SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkmeneli İraneli oldu

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2017 22:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2017 22:00
Kerkük’te işgalin el değiştirmesinden sonra Barzani cephesinden Kerkük meselesine bakanların iki ayrı vurguda ısrarlı oldukları görüldü. Birincisi “tarihen Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğu” iddiasıdır. Bunun için Talabani’nin de sağlığında Türk iddialarını reddetmek için sıkça atıfda bulunduğu Şemseddin Sami’nin şahitliğidir. Sami’nin şahitlik özelliklerini taşıyıp taşamadığı hiç sorgulanmadı. Çünkü şahitlik bilinen görülen içindir. İnsan görmediği bilmediği bir iş için şahitlik iddiasında bulunursa onu ciddiye almak, şahit bilmek en başta şahitlik kavramına karşı olmak demektir. Sami ömründe bırakın Irak’ı görmeği Doğu Anadolu bölgesini bile görmüş değildir. Yazmak için görme şartı elbette aranmaz. Ama görmeyenlerin neye, kime dayanarak yazdıklarını da ortaya koymaları inandırıcı ve güvenilir olmalarının bir şartıdır. Sami bunu da yapmamış. Almış eline kalemi yazmış aklına geleni: “kerkük’ün dörtte üçü Kürttür bu yüzden Kerkük Kürt şehri iken Bağdat’ın da çoğunluğu Türktür bu yüzden Bağdat’ta Türk şehridir” diye (Kamusu’l Alam, 5.Cilt, Kerkük Maddesi).

Halbuki dünya alem bilir ki Bağdat hiçbir zaman Türk şehri olmamıştır. Tıpkı Kerkük’ün Kürt şehri olmadığı gibi. Bağdat’ta ki eski/yeni mahalle cami adları Arapçadır. Kerkük’ün eski mahalle/cami adları da Türkçe olduğu gibi Kerkük’ü çevreleyen yerleşim yerlerinin adı bile Türkçedir: Tavuk, Tuzhurmatu, Altunköprü, Köy Sancak gibi. Ama Sami öyle yazdı diye kendi siyasi takıntıları için onu bağlayıcı reddedilemez bir kaynak gibi görenlerin dayanağı da oldukça çürüktür. Hiçbir bilimsel özellik de taşımamaktadır. Anlaşmazlık konularının böyle akıl dışı iddialarla çözüleceğini düşünmek de büyük bir yanılgıdır. Bu tutum geçmişte her hangi bir sorunu çözmediği gibi bu gün ve gelecekte de çözeceği muhaldir.

Kerkük’te işgal el değiştirince on binlerce araç konvoyu mahşeri bir kalabalık ile Kürt yerleşimcileri Kerkük’ten Erbil’e ve Süleymaniye’ye bir bozgun havası içinde taşıdı. Şemseddin Sami’nin zamanından beri kerkük’te olan çoğunlukta olduğu iddia edilen nüfus yapısı birden bire bozuldu. Oysa işin gerçeği 2003 ABD işgali ve ardından 2014’te IŞİD bahanesiyle 1991’de BM kararı ile belirlenmiş olan 36. Paralel ile belirlenen çizgi dışına taşınan ve işgalin garantisi, devamlılığı için gerekli görülen Kürt yerleşimciler Kerkük ve çevresini terk etmiştir. Kürt nüfus bu işgali kalıcı ve güvenli görmediğinden terk etmiştir.

Barzani cephesinin ikinci tutumu da Kerkük vb yerlerin İran işgaline uğradığı iddiası üzerine kurulmuştur. Bu iddianın sağlam verileri vardır. Kerkük’te işgal el değiştirmiştir. Duvarlarda, direklerde artık Barzani/Talabani/Öcalan fotoğrafları yoktur. Onların yerini Humeyni/Hamaney almıştır. Her işgalin kendine göre sembolleri vardır. Yeni işgalle birlikte onun sembolleri de değişmiştir. Ancak şimdiye kadar Türkleri/Türkmenleri bazen yok sayan bazen de onları Türkiye’ye karşı bir çeşit rehine sayanlar birden bire orada Türklerin varlığını haklarını teslim etmiş İran işgaliyle onları kötü bir geleceğin beklediğini vurgulamaya başlamışlardır.

Yeni işgal sembolleri ile bazı Türkmenlerin cezbeye tutuldukları bilinmektedir. Ama bu cezbe halinin ne kadar devam edeceği nasıl bir hayal kırıklığı ile pişmanlıkla yer değiştireceğini tahmin etmek zordur. Kürt işgali döneminde Kürt idaresinin Türklere karşı onların haklarına beklentilerine karşı iyi bir kardeşlik sınavı vermediklerine dünya alem şahit oldu. ABD ve AB desteğini her güçlüğü çözecek mutlak ve kalıcı bir güç olarak gördüler. Kardeşlerine, komşularına zerrece değer vermediler. İsrail’in desteğini, bayrağını her zorluğu aşan bir anahtar gibi gördüler. Şimdi görüldü ki AB ve ABD desteği her şeye muktedir değilmiş. İsrail’in desteği ise fitne çıkarmak ve kardeşi kardeşe kırdırmanın ötesinde fiili bir anlam taşımamaktadır. Dünyayı İsrail’in yönettiğini sabah akşam tekrarlayanlarda İsrail’in desteğini bağımszılık kapısını açacak yegane formül olarak gören barzani yönetimi de fena halde yanılmıştır.

İran işgalinin sembolleri ile Kerkük ve çevresinde coşanlar kardeşlerinin Güney Azerbaycan’da Ahvaz’da ve Belucistan’da ne halde olduklarını akıllarına bile getirmemektedirler. İran işgali buralarda bitmez tükenmez sorunların temel kaynağı iken Kerkük’te neden, nasıl sorun çözücü olacaktır?

Türkiye’de iktidar çevrelerinin Kerkük hakkında ki tutumunu anlamak ve açıklamak zordur. Türkmenli bölgesinde Barzani işgali yerine İran işgali için neden bu kadar hevesli görünüyorlar? O İran işgalinin ABD korumasında Irak’ın genelinde Sünni Arap, Türk ve Kürtlere yaşattığı Moğol işgalini bile unutturmuşken bütün olup bitenlerin yok sayılmasını ve sevinçle karşaılanmasını açıklamak zordur.

Türkmenelinin çoğunluğu artık “Kürdistan değil” ama yayılan İran işgali ile “İraneli” olmuştur. Bu işgal Türkler, Kürtler ve Sünni Araplar için büyük bir tehdittir. Türkiye ise maalesef seyirci ve kazanan tarafı alkışlayan durumuna düşmüştür. 1 Mart 2003’te kaçırılan fırsat Türkiye’nin elini kolunu bağladığı gibi IŞİD tehlikesini fırsata çevirip Türkmenelini işgal eden Barzani yönetiminin yaptıklarını Türkiye yap(a)mamıştır. Ama artık Türkmenli’de İraneli olmuştur. Türkmeneli için şad olma zamanı gelmemiştir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.