmek için ellerinden geleni ardlarına koymayan CHP sözcüleri, artık PKK’lı teröristlerin cenazelerine katılacak noktaya gelmişlerdir. “Türkiye Cumhuriyeti’ne ‘TC’ deyip, bir terör örgütü liderine, bir katile, PKK’nın terör örgütü liderine, ‘Kürt Özgürlük Hareketi Lideri Sayın Öcalan’ demesini şiddetle kınıyorum. Nefretle kınıyorum. Çıldırıyorum. Kendimi zor tutuyorum” diyen bir Cumhurbaşkanı adayı, kendini tutmayı başarmış, ‘Sayın Demirtaş’a özgürlük talep etmeye başlamıştır. HDP’liler de parti kongrelerinde bile açmadıkları bayraklarını kapıp, CHP’nin mitinglerine akın etmişlerdir. Artık CHP, bırakın ‘Barış Süreci’nde bahsedilen hakların verilmesini, daha önce ‘Türkiye’nin bölünmesi’ diye tanımladıkları ‘Özerklik’i seçim beyannamelerine bile alma noktasına gelmişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK ve türevlerine karşı yaptığı operasyonlara neredeyse ‘Kalkan’ olabilecek açıklama ve tavırlar içine girmişlerdir. Buna karşılık HDP’li Kürtçüler de, tüm iddialarından vazgeçmiş, en azından paranteze almış görünüyorlar. HDP sözcüsü Ayhan Bilgen: “İkinci tura İnce kalırsa İnce’ye, Akşener kalırsa Akşener’e oy vereceğiz” diyebildi artık. Bunu da yaptılar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayına verdikleri oyları Milletvekili seçimlerinde alarak barajı geçmiş ve girmişlerdir. 100 yıllık düşmanlık her iki taraf açısından da dostluğa/ müttefikliğe evrilmiştir.

 

Aynı şekilde Meral’in Ülkücü’lerinin de Kürtçü siyaset ile de büyük ölçüde barıştığı söylenebilir. Yalnız Meral’in ülkücüleri HDP ile ittifaklarını Kemalistler kadar açık edememişlerdir.  Çünkü Ülkücülerin hala MHP’de kalmış olanlarının tepkilerinden çekiniyorlar.

Aslında Fethullahçı siyaset mühendislerini dinleseler, her şey çok kolay ve açıkça yapılacak, ama serde eski de olsa ülkücülük var. Fethullahçı Siyaset mühendislerinin ellerine bıraksalar oylarını, bir havuzda toplayacak, kimin nerede hangi partiye oy vereceğini planlayacaklar. Dolayısıyla Ayhan Bilgen’in, ‘Bize 1 milyon oy verenlere, ikinci turda biz de 6 milyon oy vereceğiz’ gibi seçmeni ‘Sermaye’ gören açıklamasına gerek kalmayacaktı. Maalesef hala ülkücü seçmen Fetöcüler kadar ‘Şuurlu’ değiller. Hala bir yerlerinde ‘utanma duygusu kalmış’ durumdadırlar. Ama son tahlilde Türk Milliyetçileri ile Kürt milliyetçileri arasındaki kavga da ‘Tasada ve Kıvançta –geçici ve gizli olarak ta olsa- sağlanan bir birliktelikle’ barışa evrilmiştir. Kürt Milliyetçileri ise Türk Milliyetçilerinden çok daha hevesli ve can havliyle bu ittifaka balıklama atlamışlardır.

 

Üçüncü olarak ta Cumhuriyetin kuruluşundan beri ‘Şeriatçı’ ‘İslamcı’ ‘İrticacı’ diye hor görülen, birçok darbeye konu yapılanlarla ‘Cumhuriyetin kulları’ (İsmet Özel) arasında sağlanan barıştır. 28 Şubatın neredeyse en önemli gerekçesi olan başörtüsünü Saadet’in genel başkanı ‘İslam’ın kendisi olmayan bir unsur’ olarak nitelendirmekle Kemalistlerin yüreğine su serpen bir adam olmaya başlamıştır. Kemalistlerin gözünde 35 senedir Sivas Katliamının sorumlusu olan bir kişi ‘Bilge Başkan’ olarak yeni bir imaja bürünüyor. Ona karşı da Kemalistlerin ‘Namaza giden çocukları afişe eden’ kanaat önderleri de abdest namaz güzellemesi yapabilmişlerdir alenice.

 

Bir de Fettöcülerin Kemalizm düşmanlığı var ki bahsetmeye değmez. Geçmişte, sohbetlerde adını bile telaffuz etmekten imtina eden bu şeytani topluluğun ‘kıblesi mobil’ olduğu için Kemalistlerden de Kemalist olmakta zorluk çekmemişlerdir. Kemalistler de bunu maslahata binaen yemiş görünmektedirler. Artık Fettöcü darbecilere adalet talep etmek en büyük tesbihatları olmuştur.

 

Tabii ki ülkemizin, 100 yıldır çatışan insanlarının barışması ülkenin geleceği açısından olumlu bir şeydir. Ama insan şunu düşünmeden edemiyor:
Madem bu kadar kolay barışacaktınız, birbirinizin hassasiyetlerine karşı bu kadar ya(vş)klaşmakla birbirinizi affedecektiniz, bizi neden 100 yıldır gerdiniz, oyaladınız?

 

Bütün bu ittifak ve barış rüzgarlarını tek bir kimseye borçluyuz:

Kabul olmuş duamız Recep Tayyip Erdoğan.

Allah başımızdan almasın. Amin.

 





 

 

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.