SON DAKİKA
Hava Durumu

TÜRKLER NASIL MÜSLÜMAN OLMUŞTU?

Yazının Giriş Tarihi: 31.12.2020 19:49
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.12.2020 19:49

Türklerin nasıl Müslüman oldukları konusu son yıllarda daha çok tartışılmaktadır. Tartışmanın doğal bir sonucu olarak çok farklı nedenler ve  farklı tarihler ileri sürülmektedir. Bu iddiaları bir başlık halinde toplamanın imkanı olmadığı gibi, bir çerçevenin içine almak da giderek zorlaşmaktadır. Konunun ilgi çekici olmasından dolayı olmalıdır ki sıkça gündeme gelmektedir. Herkes durduğu yere göre, kendi önceliklerine ve kendi önem sırasına göre Türkler için bir Müslümanlaşma hikayesi yazmaktadır.

Bazılarına göre Türklerin Müslümanlaşmaları, medrese, fıkıh ekolünün çalışmaları ile mümkün olabilmiştir. İşte Buhara, Semerkant, medreseleri, ekolleri bunun örnekleri olarak hatırlatılmaktadır. O ekollerin, medreselerin sonunda, Maturidi (Ö.944), Serahsi (1090), Pezdevi (Ö.1100), Ömer Nesefi (Ö.1142), Zemahşeri (Ö.1144), Nevevi (Ö.1277) vb İslam alimlerinin, Türklerin arasında İslamiyetin yayılmasında büyük katkıları olduğu bilinmektedir. Elbette İslam alimleri bu sayılan isimlerden ibaret değildir. Ancak dikkat edildiğinde isimleri çok duyulan bu alimlerin 10 ve 13. Yüzyılda yaşadıkları görülecektir.

İslam’ı Türkistan’a taşıyan Arap fatihleri, tüccarları ve gezginlerinin de hakkını teslim etmek icap eder. Siyasi olayların da Müslümanlığın o bölgede kökleşmesinde büyük bir etkisi olmuştur. Emeviler döneminde özellikle Kuteybe bin Müslim ve ardıllarının çabaları ile Türkistan’ın Güneybatı ucunda zorla İslamlaştırma yapıldığı uygulamaları bilinmektedir. Oysa Türklerin arasında İslamiyetin en az yayıldığı dönem Emevi Dönemidir (M.661-750). Emevilerden başka bölgede Müslümanlaştırmak için yapılan bir zorlama örneği yoktur.

Buna karşılık Talas Savaşından (M.751) sonra Türkler, büyük kafileler halinde ve hiçbir zorlama olmaksızın Müslümanlaşmışlardır. İlk Müslüman Türk idareleri olan, Karluk, Karahanlı ve Gaznelilerin de bu maçla yaptıklarını teslim etmek icap eder. Bütün bunlara rağmen Büyük Selçukluların ortaya çıktığı dönemde (M.1000) Türklerin en kalabalık boyu olan Oğuzların çoğunluğu henüz Müslüman değildi. Selçuk Beyin Cent şehrine gelip yerleşmesi ve Müslüman olmasından sonra Oğuzların ve diğer Türk boylarının arasında İslamiyetin yayılması artmıştır.

Türklerin arasında İslamiyetin yayılmasında 751 Talas Savaşı önemli ölçüde milat sayılır. Türkistan’ın Kuzey ve Kuzey Batı kesimlerindeki Türk boylarının önemli bir kısmı da ancak 14. Yüzyılda Müslümanlaşmıştır. (Ünver Günay-Harun Güngör, Başlangıcından Günümüze Türklerin Din Tarihi, İstanbul 1997) Türklerin arasında İslamiyetin yayılması ortalama beş yüz yıl sürmüştür. Kabul edilmelidir ki bu uzun bir zamandır. Bu kadar uzun bir zamanın geçmesinin en önemli nedeni Türklerin toplumsal yapısıdır. Çünkü Türkler göçebeydi ve beş altı milyon km2’lik bir alanda her mevsim başka bir bölgede yaşamaktaydılar. Bu kadar geniş bir alanda ve göçebe olarak yaşayan bir topluluğa, İslamiyetin tebliğ edilmesi, tanıtılması kolay bir iş değildir. Üstelik o bölgede siyasi bir istikrar da yoktur. Sıkça yapılan savaşlar, bunu takip eden göçler tebliğ, tanıtım işlerini de önemli ölçüde engellemiştir.

Oğuzların X. Yüzyılda Müslümanlaşması bile, Emeviler zamanında Türklerin zorla Müslümanlaştırıldıkları iddialarının bir kurgu olduğunu göstermektedir. Türklerin kılıç zoruyla Müslümanlaştırıldıkları görüşünü her ne kadar oryantalistler icat etmiş ise de sol Marksist çevrelerin bu görüşü severek paylaştıkları, tekrarladıkları bilinmektedir. (Erdoğan Aydın gibi) Bu çevreler her konuda olduğu gibi tarihi olayları kurgulamayı ona göre de bir sonuç çıkarmayı tercih etmektedirler. Tarihte olanı değil, olmasını istediklerini görmektedirler.

Türklerin toplumsal yapılarının bir sonucu olarak, büyük çoğunluğu kitabi bir eğitimin sonunda Müslümanlaşmış değildir. Abbasilerin, İlk Müslüman Türk Devletlerinin, gezginlerin, tüccarların Türkistan’da İslamiyetin yayılıp kökleşmesine etkileri kadar o bölgedeki medreselerin, adı geçen alimlerin de büyük payı vardır. Yine de İslamiyetin yayılmasında tarihte ortaya çıkan bir tecrübeyi hatırlamak konunun başka bir tarafı için öğretici olabilir. İslamiyet öncesinde kitabi bir dine inanmış olan topluluklar (Ermeni-Keldani-Rum-Süryani-Yahudi vb) arasında, İslamiyetin yayılması çok az olmuştur. Buna karşılık İslamiyet öncesinde kitabi bir dine bağlılığı olmayan topluluklar (Arap-Beluç-Fars-Peştun-Kürt-Tacik-Türk-Zaza vb) arasında, daha çok ve daha hızlı yayılmıştır. İslamiyet öncesinde Türklerde kitabi bir dine inanmış değillerdi. Türklerin tamamına yakın bir şekilde Müslüman olmalarında, önceden kitabi bir dine bağlanmamış olmalarının da bir katkısı olmalıdır.

Türklerin toplumsal özellikleri arasında “başa bağlı olmaları” yani yöneticilerini önemsemeleri, yöneticilerinin, dini, siyasi tercihlerini kolayca benimsemiş oldukları bilinmektedir. Gazneli, Karluk, Karahanlı ve Selçuklu devletlerinin kendi sınırları içindeki Türk boyları arasında İslamiyetin yayılmasında elde etmiş oldukları başarıları bu durumun bir örneği olabilir. Türklerin Müslüman olmaları kendileri için bir milat, bir rönesans olduğu kadar, komşuları için de önemli bir dönüm noktasıdır. Tarihin akışı değişmiştir. Türkler tarihin öznesi durumuna gelmiştir. Türkleri bu ölçüde tarih sahnesine çıkaran ve önemli hale getiren de Müslüman olmalarıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.